Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8609 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 10588 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : (Kapatılan) Kadastro MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RÇekişmeli 1063 parsel sayılı taşınmazın yer aldığı ... köyünde ilk orman tahdidi 1949 yılında yapılıp, 05.02.1950 tarihinde ilân edilerek kesinleşmiştir. Maki tefrik komisyonunca 23-25/08/1951 tarihinde maki tefrik işlemi yapılmıştır. Yörede 1958 yılında yapılan tapulamada 1063 parsel sayılı taşınmaz vergi kaydı ve zilyetliğe dayanılarak tarla niteliğinde 21440 m² yüzölçümüyle ..., ... ve ... adlarına tespit edilmiş; tespite ... ile ... itiraz etmiş olup, tapulama komisyonunca yetkisizlik kararıyla mahkemeye aktarılmış; tespitten sonra ancak askı ilânından önce ... tarafından ... aleyhine asliye hukuk mahkemesinde açılan men'i müdahale davası da görevsizlikle tapulama mahkemesine aktarılmış; tapulama mahkemesince davalar birleştirildikten sonra, 26.11.1980 gün ve 1960/4 Esas - 1980/148 sayılı kararıyla "Tapulama Kanunun 28. maddesi gereğince 1063 parsel sayılı taşınmazın hukukî durumunun tespiti için tapulama komisyonuna gönderilmesine" karar verilmiş; tapulama komisyonu, 15.05.1984/113 sayılı kararıyla "...'nin itirazının reddine, ... Bakanlığının mütalaasına göre orman sayılan yer olduğundan tespitinin iptaline, 1063 parselin orman olarak tapulama dışı bırakılmasına" karar vermiştir. Bu arada, yörede 1975 yılında işe başlayan 6 nolu Orman Kadastro Komisyonu, 18.06.1975 tarih ve 2 numaralı tutanakla "İnebeyli köyüne ait orman tahdidi ile ilgili kayıtlar incelendiğinde, 3116 sayılı Kanuna göre tahdidin 1949 yılında yapılıp, 05/02/1950 tarihinde ilân edilerek kesinleştiği, bilahare 03/04/1950 tarihinde yürürlüğe giren 5653 sayılı Kanuna göre çıkarılan Maki Tefrik Yönetmeliği hükümlerine göre kurulan Tefrik Komisyonunca, 23-25/08/1951 tarihinde yapılan uygulama ile orman dışına çıkarılan ve maki tefrik haritasında 13 nolu poligon numarası ile belirlenen 9443 hektarlık sahanın tamamının, makilik saha olarak ayrılıp, 22/02/1952 tarihinde tasdik edilmek suretiyle kesinleştiği, maki tefrik haritası ve arazide yapılan incelemede, ... köyü mülki sınırları içerisinde maki tefrik haritasındaki maki sınırının ... köyü ... yolunu takip ettiği ve güneybatıya doğru ... deresi ile ... deresinin kavşak noktasına indiği bu hattın kuzeyinde kalan kısmın makiye tefrik edildiği, güneyinde kalan kısmın ise, 1949 yılında tahdidi yapılan ancak makiye tefrik edilmeyen saha olduğu açıklandıktan sonra, makiye tefrik edilmeyen sahada 1949 yılı tahdidinin aplikasyonu ile 1744 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması, makiye tefrik edilen sahada ise 1949 yılı tahdidi geçersiz hale geldiğinden 6831 sayılı Kanunun 1. maddesine göre orman kadastrosu yapılmasına" karar vermiştir. Açıklanan karardan da anlaşılacağı gibi, çekişmeli 1063 parsel sayılı taşınmazın yer aldığı, ... köyünde 1949 yılında orman tahdidi yapılarak kesinleşmiş, 1951 yılında yapılan maki tefrik işlemi ve haritası ise ... köyünün tamamını kapsamıştır. 6 nolu Orman Kadastro Komisyonu makiye tefrik edilmeyen bu sahada 1949 yılı tahdidinin aplikasyonu ile 1744 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması yaparak sonuçlarını 27/09/1977 tarihinde ilân etmiştir.Tapulama komisyonunca itirazı reddedilen .., 1063 parsel sayılı taşınmazın orman olmadığı, 1950 yılında makiye tefrik edildiği savıyla ...yle ilk tespit malikleri aleyhine dava açmış, "Keşif avansı yatırılmak üzere verilen mehile riayet edilmediğinden davanın reddine, 1063 parselin orman olarak ... adına tesciline" dair verilen 20/09/1981 tarih ve 1984/65-1988/106 sayılı karar, ilk tespit malikleri ..., ... ve ...'