MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 02/07/2015 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı ... ve feri müdahil olmak isteyen Av. ... vekili Av. ... vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 07/06/2016 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden Av. ... vekili Av. ... ve ... vekili Av. ... ile diğer taraftan ... Vekilleri Av. ... ve Av. ... geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı vekili 21/11/2013 tarihli dilekçesinde; ... ilçesi, ... köyü hudutları içinde kalan ve ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.10.1944 tarih ve 1943/251 - 800 sayılı ilâmına dayalı olarak 59 nolu Orman Kadastro Komisyonunun düzenlemiş olduğu 31.07.1989 tarihli mahkeme kararı uygulama tutanağı ile orman olmadığı tespit edilen 18 adet tapu kaydından kayıt maliki adına 10 adet özel orman tesis edildiğini, iktisap sebebinin orman kadastrosu olarak belirlenen ... köyü 232, 233 ve 234 parsel sayılı özel ormanlar Orman İdaresinin talebi doğrultusunda 12.11.1990 tarih ve 79990 sayı ile düzenlenen resmî senet doğrultusunda tapu siciline tescil edildiğini, kayıt makili ... mirasçılarına intikali yapıldıktan sonra aynı gün resmî senet ile önceki ismi "...." olan ve bilahare isim değişikliği ile ... olan müvekkil şirket tarafından resmî senet ile bedeli ödenmek üzere satın alındığını, dava konusu taşınmazların müvekkil şirket tasarrufunda iken Maliye Hazinesince 08.11.2000 tarihinde, bu parseller ile ilgili olarak tapu iptali ve tescil davası açtığını, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/117 Esasında yargılama gördüğünü ve mahkemece davanın kabulüne karar verilerek ... köyü 232, 233 ve 234 parsel sayılı özel orman parsellerinin tapu kayıtlarının iptali ile orman vasfıyla ... adına tapuya tescillerine karar verildiğini ve bu kararın Yargıtay denetiminden geçerek 11.10.2012 tarihinde kesinleşmiş olduğunu, müvekkilinin tapu kayıtlarında özel orman niteliği ile tescil edilmiş olan bu taşınmazları bedelini ödeyerek satın aldığını, tapu kayıtlarının iptali ile müvekkilinin büyük ölçüde zarara uğradığını, Medenî Kanunun 1007. maddesi gereği tapu sicilinin oluşumunda ve işlemlerinde oluşan hatalardan devletin kusursuz olarak sorumlu olduğunu, müvekkilinin tapu siciline güvenerek ve üzerinde herhangi bir şerh olmayan taşınmazı satın aldığını, oluşan zararın müvekkilinin YHGK'nın 15.12.2010 tarih ve 2010/618 - 668 sayılı kararında da belirtildiği gibi gerçek ve müspet zarar olduğunu, tapu kayıtlarının iptali itibariyle gerçek müspet zararlarının mahkemece belirlenmesini gerektiğini belirtmiş, sonuç olarak belirsiz alacak davası olarak açtıkları davada fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkilinin gerçek zararının tespiti ve tespit edilen bedelin davalıdan şimdilik kaydı ile 841.811,78.-TL’nin 11.10.2012 tarihinden itibaren ... kısa vadeli kredilere uyguladığı avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Yargılama sırasında davacı tarafından bilirkişilerce belirlenen değer üzerinden harç ikmal edilmiştir.Davalı ..., zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin geçtiğini, husumetin Hazineye yöneltilemeyeceğini, ancak davacının satın aldığı kişiden sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı olarak ödediği satış bedelini isteyebileceğini, zarar ile tapu sicilinin tutulması arasında illiyet bağının olmadığını, talep edilen tazminat miktarının fahiş olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.Yargılama sırasında Av. ... vekili, müvekkilinin davacı şirket ile eldeki davayı açma konusunda anlaştıklarını ve davacı şirket tarafından müvekkiline vekalet verildiğini, ancak davayı açmak için harç ve masraflar beklenirken eldeki davanın açıldığını, müvekkil tarafından haksız azilden kaynaklanan alacağının tahsili için ... ... Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açtıklarını, müvekkilin davacı yanın davayı kazanmasında menfaati bulunduğu iddiasıyla feri müdahil olarak katılmalarına karar verilmesini talep etmiş, mahkemece arar karar ile hukukî yarar yokluğundan istemin reddine karar verilmiştir. Mahkemece, davanın 520.074,000,00.-TL üzerinden kabulüne ve 11.10.2012 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar verilmiş, hüküm davalı ... ve feri müdahil olmak isteyen Av. ... vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, tapu kaydı orman olduğu gerekçesiyle hükmen iptal edilen taşınmaz nedeniyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.1) Fer'i Müdahil talep eden Av. ... vekilinin temyiz itirazları bakımından;Davaya müdahale 6100 sayılı HMK'nın 65 ve devamı maddelerinde asli ve fer'i müdahale olarak düzenlenmiştir. Açılan bir davada dava konusu şey üzerinde taraflar dışında hak iddia eden kişinin hukukî durumu, asli müdahil olarak doktrin ve uygulamalarda kabul edilmiştir. Dava sonunda verilecek hüküm üçüncü kişinin hukukî durumunu etkiliyor ise üçüncü kişinin davaya katılmasında hukukî yararı vardır. Fakat, üçüncü kişi davaya taraf gibi katılamaz, bilakis taraflardan birinin yanında ve onun yardımcısı olarak davaya katılabilir; işte, bu durumu düzenleyen müesseseye de fer'i müdahale denmektedir. 6100 sayılı HMK'nın 68. maddesinde (HUMK m. 57) feri müdahilin, yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia ve savunma vasıtalarını ileri sürebileceği, onun işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü usûl işlemleri yapabileceği düzenlenmiştir.Mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak kurulan hüküm sadece davalı ... tarafından temyiz edilmiştir. HMK'nın 68. maddesinde de belirtildiği üzere, feri müdahil, lehine katıldığı tarafla birlikte hareket eder, yani, onun yardımcısıdır; hüküm, lehine müdahale edilen davalı hakkında verildiğinden, bu hükme karşı temyiz yoluna başvurma yetkisi de doğal olarak somut olayda davalı tarafa aittir. Lehine müdahale talep edilen davalı taraf hükmü temyiz etmediğinden ve hakkında hüküm kurulmayan feri müdahale talebinde bulananın yalnız başına kararı temyiz etme yetkisi bulunmadığından temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir2) Davalı Hazinenin temyiz itirazlarına gelince;Mahkemece davanın kabulüne karar verilmişse de yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan hüküm kurulmuştur. Şöyle ki; dosyadaki bilgi ve belgelere göre, çekişmeli taşınmazların 59 numaralı Orman Kadastro Komisyonu üyelerinden bir kısmının ... tarafından kendilerine verilen yetki ve görevin dışına çıkarak Orman ve Kadastro Kanunları ile 4785 sayılı Kanun karşısında hiçbir geçerliliği bulunmayan eski tapu kayıtlarının ve 1944 yılı mahkeme kararının uygulanmasından sözedilerek o tarihte yürüklükte bulunan ve 02.09.1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan, Orman Kadastro Yönetmeliğinin 60. maddesi dayanak gösterilerek kanun ve yönetmeliğe uygun olarak kurulmayan ve orman kadastro komisyonu niteliğinde olmayan yetkisiz üç kişilik bir heyet tarafından düzenlenen 31.07.1989 tarihli “Mahkeme Kararı Uygulama Tutanağı” esas alınarak bu üç parselin de özel orman alanları olarak Orman İdaresinin talebi doğrultusunda 12/11/1990 tarih 7990 sayı ile düzenlenen resmî senet ile tapu kütüğüne tescil edildiği ve kayıt maliki ... mirasçılarına intikal yapıldığı, bilhare