Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 121 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 15770 - Esas Yıl 2015





Tebliğname No : 10 - 2015/296118Mahkeme :ANTALYA 2. Ağır Ceza MahkemesiKarar Tarihi -Numarası :12.06.2015 - 2015/82 esas ve 2015/265 kararSuç :Uyuşturucu madde ticareti yapma Dosya incelendi.GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :1-Sanıklar Abdullah ve Cem hakkında kurulan hükümlere yönelik incelemede;Yargılama dosyasının incelenmesi sonucu tespit edilen hukuka aykırılıklar:I- Gizli Soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin kararlardaki hukuka aykırılıklar:5271 sayılı CMK’nın suç tarihinde yürürlükte bulunan “Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi” başlıklı 139. maddesine göre; “Madde 139-(1) Soruşturma konusu suçun işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka surette delil elde edilememesi hâlinde, kamu görevlileri gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebilir. Bu madde uyarınca yapılacak görevlendirmeye ağır ceza mahkemesince oy birliğiyle karar verilir. Maddeye göre gizli soruşturmacı görevlendirilmesi için; 1- Suç, kanunda sayılan ve gizli soruşturmacı kullanılabilecek suçlardan olmalıdır, 2- Suçun işlendiği konusunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması,3- Başka yolla delil elde edilme imkânının bulunmaması,4- Ağır ceza mahkemesince oybirliğiyle karar verilmesi,5- Suçun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmiş bir suç olmasıGereklidir.Somut olayda; Antalya Emniyet Müdürlüğü tarafından gizli soruşturmacı görevlendirilmesi istenirken, “Antalya ili dâhilinde bulunan uyuşturucu sokak satıcılarının deşifre edilmesi ve suç unsuru ile birlikte yakalanmalarına yönelik çalışmalar”dan söz edilmiş, fail/failler veya fiiller somut olarak belirtilmemiştir. Oysa ki gizli soruşturmacı görevlendirilmesi için olay somutlaştırılmalı, soruşturma konusu suçun işlenmiş ya da işlenmekte olması gereklidir. Somut olayda ise bir nevi önleme amaçlı Gizli Soruşturmacı görevlendirilmiştir. Aslında belli bir olay veya failin izlenmediği, fiil işlenmeden önce karar alındığı anlaşılmaktadır. Suç işlendiği konusunda kuvvetli şüphe bulunup bulunmadığı ve başka surette delil elde etme imkânı olup olmadığı konusunda bir araştırma yapılıp yapılmadığı da bilinmediği için bu koşulların varlığı da bilinmemektedir. Dava konusu suç “Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (Madde 188) olduğu halde örgütlü işlenmiş bir suç değildir ve CMK'nın 139/4. maddesinin ifadesine göre örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmeyen suçlarda gizli soruşturmacı görevlendirilmesi de mümkün değildir.14.02.2007 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza Muhakemesi Kanunu’nda Öngörülen Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi, Gizli Soruşturmacı ve Teknik Araçlarla İzleme Tedbirlerinin Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 4. maddesindeki tanımlara göre: “Başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması hâli: Soruşturma veya kovuşturma sırasında diğer tedbirlere başvurulmuş olsa bile sonuç alınamayacağı hususunda bir beklentinin varlığı veya başka yöntemlerden biri veya birkaçının uygulanmasına rağmen delil elde edilememesi ve delillere ancak bu Yönetmelikte düzenlenen tedbirlerle ulaşılabilecek olmasını,” ifade etmektedir.Antalya 4. Ağır Ceza Mahkemesinin gizli soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin kararlarında kanun hükmünü tekrarlamaktan başka herhangi bir gerekçe de bulunmamaktadır. Sözü edilen karar Anayasanın 141. ve CMK’nın 34. maddelerine aykırı bir karardır. II- Teknik Araçlarla izleme konusundaki hukuka aykırılıklar:CMK’nın “Teknik Araçlarla İzleme” başlıklı 140. maddesine göre;Madde 140-(1) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebepleri bulunması ve başka suretle delil elde edilememesi hâlinde, şüpheli veya sanığın kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ve işyeri teknik araçlarla izlenebilir, ses veya görüntü kaydı alınabilir:Maddeye göre; Şüpheliler hakkında teknik araçlarla izleme kararı verilebilmesi için:1- Suç kanunda sayılan suçlardan olmalıdır,2- Suçun işlendiği konusunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması,3- Başka yolla delil elde edilme imkânının bulunmaması,4- Ağır ceza mahkemesi tarafından oy birliğiyle kararı,Gereklidir.Olayımızda sanıkların 5271 sayılı CMK’nın 140. maddesindeki düzenlemeye göre teknik araçlarla izlenmelerine ilişkin bir karar bulunmamaktadır. CMK’nın 139. maddesine göre alınan Gizli Soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin karara dayanılarak ve CMK’nın 140. maddesine göre ayrıca bir karar alınmadan Teknik Araçlarla izleme yapılamaz. Buna rağmen teknik araçlarla izleme, görüntü ve ses kayıtları yapılmıştır. Mahkemece olayların sübutu gizli soruşturmacının faaliyetleri ile teknik izlemeye dayandırılmıştır. CMK’nın 217. maddesine göre; Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir. Hukuka uygun olmayan teknik izlemelerle elde edilen delillere dayanılarak sübuta gidilmesi mümkün