MAHKEMESİ :İş MahkemesiDavacı, ödeme emirlerinin ve takibin iptaliyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.K A R A RDava, dava dışı borçlu ... Teks. San. Ltd. Şti.'nin Kurum'a olan prim ve işsizlik sigortası borçlarından dolayı davacıya şirketin müdürü sıfatıyla çıkartılan 27/11/2014 tarh 17.184.131 sayı 2010/15913 takip ve 17.184.523 sayı 2010/15914 takip dosya numaralı ödeme emirlerinin iptali ile davacının borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, dava dışı borçlu şirkete takip yapılmadan davacıya takibe başlanamayacağı gerekçesiyle ödeme emirlerinin iptaline karar verilmiştirDosyadaki kayıt ve belgelerden; davanın 7 günlük hakdüşürücü süre içerisinde açıldığı, ticaret sicil bilgilerine göre, davacının 31/12/2009 tarih 122 sayılı ortaklar kurulu kararıyla dava dışı borçlu şirkete temsil ve ilzama yetkili müdürü olarak atandığı, davacının bu görevinin 07/07/2010 tarih 128 sayılı ortaklar kurulu kararıyla sona erdiği, dava dışı ... Teks. San. Ltd. Şti.'nin borcundan dolayı Kurumun 6183 sayılı Kanun'a göre, 2010/5 ila 10. dönemlerini içeren 27/11/2014 tarh 17.184.131 sayı 2010/15913 takip ve 17.184.523 sayı 2010/15914 takip numaralı dosyalarında takip edilen prim ve işsizlik sigortası borçlarının tahsili amacıyla davacı adına müdür sıfatıyla ödeme emri ile icra takibine başladığı anlaşılmaktadırDavanın yasal dayanağı ise 506 sayılı Kanunun 80, 5510 sayılı Kanunun 88 ve 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesi olup, davadaki sorunun bu maddeler ile birlikte değerlendirilerek çözüme kavuşturulması gerektiği ortadadır.5510 sayılı Kanun'un yürürlük süresiyle ilgili 108/1-c maddesinde, Kanun'un 88. maddesinin 01/07/2008 tarihinde yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 80/12. maddesinde sigorta primlerini haklı sebepleri olmaksızın birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşlarının tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri mesul muhasip, sayman ile tüzelkişiliği haiz diğer işverenlerin üst düzeydeki yönetici ve yetkililerinin kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları, 5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesinde de Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcilerinin Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları bildirilmiştir.5510 sayılı Kanunun 88/20. maddesi 506 sayılı Kanunun 80/12. maddesinden farklı olarak, tüzelkişiliği haiz işverenlerin üst düzeydeki yönetici ve yetkilileri yanında, şirket yönetim kurulu üyelerini de sorumlu tutmaktadır.6183 sayılı Yasa'nın 35. maddesinde de, ( Değişik madde: 22.07.1998 - 4369/21. m. ) limited şirket ortakları ( Değişik ibare: 04.06.2008 - 5766 S.K./3. m. ) şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar. (Ek fıkra: 04.06.2008 - 5766 S.K./3. m.) Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur. (Ek fıkra: 04.06.2008 - 5766 S.K./3. m.) Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.Burada yeri gelmişken müteselsil sorumluluk kavramı üzerinde durmakta yarar vardır. Müteselsil sorumluluk, birden çok kişinin, aynı zarardan, sorumlulardan her birinin zarar görene karşı, diğer sorumlular tarafından zararın tamamı tazmin edilinceye kadar sorumlu olmasıdır ( Kırca Çiğdem. "Müteselsil Sorumlulukta Borçlar Kanunu Tasarısı ile Getirilen Değişiklikler", Prof. Dr. ..., Ankara 2006, s. 644.).Bir tüzel kişinin, kuruma olan borçlarının ödenmesinde şirketin yönetim kurulu üyeleri müteselsil sorumlu durumundadırlar. Müteselsil sorumluluk kurum alacaklarından dolayı kuruma karşıdır. Bu nedenle, müteselsil sorumluların her biri, borcun tamamı ödeninceye kadar sorumlu kalmaya devam eder. Bu tür bir sorumlulukta, müteselsil sorumluların her birinin sorumluluğu kişisel niteliktedir ve bu sorumluluk kefalette olduğu gibi önce borçluya başvurma zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu sorumluluk borcun tamamını kapsar (..., Müteselsil Borçluluk, Ankara 1971, s. 35). Alacaklı, edimin tamamını borçluların birinden isteyebilir ve ifa için borçlulardan dilediği birini veya birkaçını seçebilir. Borcun tahsili için, borçlulardan biri aleyhine kesinleşen mahkeme kararı diğerlerini borçtan kurtarmaz. Alacağın fiilen elde edilmesi gerekir. Hükme rağmen alacağını elde edemeyen alacaklı, diğer sorumlulara yönelebilir. Diğer sorumluların borçtan kurtulmaları için borcun ifa edilmesi gerekir. Borç kısmen ödenirse, diğer sorumlular da ödenen miktar kadar alacaklıya karşı borçtan kurtulurlar. Borcun tamamını veya bir kısmını ödeyen borçlu, iç ilişkideki sorumluluk sırasına göre, diğer borçlulara rücu edebilir (..., Müteselsil Borçlulukta İç ve Dış İlişkiler, İstanbul 2003, s. 12).Somut olayda, davacının 31/12/2009 ila 07/07/2010 tarihleri arasında dava dışı şirketin temsil ve ilzama yetkili müdürü olduğu, davacının ödeme emrilerindeki tüm borç dönemlerinden dava dışı şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu, davalı Kurum'un da müteselsil sorumluluk hükümleri gereğince, dava dışı borçlu şirkete takip yapmaksızın davacıya takip başlatabileceği açıktır. Yapılacak iş; davacının tüm borç dönemlerinden dava dışı şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu anlaşıldığından davanın reddine karar vermekten ibarettir.Kabule göre de; 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 168. maddesine 16/06/2009 tarihinde yürürlüğe giren 5904 sayılı Kanunun 35. maddesiyle eklenen cümlede “Şu kadar ki hazırlanan tarifede; genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davalar ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarı maktu olarak belirlenir.” hükmü yer almaktadır.Bu hükme göre davalı Kurum aleyhine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, nispi vekalet ücretine hükmedilmesi de isabetsiz olup, bu husus da bozma nedenidir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 21.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.