MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... ve davalı Hazine vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A RDavacı ... vekili 25/08/2011 tarihli dilekçesiyle; davalı gerçek kişiler ve murislerine ait 1556 sayılı parselin müvekkil Belediye tarafından 26/06/1987 tarihli Belediye Encümen kararı ile kamulaştırıldığı ancak kamulaştırma işleminden sonra Orman Yönetimi tarafından 1556 sayılı parsele karşı orman sayılan yer iddiasıyla açılan tapu iptal ve tescil davası ile taşınmazın 2010 yılında kesinleşen mahkeme kararıyla Hazine adına tesciline karar verildiğini ve davalıların bu suretle sebepsiz zenginleştiğini belirterek 74.488,70.-TL’nin davalı ... ve ... mirasçılarından, 148.488,40.-TL’nin ... mirasçılarından ve 27.086,80.-TL’nin davalı Hazineden, 26/08/2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsili isteğiyle dava açmıştır. Davacı vekili 19/03/2013 havale tarihli ıslah dilekçesiyle; davalıların sebepsiz zenginleşmesinin yanı sıra Hazinenin TMK’nın 1007 maddesi gereğince oluşan zarardan kusursuz sorumlu olduğunu belirtilerek 325.042,00.-TL tazminatın 26/08/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili isteğinde bulunmuştur.Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davalı Hazine aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne ve 50.463,00.-TL’nin 26/08/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak davacı tarafa verilmesine, diğer tüm davalılar yönünden açılan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... ve davalı Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. Dava ve ıslah dilekçelerindeki açıklamaya göre dava, sebepsiz zenginleşme hukuki sebebine dayalı tazminat ve tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazmini isteğine ilişkindir.Tazminat isteğine dayanak 1556 sayılı parsel davalı gerçek kişilerin murisleri ve Hazine adına hisseli olarak tapuda kayıtlı iken, ... Belediyesi ... kararı ile 26/06/1987 tarihinde kamp yeri olarak 10.406,500.-TL miktarla kamulaştırılmış, daha sonra ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin, 19/09/1996 tarihinde kesinleşen 10/07/1996 tarih 1996/43- 450 sayılı kararıyla 1556 sayılı parseldeki gerçek kişilere ait hisselerin kamulaştırma nedeniyle Belediye adına tapuya tesciline karar verilmiştir. Bu karardan sonra tapuda 6431,00m² yüzölçümlü ve 4/48 pay Hazine, 44/48 pay ... Belediyesi adına tarla vasfıyla tescilli olan taşınmaz, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 24/02/2009 tarih ve 2009/4/14 sayılı kararıyla, 1556 sayılı parselin tamamının tapu kaydı iptal edilerek orman niteliğiyle tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş ve bu karar Yargıtay denetiminden geçerek 24/06/2010 tarihinde kesinleşmiştir.1-) Davacı ... vekilinin davalı gerçek kişiler yönünden verilen hükme yönelik temyiz itirazları hakkında; Sebepsiz zenginleşme geçerli olmayan ve tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan bir şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Ayrıca sebepsiz zenginleşme alacaklıya, ikincil (tali nitelikte) bir dava hakkı vermektedir. Malvarlığındaki azalmanın başka asli nitelikteki davalarla önlenmesi mümkün ise sebepsiz zenginleşme davası gündeme gelemez. Somut olayda davacı ..., bir yandan tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca Hazineden uğradığı zararın tazmin edilmesini, diğer yandan da, davalı gerçek kişilerden sebepsiz zenginleşme alacağı talep etmektedir. Ancak bu iki istek birlikte talep edilemez. Zira, mahkemece TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tazminata hükmedildiği takdirde, sebepsiz zenginleşme alacağı ortadan kalkacaktır. Aksi durumda yani mahkemece sebepsiz zenginleşme alacağına hükmedildiği takdirde ise, davalı Belediyenin TMK’nın 1007. maddesi uyarınca dava açabilmesi için tapu sicilinin tutulmasından doğan zararı sebepsiz zenginleşme alacağına kavuşmasıyla giderilmiş olacağından, bir başka anlatımla zarar olgusu ortadan kalkacağından TMK’nın 1007. maddesine göre, tazminat isteme hakkı kalmayacaktır. Bu değerlendirme ışığında somut olaya dönüldüğünde, tazminat isteğine dayanak 1556 sayılı parsel davalı gerçek kişilerin murisleri ve Hazine adına hisseli olarak tapuda kayıtlı iken kamulaştırma yoluyla davalı gerçek kişilerin hisseleri ... Belediyesine geçmiştir. Tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini izleyen işlemler olup tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda oluşan hatalardan da Devlet, TMK'nın 1007. maddesi gereğince kusursuz olarak sorumludur. Hatalı kadastro tespiti oluşan tapu kaydının daha sonra mahkeme kararıyla iptal edilmesi nedeniyle, Devletin kusursuz sorumlu olduğu bir zararın oluştuğu muhakkak olup, bu zararın tazmininin de devletten istenebileceği ve mahkemece bu esasa göre Devletin sorumluluğu kabul edildiğine göre, davalı Belediyenin bu aşamada sebepsiz zenginleşme alacağına yönelik davasının dinlenme olanağı bulunmamaktadır. Bu itibarla, mahkemece davalı gerçek kişilere karşı açılan davanın reddine karar verilmesinde ve lehlerine vekalet ücreti takdir edilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davalı gerçek kişiler yönünden verilen hükmün onanması gerekmiştir. 