MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı, 26.09.2003 tarihli dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği ..., .... köyü, ..... mevkiinde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararlarına oluştuğunu ileri sürerek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne, 12/05/2006 tarihli krokide sarı renkli (A) harfi ile gösterilen 7001 m2 yüzölçümündeki taşınmazın davacı ... adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı ... Yönetimi vekili ve Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 20.10.2009 gün ve 14671-15275 sayılı kararı ile bozulmuştur. Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; [Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; öncelikle çekişmeli taşınmazın orman olup olmadığının duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanması gerekir. HGK’nın 24.10.2001 gün, 2001/8-464/751 sayılı kararı ile 2004/8-242-292 sayılı kararlarına göre tescil harici bırakılarak kadastral paftaya orman olarak işlenen taşınmazlar, paftaya işlendiği tarihten, 4785 ve 5658 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek 3302 sayılı Kanuna göre yapılan çalışma ile orman sınırı dışında bırakılma işleminin kesinleşme tarihine kadar orman sayılacağından, Medenî Kanunun 713. maddesi ve 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddeleri hükümlerine göre tapuya tescil edilebilmesi için kanun önünde kabul edilebilir yasal zilyetlik süresinin, 4785 sayılı Kanun hükümleri gözetilerek yapılan orman kadastrosunda orman sınırı dışında bırakılmasının kesinleşmesi ile başlayacağına göre temyize konu davanın açıldığı tarihte, kanunun öngördüğü 20 yıllık edinme süresinin dolmadığı takdirde davacı yönünden zilyetlikle kazanma koşullarının gerçekleştiğinden söz edilemez.Ayrıca, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ihya olarak kabul edilemez) ve imar ihyanın tamamlandığı tarihten tescil davasının açıldığı güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülerek tapuya tescili istenen taşınmazların, Kadastro Kanununun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar ve ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olanyerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, en eski tarihli hava fotoğrafı ve memleket haritaları ile dava tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir.O halde mahkemece, 1971 yılında kesinleşen genel arazi kadastrosuna ilişkin 580, 579, 578 ve 577 sayılı kadastro parsellerinin içinde bulunduğu 7 sayılı kadastro paftası, fotogrametri yöntemiyle düzenlenen pafta, ayrıca F22-c-12a ve F22-c-06c sayılı kadastro paftalarının onaylı örnekleri tapu kadastro müdürlüğünden, ortofoto haritalarının onaylı örnekleri İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından getirtilerek dosyaya eklenmeli, dava konusu taşınmaz ve etrafını gösterir ve ilk defa o yerde grafik ya da fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği ile taşınmaza bitişik ya da yakın komşu parsellerin, kadastro tespit tutanak örnekleri ve bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ilk oluşturulduğu günden itibaren tüm gittileri ile, yine en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile dava tarihinden, 15 - 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulunduğu yerlerden istenerek, bu belgeler ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir harita-kadastro (jeodezi ve fotogrametri) mühendisi ile orman yüksek mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla, dava konusu taşınmaz ile çevresine uygulanıp taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, imar-ihya ve zilyetliğin hangi tarihte başlayıp tamamlandığı belirlenmeli, bu belgeler ile kadastro paftası, pafta düzenlenmemişse