değildir. III- Sanık Cem hakkında 5237 sayılı TCK’nın 43. maddesinin uygulanması:Antalya 4. Ağır Ceza Mahkemesinin hukuka aykırı kararı ile gizli soruşturmacı olarak görevlendirilen kişilerin somut olaydaki çalışmaları sanıkları suç işlemeye sürükleyen kışkırtıcı ajan tarzında ve hukuka aykırı olduğu gibi, olayda örgüt özelliği olmadığı halde “güven alımı” adı verilen sanıkdan uyuşturucu madde temin etme eyleminin birden çok tekrarlanarak sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 43. maddesinin uygulanmasına yol açılması da Hukuk Devleti ilkeleri, hukuk etiği ve adil yargılama kurallarıyla bağdaşır değildir. IV- Tanık Dinlenmesi:Sanıklar olay tutanağını ve atılı suçu kabul etmediği takdirde, suçun sübutu için “güven alımı” adı verilen uyuşturucu madde temin etme eylemini gerçekleştiren kamu görevlileri kolluk görevlisi ise tanık olarak dinlenmeleri gereklidir. 5271 sayılı CMK’nın 139. maddesine göre kimliği gizli tutulması gereken gizli soruşturmacıların, CMK’nın 58/(2). maddesinin “Tanık olarak dinlenecek kişilerin kimliklerinin ortaya çıkması kendileri veya yakınları açısından ağır bir tehlike oluşturacaksa; kimliklerinin saklı tutulması için gerekli önlemler alınır. Kimliği saklı tutulan tanık, tanıklık ettiği olayları hangi sebep ve vesile ile öğrenmiş olduğunu açıklamakla yükümlüdür. Kimliğinin saklı tutulması için, tanığa ait kişisel bilgiler, Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından muhafaza edilir.” hükümleri ile Tanık Koruma Kanunu hükümlerine göre dinlenmeleri mümkündür. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin “Dürüst Yargılama Hakkı” başlıklı 6/3,d maddesi hükmüne göre bir suç isnadına maruz kalan herkes, “aleyhine olan tanıklara soru sordurmak hakkına sahiptir. Dava sırasında sanıklar tanık konumundaki Gizli Soruşturmacıya soru sordurma hakkını da kullanamamıştır. Karar bu yönü ile de hukuka aykırıdır. V- Hükmün Gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar:5271 sayılı CMK’nın 230/1-b) bendine göre hükmün gerekçesinde; “b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.” gereklidir. Halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nın Kanuna Muhalefet Halleri başlıklı 308. maddesinin 7. bendine göre: “Hükmün esbabı mucibeyi ihtiva etmemesi,” kanuna muhalefet halidir. 5271 sayılı CMK’nın Hukuka Kesin Aykırılık Halleri başlıklı 289. maddesinin 1/g bendine göre de; “Hükmün 230 uncu madde gereğince gerekçeyi içermemesi.” Hukuka kesin aykırılık halidir. Mahkemece hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen deliller kararda gösterilmediği gibi aksine, karar alınmadan yapılan teknik araçlarla izlemeye dayanan, hukuka aykırı deliller gerekçe yapılarak kurulan ve bu şekilde gerekçesi eksik olan hüküm kanuna aykırıdır.VI- Kabule göre de: Gizli soruşturmacının asıl amacı, “uyuşturucu madde satın” almak değil, “suçu ve failini belirlemek, suçla ilgili delilleri elde etmekten ibarettir. Bu nedenle gizli soruşturmacı tarafından sanık Cem'den ikinci kez esrar alınması durumunda gerçek anlamda bir “alım-satım” söz konusu olmadığından zincirleme suçun unsurları oluşmaz, sanığın hareketleri bütünü halinde uyuşturucu maddeyi satışa arz etme suçunu oluşturur.SONUÇ OLARAK: 1-Hukuka aykırı olarak alınan gizli soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin karar ve buna dayalı işlemler sonucu elde edilen yasak delillerin hükme dayanak yapılması,2-Teknik araçlarla izleme konusunda karar alınmadan yapılan ve bu nedenle hukuka aykırı olan görüntülü ve sesli kayıtlara dayanılarak hüküm kurulması, 3-Hükmün gerekçesinin 5271 sayılı CMK’nın 230/1-b) bendine aykırı olması, 4-Kabule göre de;a- Sanık Cem hakkında koşulları bulunmadığı halde 5237 sayılı TCK’nın 43. maddesinin uygulanması,b-Antalya Kriminal Polis Labaratuvarınca suça konu uyuşturucu maddeden alınan şahit numunenin de müsaderesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,Kanuna aykırı, sanıklar Abdullah ve Cem ile müdafilerinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan hükümlerin BOZULMASINA, 2-Sanıklar Gökhan, Necdet ve Nergiz hakkında kurulan hükümlere yönelik temyize gelince;09.11.2014 tarihinde, sanık Cem'den uyuşturucu almak amacıyla eve gelen görevililerin sanık Cem'i sormaları üzerine sanık Necdet'in sanığın arkadaşları olduğunu düşündüğü kişilere "yan tarafta" diyerek evi göstermesi ve aynı şekilde 14.11.2014 tarihinde eve gelen görevlilerin Cem'i sormaları üzerine, sanık Necdet'in oğlu sanık Gökhan'a abisinin sorduğu, sanık Gökhan'ın "yan tarafta" diyerek bu kişiyi alarak sanık Cem'in eşi olan Nergiz'in yanına götürdüğü, sanık Nergiz'in de komşuda bulunan sanık Cem'i çağırmaktan ibaret eylemlerinde suça iştirak ettiklerine dair cezalandırılmalarını gerektirir yeterlilikte her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden beraatleri yerine yazılı gerekçe ile mahkumiyet hükmü kurulması,Bozmayı gerektirmiş, Cumhuriyet savcısı ve sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan, hükümlerin CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA,14.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.