Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10090 - Karar Yıl 2006 / Esas No : 10370 - Esas Yıl 2006





Mahkemesi : Sarıgöl As.Huk. İş MahkemesiTarih : 30.03.2006No : 133-107 Davacılar murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.Hükmün davacılar ile davalılardan S. Bld.Bşk. ve N.P. vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.Uyuşmazlık iş kazası nedeniyle hayatını kaybeden sigortalının, mirasçılarının maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davalılardan İ.H. hakkında açılan davanın reddi ile kararda yazılı manevi tazminatın diğer davalılardan tahsiline karar verilmiş ise de, kurulan hüküm doğru değildir.1-Zararlandırıcı olaya maruz kalan işçi, olay günü inşaatın çatısının yapımı işinde çalışırken elinde bulunan nemli ağaç dilmenin yüksek gerilim hattına temas etmesi nedeni ile elektrik çarpması ile iş kazası sonucu ölmüştür. İnsan yaşamının kutsallığı çevresinde işveren, işyerinde işçilerin sağlığı ve işgüvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu iş Kanununun 73.maddesinin açık buyruğudur.Sarıgöl Asliye Ceza Mahkemesinin 20.03.2001 tarih 1998/243 E 2001/83 K sayılı kararı ile sanıklar hakkında 4616 sayılı yasa uyarınca davanın ertelenmesine karar verilen ceza dosyasında bulunan ve mahkemece hükme esas alınan 24.09.1999 günlü bilirkişi raporunda; olayda S. Belediyenin 4/8 oranında, N.P.’nın 2/8 oranında ve Ölen M.K.’ın 2/8 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir.Oysa hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda; bilirkişiler, İş Kanununun 73.maddesinin öngördüğü koşulları gözönünde tutarak ve özellikle işyerinin niteliğine göre, işyerinde uygulanması gereken işçi sağlığı işyerinde alması gerekli önlemlerin neler olduğu, hangi önlemleri aldığı, hangi önlemleri almadığı, alınan önemlere işçinin uyup uymadığı gibi hususlar ayrıntılı bir biçimde incelemek suretiyle kusurun aidiyeti ve oranı hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde, saptamadıkları anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, kusur raporunun, İş Kanununun 73.maddesinin öngördüğü koşulları içerdiği giderek hükme dayanak alınacak nitelikte olduğu söylenemez. Öte yandan Asliye Ceza Mahkemesince davanın ertelenmesine karar verilmiş olması karşısında kusur raporu bakımından da kesinleşmiş bir mahkeme kararında söz edilemez.Mahkemece yapılacak iş; işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman bilirkişilere konuyu yeniden yukarıda açıklandığı biçimde inceletmek, verilen rapor dosyadaki bilgi ve belgelerle birlikte değerlendirilerek ve sonuca göre karar vermekten ibarettir.2- Kural olarak iş kazası sonucu zarara uğrayan işçinin tazminat davasının işveren veya kusurlu üçüncü kişilere yöneltilmesi gerekir. Bundan başka, aracı olarak nitelendirilen kişilerce işe alınan işçiler uğradıkları zarardan dolayı asıl işverene davalarını yönetmeleri mümkün olup, bu sorumluluk yasadan kaynaklanır. 1475 Sayılı Yasa’nın 1/son (4857 Sayılı Yasa’da 2/6) ile 506 Sayılı Yasa’nın 87/2. maddeleri gereğince aracıdan söz edebilmek için öncelikle üst işveren ve bunun tarafından ortaya konan bir iş olması ve görülmekte olan bu işin bölüm ve eklentilerini oluşturan bir işin, alt işverene devredilmesi gerekir.Somut olayda davalı İ.H.iş kazasının meydana geldiği bina inşaatı işyerinin sahibi olup aynı zamanda SSK kayıtlarında ölen işçinin işvereni olarak görülmektedir. İnşaatın çatı işi ise sözlü yapılan anlaşma ile götürü usülde davalı N.P.’ya verildiği dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden açıkça anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca davalı İ.H.’in üst işveren (asıl işveren) olduğunun kabulü ile hükmedilen tazminattan diğer davalılar ile birlikte müteselsilen sorumlu olduğuna karar verilmesinden ibarettir3-Zararlandırıcı sigorta olayına maruz kalan sigortalının tazminatının hesabında hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan asgari ücretin esas alınması zorunludur. Öte yandan asgari ücret kamu düzenine yönelik olduğundan, hakim bu hususu re'sen nazara almakla yükümlüdür. Oysa mahkemece dosyada mevcut üç ayrı hesap bilirkişi raporundan 2003 yılı verilerine göre hesaplanan 09.07.2003 tarihli hesap bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulmuştur. Yapılacak iş hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan asgari ücretteki artış miktarı nazara alınarak yeniden davacının tazminatını belirlemek ve belirlenen bu zarardan 4447 sayılı yasanın ek 38. maddesi gereğince hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan verilere göre hesaplanarak kurumca bildirilen peşin sermaye değeri indirilmek ve soncuna göre karar vermekten ibarettir. 4-Olayın oluş şekline, müterafik kusur oranlarına, davacıların duyduğu elem ve ızdırabın derecesine, tarafların sosyal ve ekonomik durumuna, 26.06.1966 gün 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın içeriğine ve öngördüğü koşulların somut olayda gerçekleşme biçimine ve hak ve nesafet kurallarına göre davacılar için hükmedilen manevi tazminatın az olduğu açıkça belli olmaktadır.Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yeniden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davacılar ve davalılar’nın temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 16.10.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.