(Y.HGK.Kararı-10.12.1997 tarih ve E. 1997/20-830, K. 1997/1034 s.) (Y.HGK.Kararı-10.12.1997 tarih ve E. 1997/20-808, K. 1997/1039 s.) Taraflar arasındaki tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi Orman Yönetimi ve Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü: Davacı, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği Ç... Köyü Mercimek tarlası mevkiinde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medeni Yasanın 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir. Mahkemece, 27.472.95 m2 yüzölçümlü taşınmaz hakkındaki davanın kabulü ile davacı İbrahim adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Orman Yönetimi ve Hazine tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Yasanın 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 13.7.1969 tarihinde ilanı yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Taşınmazın bulunduğu yerde bu güne kadar genel arazi kadastrosu yapılmamıştır. 1) Mahkeme hükmü Orman Yönetimine 12.11.2001 tarihinde tebliğ edilmiş, temyiz dilekçesi ise, HUMY.nın 432. maddesinde öngörülen 15 günlük yasal süre geçirildikten sonra Yönetim tarafından 26.12.2001 tarihinde verilmiştir. Süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 1.6.1990 gün ve 3/4 sayılı inançları Birleştirme Kararı uyarınca, Yargıtayca da bu yolda karar verilebileceğinden, süresinden sonra yapılan temyiz isteminin reddi gerekmiştir. 2) Hazinenin temyiz itirazlarına gelince; Çekişmeli taşınmazın dört sınırının kadastrosu kesinleşmiş ve birinci sınıf karaçam ağaçlarından oluşan ormanla çevrili olduğu, taşınmazın bazı bölümlerinde meyve ağaçları dikili, tahrip edilmiş laden gövdeleri ile karaçam gençliğinin ve bunlara ait köklerin bulunduğu bir kısmının tahrip edilmeye başlandığı, toprak muhafaza karakteri taşıyıp, orman bütünlüğünü de bozar durumda olduğu, mahkemece yapılan araştırma, inceleme ile dosyada bulunan rapor ve krokilerden anlaşılmaktadır. Yörede kesinleşmiş orman tahdidinin bulunması, bu olguları taşıyan ve mülkiyet belgesi de bulunmayan taşınmazın, zilyetlik yoluyla kazanılma olanağı bulunmamaktadır. 6831 sayılı Yasanın 17. maddesi, orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat yapılmasına, hayvancılık amacı ile ağıl yapılmasına, bu kesimlerin özel mülke dönüşmesine izin vermez. 6831 sayılı Yasanın madde 17/1-2 Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile. alakalı olarak yapılacak her nevi bina velesisler müstesna olmak üzere; her çeşit bina ve ağıl inşaası ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması ve tarla açılması, işlemesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır. Devlet ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya Orman idaresince el konulur. Yanan yerlerde husule gelen enkaz hiçbir suretle eşhasa satılamaz. Bunlar resmi daire ve müesseseler ihtiyacına tahsis olunur. Yasa metninden açıkça anlaşıldığı gibi, hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım, inşaat ve hayvancılık yapmak amacı ile ağıl yapılamaz. Bu tür yerler özel mülk olamaz. Yönetim derhal el koyma hakkına sahiptir. Orman içi açıklıklardan yararlanabilmek için zorunlu olarak orman kullanılacaktır. Bu kullanım nedeniyle yeni açma, genişletme, yangın oluşması önlenemeyecek ve orman bütünlüğü bozulacaktır. Ayrıca, bu tür taşınmazların öncesinin orman olma zorunluluğu yoktur. Zira, öncesi orman olan ve ormandan açılan taşınmazlar, 6831 sayılı Yasanın 1. maddesi ve Yargıtay uygulamaları gereği oluşan kesin içtihatlara göre zaten orman sayılmaktadır. 17. maddede tanımı yapılan olgu, öncesi orman iken açılan yerlerle beraber ayrıca [HANGİ NEDENLE OLURSA OLSUN ORMAN içi AÇIKLIKLARIN KAZANlLAMAYACAĞI İLKESİNİ İÇERMEKTEDİR VE AMACI ORMAN BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUMAKTIR]. Yasa koyucu ayrı bir kavram oluşturmuş ve hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat ile özel mülke dönüşme yolunu kapamıştır. Bu itibarla, dava konusu taşınmazın memleket haritasında açık alanda gözükmesi bu olguyu değiştirmez. Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar özel mülke dönüşüp, tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı tartışmasızdır. Dairemizin bu yoldaki kararları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ve yerleşik kararlar halini almıştır. Örnek: Şöyle ki, [Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 1997/20-830 E., 1997/1034 K. sayılı ve 10.12.1997 tarihli ve yine Hukuk Genel Kurulunun 1997/20-808 E., 1997/1039 K. sayılı ve 10.12.1997 tarihli kararları] Tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan toprak kazanmasını sağlayan 3402 sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkralar da Anayasa Mahkemesinin 1.6.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14-3.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.6.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiştir. Ayrıca; Bu tür yerler yasa gereği orman sayıldığı için, orman içi açıklık ve boşlukların zilyetlik yolu ile kazanılmasına yasal olanak yoktur. Dolayısıyla bu yollarla ormandan toprak kazanımından söz edilemez. Sonuç: 1) Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle;.Orman Yönetimi nin temyiz dilekçesinin süreden REDDİNE, peşin alınmış harcın istek halinde iadesine, 2) Yukarıda 2. bentte açıklanan nedenlerle; Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 5.11.2002 günü oybirliğiyle karar verildi.