MAHKEMESİ :Kadastro MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A R1985 yılında yapılan kadastro sırasında ... ili, ... ilçesi, ... köyü 86 parsel sayılı 17150 m2 yüzölçümündeki taşınmaz 4 nolu parsele uygulanan 144 nolu vergi kaydı miktar fazlası olarak davacı Hazine adına tespit edilmiştir. Davalıların murisi ...'in vergi kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı itirazı tapulama komisyonu tarafından kabul edilmiştir. Davacı Hazine 25/10/1988 havale tarihli dilekçesi ile taşınmazın vergi kaydı miktar fazlası olduğuna dayanarak davalıların murisi ... aleyhine dava açmıştır. Mahkemece davanın kısmen kabulü ile dava konusu parselin krokide (B) harfi ile gösterilen 3430 ve (C) harfi ile gösterilen 10945 m2'lik bölümlerinin davacı Hazine, (A) harfi ile gösterilen 2775 m2'lik bölümünün davalı ...'in mirasçıları adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm Hazine tarafından temyiz edilmiştir.Hükmüne uyulan Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 01/03/1993 gün ve 1992/6430- 1993/1928 sayılı bozma ilamında özetle; yörede orman kadastrosunun kesinleşme tarihinin sorulmadığı, kadastro tespitinden önce yapılıp yapılmadığına göre oluşan durumun değerlendirilmesi, 5 sayılı parsele revizyon gören vergi kaydının davalı taşınmaz yönünü orman olarak okuduğu gibi taşınmazın doğu ve batısınında eylemli olarak orman olduğu hususunun da dikkate alınması gerektiğine değinilmiştir. Bozma ilamı sonrasında mahkemece; taşınmazın (B) ve (C) harfi ile gösterilen bölümlerinin davacı Hazine adına tespit ve tesciline dair kararın Yargıtay 16. Hukuk Dairesi Başkanlığının 01/03/1993 tarih, 1992/6430 Esas ve 1993/1928 Karar sayılı kararı ile kesinleşmiş olduğundan bu konuda yeniden bir karar verilmesine yer olmadığına, taşınmazın Fen Bilirkişi Harita Mühendisi ...'ın dosyaya ibraz ettiği 28/04/2014 tarihli krokili raporunda (A) harfi ile gösterdiği ve kırmızı ile taralı 2.775,00 m2 mesahalı kısmın kadastroca yapılan tespitinin iptali ile ve aynı parsel numarası ile tamamı 8 pay kabul edilerek davalılar adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm Hazine tarafından temyiz edilmiştir.Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.Dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 6831 sayılı Kanun uyarınca yapılıp 28/05/1971 tarihinde askı ilânına çıkarılan orman kadastrosu bulunmaktadır. Mahkemece orman tahdit tarihinin kadastro tespitinden önce yapıldığı, tespit tarihine kadar 20 yıllık zilyetlik süresinin geçtiği, zilyetlikle mülk edinme şartlarının davalılar lehine oluştuğu gerekçesiyle (A) harfi ile gösterilen 2.775,00 m2 mesahalı kısmın kadastroca yapılan tespitinin iptali ile ve tamamı 8 pay kabul edilerek davalılar adına tapuya tesciline karar verilmiş ise de verilen hüküm yerinde olmadığı gibi mahkemece bozma kararına uyulduğu halde, bozma gerekleri de yerine getirilmemiştir. Hükmüne uyulan bozma kararında, yörede orman kadastrosunun kesinleşme tarihinin tespit edilmesi, orman tahdidi kadastro tespitinden önce yapılmış ve tespit tarihine kadar 20 yıllık sürenin geçmiş olması halinde taşınmazın bu kısmının davalı adına tesciline karar verilebileceği hususuna değinilmiş olup mahkemece yörede dava ve kadastro tespiti tarihinden önce 6831 sayılı Kanun uyarınca yapılıp 28/05/1971 tarihinde askı ilanına çıkarılarak kesinleşen orman kadastrosu bulunduğu tespit edildiği halde bozma ilamında belirtilen şekilde inceleme yapılmamıştır.