(YHGK. Kararı-13.6.2001 tarih ve 2001/8-480-519 s.) Taraflar arasındaki tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Orman Yönetimi ve Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü: Davacılar, 10.10.2000 günlü dava dilekçelerinde sınırlarını bildirdikleri B... Köyü, Kısma mevkiinde bulunan 4000 m2 yüzölçümündeki. taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medeni Yasanın 713. maddesi hükmüne göre adlarına tescilini istemiştir. Mahkemece davanın kabulüne ve 23.5.2002 tarihli fen bilirkişi krokisinde (A) ile gösterilen 3747.59 m2 yüzölçümündeki taşınmazın 1/2 pay oranında Ali mirasçıları Fahri ve Hikmet adlarına tapuya tesciline, taşınmaz altındaki madenlerin devlete ait olduğunun tapunun beyanlar hanesine şerh verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Orman Yönetimi ve Hazine tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava Medeni Yasanın 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamıştır. Genel arazi kadastrosu işlemi ise, 1971 yılında yapılmış ve sonuçları 26.8.1971-24.9.1971 tarihleri arasında ilan edilmiş ve kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir. Dava konusu taşınmaz, B... Köyünde 25.9.1971 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında orman olarak tapulama dışı bırakılmış, Ali'nin zilyetliğe dayanarak tescili isteği ile açtığı dava Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.9.1994 gün ve 1988/166-513 sayılı kararı ile kabul edilmişse de, Orman Yönetimi ve Hazinenin temyizi üzerine, Yargıtay Yirminci Hukuk Dairesinin 14.3.1996 gün ve 1995/13416-3301 sayılı kararıyla "çekişmeli taşınmazın Havza-i Fahmiye sınırları içinde kalıp kalmadığının belirlenmesi" gereğine değinilerek bozulmuş, bozma kararına uyulduktan sonra taşınmazın tapulama dışı bırakma işleminden sonra, dava tarihine kadar 3402 sayılı Yasanın 12/3 maddesinde anılan 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiği gerekçesiyle davanın reddine dair verilen 16.6.1999 gün ve 1999/442-405 sayılı kararın, davacı tarafın temyizi üzerine, Yargıtay Yirminci Hukuk Dairesi tarafından, "mahkemenin red gerekçesinin yerinde olmadığı ancak, çekişmeli taşınmazın tapulama dışı bırakılma tarihinden, dava tarihine kadar 20 yıllık zilyetlik sürenin dolmadığına değinilerek sonuç itibariyle doğru görülen mahkeme kararı onanmasına karar verilmiş ve mahkeme kararı 19.4.2000 tarihinde kesinleşmiştir. Medeni Yasanın 713. madde hükmüne göre, kazandırıcı zamanaşımı yoluyla taşınmaz edinilebilmesi için diğer koşulların yanı sıra, taşınmazın en az 20 yıl süreyle malik sıfatıyla çekişmesiz ve aralıksız zilyet edilmesi gereklidir. Ali tarafından açılan tescil davasına, orman yönetimi ve Hazine çekişmeli taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı yoluyla edinilemeyecek yerlerden olduğu savunmasıyla karşı koymuş ve mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Bu durumda, davacıların ve murisleri Ali'nin zilyetliği çekişmeli duruma gelmiş ve zilyetlik süresi kesilmiştir. Başka bir anlatımla zilyetlik süresi defi yoluyla kesilmiştir. Medeni Yasanın 714. maddesi hükmüne göre, "Kazandırıcı zamanaşımı sürelerinin hesaplanmasında, kesilmesinde ve durmasında, Borçlar Yasasının zamanaşımına ilişkin hükümleri kıyas yoluyla uygulanır." Zamanaşımı süresinin durması ile kesilmesi birbirinden farklı olgulardır. Zamanaşımının durması halinde, durma nedeni ortadan kalkınca zamanaşımı kaldığı noktadan işlemeye devam eder, zamanaşımının kesilmesi halinde Borçlar Yasasının 135. maddesi gereğince zamanaşımı yeni baştan işlemeye başlar. Borçlar Yasasının 133/2. maddesi gereğince, alacaklının, borçluya karşı mahkemede veya hakemde dava açması ya da açılan davada karşı dava olarak alacağını ileri sürmesi halinde zamanaşımı kesilir. Kişinin açtığı tescil davasında davaya konu yerin devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu yönündeki savunması, Borçlar Yasasının 133/2. maddesindeki defi anlamında olup, zamanaşımı kesin işlemlerdendir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.6.2001 gün ve 2001/8-480-519 sayılı kararı da bu yöndedir. O halde, daha önce davacılar miras bırakanı Ali tarafından açılan ve redle sonuçlanan mahkeme kararı ile kesilen kazandırıcı zamanaşımı süresinin mahkeme kararının kesinleşmesinden sonra, yeniden işlemeye başladığı ve henüz dolmadığı gözetilerek, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle kabulü yolunda hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle Orman Yönetimi ve Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatıran Orman Yönetimine iadesine, 28.11.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.