aynı gün ve yevmiye ile resmî senet ile 05/12/1990 tarihinde ismi .... olan .... tarafından satın alındığı, alım tarihinde tapu kaydında “Devlet Ormanı” olduklarına ilişkin şerh bulunmadığı, daha sonra Hazinenin açmış olduğu dava sonucu ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 15/02/2011 gün ve 2005/117 -2011/86 sayılı ilâmıyla tapu kayıtlarının iptaline taşınmazların orman niteliğiyle ... adına tescillerine karar verildiği, hükmün temyiz edilmesi üzerine de Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 11/10/2011 gün ve 2011/8590 - 11344 sayılı ilâmıyla onandığı, karar düzeltme taleplerinin ise Dairenin 11/10/2012 gün ve 2012/6934 -11455 sayılı kararı ile reddedilerek kesinleştiği anlaşılmıştır. Davanın dayanağı, TMK'nın 1007. maddesidir. Bu madde tapu sicilinin tutulmasından doğan zararlardan Hazinenin sorumlu olduğunu hükme bağlamıştır. Bu sorumluluk objektif (kusursuz) sorumluluk halidir. Diğer bir anlatımla, zararın meydana gelmesi sonucu illiyet bağının kesilmemiş olması durumunda Hazinenin sorumlu tutulacağı hüküm altına alınmış bulunmaktadır. Davacı, tapu kaydına güvenerek bu taşınmazları satın almış, daha sonra tapu kaydı iptal edilmiştir. TMK'nın 1023. maddesinde "Tapu sicilindeki kayda iyi niyetle güvenerek mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur" denilmek suretiyle mülkiyet hakkının önemi vurgulanmış, bu kazanımın korunması için ise kişinin tapu kaydına “iyiniyetle” güvenmesi şartı aranmıştır.TMK'nın 1024. maddesinde “Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz. Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur. Böyle bir tescil yüzünden aynî hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir” denilmiştir.Mahkemece davacının dava konusu taşınmazı tapu kaydına güvenerek satın aldığı belirtilmişse de davacının taşınmazı alırken iyiniyetli olup olmadığı, tescilin yolsuz olmasına karşın taşınmazı satın alan kişinin bu durumu bildiği ya da bilmesi gereken üçüncü kişi olup olmadığı hususları konusunda bir değerlendirme yapılmamıştır. Dava konusu taşınmazlara ilişkin Hazinenin açtığı dava sonucu verilen tapu iptal kararını onayan Yargıtay 20. Hukuk Diaresinin 11/10/2011 gün ve 2011/8590 - 11344 sayılı ilâmında; dava konusu taşınmazların özel orman olarak kişiler adına yapılan tescilin yolsuz tescil olduğu belirtilmek suret ile taşınmazların tapu kaydının iptaline karar verilmiştir. Bu durumda mahkemece, dava konusu taşınmazları tapuya tescil edildiği gün taşınmazı satın alan ve tazminat talebinde bulunan davacının taşınmazların yolsuz olarak tescil edildiğini bilip bilmediği ya da bilmesi gerekip gerekmediği, taşınmazı edinirken iyiniyetli hareket edip etmedikleri, taşınmazı satın alan şirket ile kayıt malikleri arasında bir ilişki olup olmadığı, bu edinimin muvazalı olup olmadığı hususlarının araştırılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmiş olması doğru değildir. Açıklanan nedenlerle davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ: 1) Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle feri müdahilin temyiz itirazlarının REDDİNE,2) İkinci bentte açıklanan nedenlerle davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması nedeniyle 1.100.-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, taraflarca 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi atfıyla HUMK'nın 388/4. (HMK m. 297/ç) ve HUMK'nın 440/I. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilâmının tebliğinden itibaren ilâma karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, temyiz harcının istek halinde iadesine 21/06/2016 günü oybirliğiyle karar verildi.