dava konusu taşınmazın 23/06/2005 gün ve 9070 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan BÖHHBÜY (Büyük Ölçekli Haritalar ve Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği) hükümlerine göre koordinatlı olarak düzenlenecek haritası hem 1/5000 ve hem de 1/25000 ölçeklerinde eşitlenerek kadastro paftası ile düzenlenen harita, komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazın konumu, hava fotoğrafları ile orijinal renkli memleket haritaları üzerinde gösterir biçimde ayrıntılı ve bilimsel verileri içerir, topografik ve memleket haritalarından yararlanılarak taşınmazın gerçek eğim durumunu gösterir rapor alınmalı, dava konusu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olması veya kesinleşen orman kadastro sınırları dışında kalması ya da orman ve arazi kadastrosunun yapılıp kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 20 yıldan fazla süre geçmesi o yerin kişiler adına tescili için yeterli olamayacağından bu şekilde yapılacak inceleme sonucu dava konusu yerin; 1) Orman sayılan yerlerden veya 3402 sayılı Kanunun 16. maddesinde belirtilen özel mülkiyete tabi olmayacak, kamu mallarından olduğunun belirlenmesi, 2) Kamu hizmetine tahsis edilmiş olduğunun anlaşılması (3402 sayılı Kanunun 16. md. A, B, C, D bentleri kapsamında kalan yerler),3) İl, ilçe ve kasabaların nazım veya uygulamalı imar planlarının kapsadığı alanlarda kaldığının saptanması (3402 sayılı Kanun 17. md. ikinci paragraf, 2981 sayılı Kanun Geçici madde - 2 son paragraf), 4) Tescil davalarında, davanın açıldığı; kadastro tesbitine itiraz davalarında ise kadastro tespit tutanağının düzenlendiği tarihten 20 yıl önce çekilmiş hava fotoğrafları ve bu fotoğraflardan üretilmiş memleket haritaları veya fotogometri yöntemiyle düzenlenen kadastro paftalarında zilyet ve tasarruf edilmeyen yerlerden olduğunun anlaşılması, 5) Kadastro tesbit ve tescil harici bırakma işleminin kesinleştiği tarihten tescil davasının açıldığı tarihe kadar 20 yıllık zilyetlik süresinin geçmemiş olması (HGK’nın 22/03/1995 gün 1994/8-873-216 ve 19/02/1997 gün 1996/8-768-100 ve 24/09/1997 gün 1997/20-372-718 ve 18/02/1998 gün 1998/8-15-129 sayılı kararları),6) O yerde orman kadastrosu kesinleşmiş olsun olmasın, taşınmazın 6831 sayılı Kanunun 17/2. ve Orman Kadastrosunun Uygulaması Hakkındaki Yönetmeliğin 26/a maddeleri kapsamında orman içi açıklık konumunda bulunması (HGK'nın 10.12.1997 gün 1997/20-830-1034 ve 17.12.1997 gün 1997/20-808-1039 ve 22.10.2003 gün 2003/20-665-614 ve 11.10.2004 gün 2004/7-531-582 sayılı kararları ile orman içi açıklıkların zilyetlikle kazanılamayacağı kabul edilmiştir.). 7) Dava konusu taşınmazın veya yakın çevresinin arazi kadastro ekiplerince kadastro paftası üzerinde orman nitelemesi yapılarak tesbit ve tescil harici bırakılması (HGK'nın 21.01.2004 gün 2004/8-15-7 ve 12.05.2004 gün 2004/8-242-292 ve 12/03/2008 gün ve 2008/20-214-241 sayılı kararları),8) Kadastro (Tapulama) Komisyonu tarafından orman sayılarak tesbit ve tescil harici bırakılması (HGK'nın, 24.10.2001 gün 2001/8-964-751 ve 13.02.2002 gün 2002/8-183-187 sayılı kararları), 9) 15.07.2004 günlü Resmi Gazetede yayınlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 26. maddesinin 2. fırkasında yazılı,a) 4785 sayılı Kanunla Devletleştirilmiş orman,b) 3116 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesine göre kamulaştırılmış orman,c) 6831 sayılı Kanunun 3. maddesine göre orman rejimine alınmış yer, d) Aynı Kanunun 13. maddesinin (B) bendine göre orman olarak ağaçlandırılan veya ağaçlandırılacak yer,e) Aynı Kanunun 24. maddesine göre kamulaştırılan ya da diğer suretle orman yetiştirmek üzere kamulaştırılan yer,f) Devlet Ormanı olduğuna dair kesinleşmiş mahkeme kararı