ın temyizi üzerine Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 21/06/1990 gün ve 1990/7606-10070 sayılı kararı ile; "...orman kadastrosunun kesinleşmeği yerlerde tapulama komisyonunun taşınmazın orman niteliğini belirleme ve itirazları inceleme yetkisi yoktur. Tutanak ve eklerini yetkisizlikle mahkemeye devretmekle görevlidir. Bu nedenle, ...'nin itirazının reddine, ...nin itirazının kabulüne taşınmazın orman olarak tapulama dışı bırakılmasına dair tapulama komisyonu kararı yok hükmündedir. Bu durumda, davacı sıfatında ..., ... ve ..., davalı sıfatında tespit malikleri ..., ... ve ... yer almış bulunmaktadır. Hal böyle olunca tarafların iddia ve savunma delilleri sorulup, getirilmeli, yerel ve uzman bilirkişi ile keşif yapılmalıdır..." denilerek bozulmuştur. Bozmaya uyan yerel mahkeme "...nin davasının reddine, ...'nin davasının kabulüne, tespitin iptali ile 1063 parsel sayılı taşınmazın 3/6 hissesinin ..., 3/6 hisesinin 1/6 'er hisse itibariyle davalılar adına tesciline" karar vermiş, hüküm davacı ...nin temyizi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 08/05/1997 tarih ve 1993/140-1997/5083 E. - K. sayılı kararı ile bozulmuştur.Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; "...1-Çekişmeli taşınmazın kısmen veya tamamen 1949 yılı tahdit haritasına göre orman sınırları içerisinde kaldığının, 1951 yılında makiye tefrik edilmediğinin,1744 sayılı Kanunun 2. madde uygulamasına tâbi tutulmadığının belirlenmesi halinde; 1949 yılı orman tahdidi, tapulama tespitinden önce kesinleştiğinden, 3402 sayılı Kanunun 22/son maddesi gereğince kayıt ve belgelerin tapu kütüğünde olduğu gibi aktarılmasına karar verilmelidir.2- Çekişmeli taşınmazın kısmen veya tamamen 1949 yılı tahdidinde orman sınırları içinde kaldığının, 1951 yılında makiye tefrik edilmediğinin ancak, yargılama sırasında yapılan 1744 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması ile orman sınırları dışına çıkarıldığının belirlenmesi halinde; eldeki dava nedeniyle 1744 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması kesinleşmeyeceğinden, bu defa taşınmazın orman niteliğinin 15.10.1961 tarihinden önce kaybedip kaybetmediği incelenmelidir. Bu cümleden olarak, çıkarma işleminin yapıldığı 1975 yılında yürürlükte bulunan 02/07/1974 tarihli orman sınırları dışına çıkarılacak yerler hakkındaki tüzükte açıklanan biçimde çekişmeli taşınmazın 15.10.1961 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybedip kaybetmediği, nitelik kaybının maddi ve bilimsel bulgulara göre gerçekleşip gerçekleşmediği saptanmalı, uzman bilirkişi kurulundan bu yolda bilimsel verileri bulunan kanaat verici rapor alınmalıdır.a) Çekişmeli taşınmazın kısmen veya tamamen orman kadastro komisyonunca 1744 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması ile orman sınırları dışına çıkarılmasına rağmen, uzman bilirkişi kurulu tarafından yapılan incelemede orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmelidir.b) Çekişmeli taşınmazın kısmen veya tamamen orman kadastro komisyonunca nitelik kaybı nedeniyle orman sınırları dışına çıkarıldığının, uzman bilirkişi kuruluna yaptırılan inceleme sonucunda da 15.10.1961 tarihinden önce nitelik kaybının gerçekleştiğinin saptanması halinde, öncesi Devlet Ormanı olarak kesinleşen ve 1744 sayılı Kanunun 2. maddesi uygulaması ile orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazın zilyetlik