2-) Davacı ... ile davalı Hazine vekillerinin Hazine aleyhine hükmedilen tazminata yönelik temyiz itirazlarına gelince; Tarafların aşağıda belirtilen hususları kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.4721 sayılı TMK' nın 1007. maddesinde, ''Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder'' hükmü yer almakta olup, tapu sicilinin tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlardan Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazimantın miktarı, da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktar olmalıdır. (Yargıtay HGK' nun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 -2003/125 sayılı kararı, 29.09.2010 gün ve 2010/14-386-2010/427 sayılı kararı, 15.12.2010 gün ve 2010/13-618-2010/668 sayılı kararı) Açıklanan nedenlerle, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın tazmini için açılan davada davacının gerçek zararı tespit edilerek, bu miktar üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, davacı ... tarafından ödenen kamulaştırma bedelinin bilirkişi marifetiyle güncelleştirilmesi suretiyle tazminat miktarının belirlenmesi doğru görülmemiştir. O halde sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için, mahkemece tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği 17.04.1998 gün ve 1996/3-1 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı ve Bakanlar Kurulunun 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı gözetilmek suretiyle belirlenecek taşınmazın niteliği arsa olarak belirlenir ise taraflara dava konusu taşınmaza mümkünse aynı beldeden ve değerlendirme tarihi olan 24/06/2010 tarihinden önceki yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınmalı, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmeli, dava konusu taşınmazın değerlendirme tarihi itibariyle, emsal alınacak taşınmazın ise satış tarihi itibariyle imar ya da kadastro parselleri olup olmadığı ilgili Belediye Başkanlığı ve Tapu Müdürlüğünden sorulmalı, ayrıca dava konusu taşınmazın; imar planındaki konumu, imar planının ölçeği ve onaylama tarihi ile dava konusu taşınmazın emsallere olan uzaklığını da gösterir krokisi ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından resen belirlenen emlak vergisine esas metrekare değeri ilgili belediye başkanlığından ayrı ayrı sorularak ve emsal taşınmazların satış akit tablosu getirtildikten sonra önceki bilirkişiler dışında yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılıp dava konusu taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak emsallere göre ayrı ayrı üstün ve eksik yönleri ve oranları açıklanmak suretiyle yapılacak karşılaştırma sonucu tapu iptal kararına konu taşınmazdaki davalı Belediyenin tapu iptal kararından önce sahip olduğu hissenin değeri belirlenip oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.Taşınmazın niteliği arazi olarak belirlenir ise arazi niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik olarak, sulu olup olmadığı yerleşim alanlarına uzaklığı, iklim şartları, arazinin toprak ve topografik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmek suretiyle, taşınmaz üzerinde ağaç varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak tapu kapsamındaki taşınmazın değeri, tapu iptal kararının kesinleştiği 24/06/2010 tarihine göre hesaplanmalı, taşınmazın varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerleme tarihine göre hesaplattırılmalı, bu şekilde tapusu iptal edilen taşınmazın zemin değeri, üzerindeki mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatları esas alınarak davacının gerçek zararı saptanıp, oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. SONUÇ: 1) Yukarıda birinci bentde açıklanan nedenlerle; davacı ... vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile davalı gerçek kişiler yönünden kurulan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene iadesine,2) İkinci bentde açıklanan nedenlerle; davacı ... ile davalı Hazine vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile Hazine aleyhine verilen hükmün BOZULMASINA, 17/10/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.