Şöyle ki, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu uygulaması çalışmalarının sonuçları 28/05/1971 tarihinde ilan edilmiş, davacı Hazine 25/10/1988 havale tarihli dilekçesi ile taşınmazın vergi kaydı miktar fazlası olduğuna dayanarak dava açmıştır. Bu haliyle, mahkemenin kabulünün aksine orman kadastrosunun kesinleşme tarihinden tespit tarihine kadar 20 yıllık süre geçmemiştir. Hükme dayanak raporu hazırlayan orman bilirkişi, (A) harfi ile gösterilen 2.775,00 m2 mesahalı kısmın orman tahdidi dışında kaldığını beyan etmiş ise de, uygulandığı bildirilen çekişmeli taşınmazı ilgilendiren 171 ila 177 orman sınır noktalarını gösterir orman kadastro haritasının orijinal renkli örneği dosya içerisinde bulunmadığından orijinal haritasındaki hat ile bilirkişi tarafından düzenlenen hat uygulamasının benzer olup olmadığı denetlenememektedir. Çekişmeli taşınmazı ilgilendiren orman sınır noktaları ile ilgili olarak keşif tutanağına yansıtılmış yerel bilirkişi beyanı bulunmadığı gibi zeminde orman sınır noktaları bulunmuşsa bu husus da keşif tutanağına yansıtılmamıştır. Yargı denetimine olanak vermeyen bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulamaz. Bu haliyle taşınmazın tahdit dışında kalıp kalmadığı hususu dosya kapsamında net olmadığı gibi mahkemece yapılan inceleme ve araştırma, taşınmazın öncesinin orman sayılan yerlerden olup olmadığını belirleme noktasında da yeterli değildir. Mahkemece bozma sonrasında alınan orman bilirkişi raporunda taşınmazın 2000 yılı memleket haritasında açık renkli ağaçsız alan boş arazi olarak gözüktüğü belirtilmiş, taşınmazın evveliyatı hakkında araştırma yapılmamış, bozma öncesinde alınan orman bilirkişi raporunda da taşınmazın eski tarihli belgelerdeki konumu araştırılmamıştır. Aynı zamanda, davalılar yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde belirtilen zilyetlik koşullarının oluşup oluşmadığı yönünden yapılan araştırma da yetersizdir. Eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulamaz.Bu nedenle; mahkemece, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 28/05/1971 tarihinde askı ilânına çıkarılıp kesinleşen orman tahdidine ilişkin taşınmazın bulunduğu yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman tahdit harita örneği, kadastro tespit tarihinden 15-20 yıl öncesine ait memleket haritası ve dayanağı hava fotoğrafı ile eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları bulunduğu yerden getirtildikten sonra daha önce keşfe katılmamış fen, orman ve ziraat bilirkişi marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak kesinleşmiş tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) (hem en eski hem de tespit tarihinden 15-20 yıl öncesine ait) memleket haritası ve hava fotoğrafının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ve hava fotoğrafı ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli, hava fotoğraflarında görünen ağaçların yaşı, cinsi, dağılımı, kapalılık oluşturup oluşturmadığı konusunda açıklamalı rapor alınmalıdır. Böylesine yapılan bir araştırma sonucu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu sonucuna varılırsa, kadastro tespitine esas dayanak vergi kaydı yerine uygulanmalı, sınırlar zeminde mahalli bilirkişi yardımıyla tek tek bulunarak, fen bilirkişi krokisi üzerine yazılarak, keşfi izleme olanağı sağlanmalı, davalılar lehine zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluşup oluşmadığı araştırılmalı; yapılacak keşifte, tarım uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanarak, bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar gerçek kişi yararına zilyedlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davalı yanında, (murisler) yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleriyle mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3.7.2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunuyla değiştirilen 14/2. maddesi gözönünde bulundurularak sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, davalıların hak sahibi olup olmadığı tereddüde yer bırakmayacak biçimde saptanarak, temyiz edenin sıfatına göre oluşan usulî kazanılmış haklar da gözetilerek ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme, araştırma ve uygulamaya dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 20/10/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.