nedeniyle gerçek kişi adına tesciline yasal olanak yoktur. Y.16.H.D.'nin bozma kararında davanın komisyon tarafından yetkisizlikle kadastro mahkemesine aktarıldığı yönü benimsenmiş olup, 3402 sayılı Kanunun 30/2. maddesi uyarınca re'sen malik araştırması gerekeceğinden, 1744 sayılı Kanunun 2. maddesi uygulaması ile orman sınırları dışına çıkarılan ve nitelik kaybının maddi ve bilimsel olgulara göre gerçekleştiği belirlenen taşınmazın Hazine adına tesciline karar verilmesi gerekir.3) Çekişmeli taşınmazın kısmen veya tamamen maki tefrik komisyonu tarafından makiye tefrik edildiğinin saptanması halinde; maki tefrik işlemi 1951 yılında yapılmıştır. 1951 yılında makilik olan taşınmazın tapulama tespitinin yapıldığı 04/07/1958 tarihinde zilyetlikle edinilmesi olanaksızdır. Zilyetlik şartları oluşmadığından gerçek kişi adına tesciline karar verilemez. Somut olayda, 3402 sayılı Kanunun 30/2. maddesi uyarınca re'sen malik araştırması gerektiğide gözönüne alınarak Hazine adına tesciline karar verilmelidir.4) Çekişmeli taşınmazın bir kesiminin 1949 yılında yapılarak kesinleşen orman tahdidinde orman sınırları dışında kaldığının, maki tefrik işlemine tâbi tutulmadığının belirlenmesi halinde ise, gerçek kişilerin delilleri değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir." denilmiştir.Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra dava konusu taşınmazın 2/B alanında kalan bölümü yönünden 2010 yılında Ek-4 çalışması neticesinde 109 ada 4 parsel sayılı 8329,56 m² yüzölçümlü tarla niteliğiyle, beyanlar hanesinde “Bu taşınmazın tarla olarak 1989 yılından beri ... oğlu ...'ın kullanımında” olduğu yazılarak kadastro tutanağı düzenlediği belirtilerek davacının davasının reddine, 1063 nolu parsel ve 109 ada 4 nolu parselin tespit gibi tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı ... tarafından temyiz edilmiştir. Dava, kadastro tespitine itiraz niteliğindedir.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 24.03.1950 tarihinde ilânı yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 29.11.1975 tarihinde ilânı yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 2/B uygulaması vardır.Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de, 6100 sayılı HMK'nın 297/2. maddesi hükmü uyarınca, kararın hüküm sonucu kısmında, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekmektedir. Kararın, hüküm fıkrası ile gerekçesi birbirine sıkı sıkıya bağlı olup, arasında çelişki bulunmaması gerekmektedir. Verilen kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki bulunmaktadır. Nitekim bu husus mahkemece, kararın gerekçe bölümünde "Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, bilirkişi raporuna itibar edilerek dava konusu 1063 parsel numaralı taşınmazın 1949 yılı orman tahdit çalışmasında 13110,56 m2'lik kısmının orman sayılmadığı, bu haliyle davacı ve davalılar arasında hisseleri oranında tapuya tesciline, 1063 parselin 8329,56 m2'lik kısmının ise, 2010 yılında yapılan 5831 sayılı Kanun uygulamasında 109 ada, 4 parsel numarası ile ...si adına tespitinin yapıldığı, 109 ada 4 parselin ise tespit gibi tesciline karar vermek gerekirken sehven hataya düşülerek 1063 nolu parsel ve 109 ada 4 nolu parselin tespit gibi tesciline, karar verildiği, mahkeme kararının hatalı olduğu" belirtilmiş olup, anılan Kanun hükmüne aykırı olarak, gerekçe ile hüküm fıkrası arasında ve hükmün kendi içinde çelişki oluşturacak şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ...'nin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde ...ne iadesine 07/10/2015 günü oybirliğiyle karar verildi.