bulunan yer,g) Herhangi bir nedenle orman sınırı dışında kalmış orman,h) Maliye Bakanlığınca orman olarak tahsis edilmiş yerlerden ağaçlandırılmış ya da ağaçlandırılmak üzere planlanmış saha,ı) Orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makilik alan olduğunun belirlenmesi halinde bu tür yerlerin herhangi bir şekilde komisyonlarca sınırlama dışı bırakılmış veya orman sayılmamış olmasının bu yerlerin orman olma vasfını ortadan kaldırmayacağı düşünülerek başka bir araştırmaya gerek kalmadan Hazinenin davasının kabulü ile dava konusu taşınmazın orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmelidir (HGK'nın 15/03/2006 gün 2006/8-106-68 sayılı kararı).Yukarıda yazılı koşulların somut olayda bulunmaması halinde, taşınmazın öncesinin ne olduğu, imar ve ihya yapılmışsa hangi tarihte başlanılıp bitirildiği, kimden kime kaldığı, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, maddi olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak, taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişiler ile taraf tanıklarından sorulmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin doğruluğu yukarıda belirtilen ve gerçeğin kendisi olan belgelere dayalı olarak düzenlenecek bilirkişi kurulu raporuyla denetlenmeli,3402 sayılı Kanunun 14/1. maddesinde yazılı 40 ve 100 dönüm kısıtlama araştırmasının aynı maddenin 3/7/2005 gün ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen ikinci fıkrası hükümlerine göre yapılacağı düşünülerek, adına tescil kararı verilecek kişi ya da kişiler ile eklemeli zilyetliğe dayanılıyorsa önceki zilyetler yönünden aynı çalışma alanı içerisinde belgesizden zilyetliğe dayalı olarak tesbit ve tescil edilen taşınmaz olup olmadığı, varsa cinsi, parsel numaraları ve miktarı, tapu ve kadastro müdürlüklerinden ve yine, aynı kişiler tarafından açılan tescil davası olup olmadığı hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüklerinden ayrı ayrı sorularak gerektiğinde tesbit tutanak örnekleri ve tapu kayıtları ya da tescil dava dosyaları getirtilip incelenmeli, dava konusu taşınmazın sulu ya da kuru tarım arazisi olup olmadığı konusunda (5403 sayılı Kanunun 3/j maddesi ile Taşınmaz Malların Sınırlandırma Tespit ve Kontrol İşleri Hakkındaki Yönetmeliğin değişik 10. maddesinin ikinci fıkrası hükümlerine göre, sulu tarım arazisi: tarım yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü bir şekilde karşılandığı araziler olarak açıklandığından) ziraat mühendisinden kanunun amacına uygun rapor alınmalı, bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.] şeklindedir. Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, "Taşınmazın tescil harici bırakılarak kadastral paftaya orman olarak işlendiği 1971 yılı ile en son orman kadastro çalışmasının yapılıp kesinleştiği 1988 yılı itibarıyla; dava tarihine kadar 20 yıllık yasal edinme süresinin dolmadığı" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde, dava tarihinden önce 1940 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 1976 yılında 1744, 1984 yılında 2896 ve 1988 yılında 3302 sayılı Kanun hükümlerine göre 2/B madde uygulaması yapılmış, en son çalışma 31.03.1988 tarihinde ilân edilerek kesinleşmiştir. Genel arazi kadastrosu işlemi ise 1971 yılında yapılmış ve kadastro paftaları 06.04.1971 tarihinde düzenlenmiştir.Mahkemece, çekişmeli taşınmazın 1971 yılında düzenlenen kadastro paftasında orman olarak tespit harici bırakıldığı, 1988 yılında yapılan orman kadastro çalışmasında orman sınırı dışında bırakılmışsa da bu tarihten davanın açıldığı 2003 yılına kadar kanunda aranan 20 yıllık yasal edinme süresinin dolmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir ve bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir.Şöyle ki; öncelikle raporu hükme esas alınan uzman bilirkişiler, taşınmazın 1940 yılından beri kesinleşen orman sınırı dışında olduğunu bildirmişlerdir. Ancak bilirkişi raporuna ekli krokide gösterilen, çekişmeli taşınmazı ilgilendiren 170 ilâ 195 OS noktalarını takip eden orman sınır hattı ile dosyada orjinali bulunan 1940 yılına ait aynı hat arasında; özellikle 188 numaralı OS noktasının bulunduğu yerdeki açı bakımından benzerlik bulunmamaktadır. Bunun yanısıra dava tarihinden önceki yıllardaki kullanım durumunu belirlemek bakımından eski ve yeni tarihli hava fotoğraflarının uygulanmaması nedeniyle, dairenin 07.12.2005 tarihli geri çevirme kararında ek rapor hazırlanması gereğine işaret edilmiş, hazırlanan ek raporda 1993 tarihli hava fotoğrafı uygulanmış, 1982 tarihli hava fotoğrafının ise askeri yasak bölgeye rastlaması nedeniyle uygulanamadığı açıklanmış, yine taşınmazın kadastro sırasında hangi nedenle tespit harici bırakıldığı tespit edilememiştir. Bu durumda taşınmazın 1971 yılı arazi kadastrosu sırasında orman olarak tespit harici bırakılıp bırakılmadığı, 1940 yılında yapılan orman kadastro sınırlarının dışında olup olmadığı konusu net olarak belirlenmemiştir. O halde mahkemece, 1971 yılında kesinleşen genel arazi kadastrosuna ilişkin 580, 579, 578 ve 577 sayılı kadastro parsellerinin içinde bulunduğu 7 sayılı kadastro paftası, fotogrametri yöntemiyle düzenlenen pafta ile 1993 ve 1982 tarihli hava fotoğrafının çekişmeli taşınmazın bulunduğu yeri gösteren bir örneği bulunabilirse getirtilerek dosyaya eklenmeli, 170 ilâ 195 numaralı OS noktaları ile çevrili orman içi poligonu ile tüm çevresindeki ormanı gösteren 1940 yılı orman kadastro haritası ve daha sonra 1976, 1984 ve 1988 yıllarında yapılan aplikasyona ait haritalar getirtilmeli, önceki keşiflerde görev almamış ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun bir ziraat mühendisi, bir harita-kadastro (jeodezi ve fotogrametri) mühendisi ile orman yüksek mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle, dava konusu taşınmaz ile çevresine uygulanmalı, orman kadastro ve aplikasyon haritalarının ölçeği kadastro paftası ölçeğine bilgisayar ortamında çevrildikten sonra değişik açı v e uzaklıkta 10-12 OS noktası görülecek şekilde birbirine aplike edilmek suretiyle her bir haritadaki konumu gösterilmeli, taşınmazın kesinleşen orman kadastro sınırları dışında kalması halinde 1982 ve 1993 tarihli hava fotoğraflarında tasarruf sınırları bulunup bulunmadığı açıklattırılmalı, imar ve ihya ile zilyetliğin hangi tarihte başlayıp tamamlandığı ziraat uzmanı tarafından belirlenmeli, daha önceki bilirkişi raporlarında taşınmazın (A) harfiyle gösterilen bölümünde 8-10 yaşlarında meyve ağaçları bulunduğu açıklandığından, öncesinde zilyedlik olup olmadığı somut olaylara dayalı olarak tanık ve yerel bilirkişilerden sorulup saptanmalı, bozma öncesi alınan fen bilirkişi raporlarında; "... köyünün orman içi köy olması nedeniyle çekişmeli taşınmazın tespit harici bırakıldığı" yönünde bir açıklama yapılmış ise de; taşınmazın kuzeyinde yeralan 577, 578, 579 ve 580 sayılı parseller de aynı köyde bulunduğu halde parsel numarası almış olduğuna göre, tespit harici bırakılma nedeni belirlenmeli, taşınmazın 6831 sayılı Kanunun 17/2. ve Orman Kadastrosunun Uygulaması Hakkındaki Yönetmeliğin 26/a maddeleri kapsamında orman içi açıklık konumunda olup olmadığı değerlendirilmeli, (HGK'nın 10.12.1997 gün 1997/20-830-1034 ve 17.12.1997 gün 1997/20-808-1039 ve 22.10.2003 gün 2003/20-665-614 ve 11.10.2004 gün 2004/7-531-582 sayılı kararları ile orman içi açıklıkların zilyetlikle kazanılamayacağı kabul edilmiştir.) bundan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 01.11.2016 günü oybirliğiyle karar verildi.