MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RKadastro sırasında .... ilçesi, ... köyü 101 ada 1 parsel sayılı taşınmaz orman niteliği ile adına tespit ve tescil edilmiştir.Davacı ... 15/05/2012 havale tarihli dilekçe ile; ırsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine tutunarak 101 ada 1 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün adına tapuya tescili istemiyle dava açmıştır.Mahkemece; .... Kanununun 11. maddesinde yer alan hak düşürücü süreye ilişkin hükmün Anayasa Mahkemesince iptal edildiği, ancak Anayasa Mahkemesi kararlarının geçmişe yürümeyeceği, yörede 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmü uyarınca yapılan orman kadastrosunun bir aylık askıya çıkarılmak suretiyle 06.10.2006 tarihinde kesinleştiği, 6831 sayılı Kanunun 11. maddesi uyarınca ancak tapuya dayalı olarak 10 yıl içinde dava açılabileceği, davacının kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine tutunarak 2012 yılında orman kadastrosuna itiraz davası açmasının olanaklı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... tarafından temyiz edilmiştir.Dava, 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesi uyarınca 10 yıllık süre içinde açılan orman kadastrosuna itiraz, tapu iptali ve tescil istemlerine ilişkindir.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi uyarınca yapılan orman kadastrosu vardır.Mahkemece verilen karar usûl ve kanuna aykırı olduğu gibi dosya kapsamına da uygun değildir. Şöyle ki; istisnaları bulunmakla birlikte Kanunların ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kural olarak geriye yürümeyeceği konusunda, uygulama ile öğreti arasında tam bir fikir birliği bulunmaktadır. Ne var ki; yerel mahkemenin kararına esas aldığı Anayasa Mahkemesinin 22.05.2013 tarih ve 2012/108 E. - 2013/64 K. sayılı ilâmı ile 6831 sayılı .... Kanununun 11. maddesinin birinci fıkrasındaki “Bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararları kesinleşir. Bu süre hak düşürücü süredir.” biçimindeki üçüncü ve dördüncü cümleleri Anayasanın 13, 35 ve 36. maddelerine aykırı görülerek iptallerine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 3402 sayılı Kadastro Kanununun 5304 sayılı Kanunla değişik 4. maddesi uyarınca orman kadastrosunun yapıldığı, arazi kadastro ekiplerince orman sınırlaması esas alınarak çekişmeli yer hakkında 101 ada 1 parsel numarasıyla kadastro tespit tutanağı düzenlendiği, 05.09.2006 - 05.10.2006 tarih aralığında askı ilânının yapıldığı, 30 günlük süre içinde itiraz olmadığından tutanağın kesinleştiği, 06.10.2006 tarihinde orman niteliği ile adına tescil edildiği, davacının eldeki dosyadaki iddialarla 04.12.2006 tarihinde kadastro mahkemesinde dava açtığı, mahkemece davanın 30 günlük askı ilân süresi içinde açılmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verildiği, anılan kararın temyiz edilmeksizin 19/07/2007 tarihinde kesinleştiği, davacının bu kez 15.05.2012 tarihinde irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine tutunarak eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır. Bu durumda dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 6831 sayılı Kanun hükümlerine göre değil 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi hükmü uyarınca yapıldığından somut olayda 6831 sayılı .... Kanununun 11. maddesinin ve Anayasa Mahkemesinin 22.05.2013 tarih ve 2012/108 E. - 2013/64 K. sayılı ilâmının uygulanma olanağı bulunmamaktadır.10.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kanunun 4/3. maddesinde; "Çalışma alanında orman bulunması ve 6831 sayılı .... Kanununa göre orman kadastrosuna başlanılmamış olması halinde, orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tespiti kadastro ekibi tarafından yapılır ve bu durum ekip tarafından iki ay önce .... Genel Müdürlüğüne bildirilir. Buna karşılık iki ay içinde kadastro komisyonlarınca orman sınırlarının belirlenmemesi halinde kadastro çalışma alanı sınırları kadastro ekiplerince belirlenir ve çalışmalar bu kanun hükümlerine göre yürütülür. Kadastro ekiplerince bu şekilde tespit ve ilân edilen yerlerde orman kadastro işlemleri de ikmal edilmiş sayılır. .... kadastrosu kesinleşmiş yerlerde bu sınırlara aynen uyulur." şeklinde iken 22/2/2005 tarihli ve 5304 sayılı Kanun ile sözü edilen üçüncü fıkra değiştirilmiş ve aynı maddeye dördüncü, beşinci ve altıncı fıkralar eklenmiştir. Bu değişiklikte üçüncü fıkra "Çalışma alanında orman bulunması ve 6831 sayılı .... Kanununa göre orman kadastrosuna başlanılmamış olması halinde orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tesbiti kadastro ekibi tarafından yapılır. Ancak; bu çalışmalarda kadastro ekibine .... Genel Müdürlüğü taşra teşkilatınca görevlendirilecek en az bir orman yüksek mühendisi veya ziraat mühendisinin bildirimden itibaren 7 gün içinde iştirak ettirilmesi zorunludur. Bu çalışmalara muhtar ve bilirkişilerin katılmaması halinde çalışmalar re’sen devam ettirilir." şeklini almış, eklenen beşinci fıkra ise "Çalışma alanındaki ormanların bu ekipçe sınırlandırılma ve tesbitleri yapılarak otuz günlük kısmî ilâna alınır. Bu alanlarda orman kadastrosu yapılmış sayılır" şeklindedir.3402 sayılı Kanunun getirdiği bu düzenleme ile orman kadastro ekipleri ile arazi kadastro ekiplerinin birbirine aykırı ve çelişkili işlemler yapması önlenmek istenmiş ve memleket kadastrosunun bir an önce tamamlanması hedeflenmiştir. Ayrıca bu şekilde orman sınırının belirlenmesi durumunda orman kadastro işlemlerinin ikmal edilmiş sayılacağı açıklanmakla bu konuda ikinci bir kadastro yapılması önlenmiştir. Kadastro Kanununun 4. maddesine göre yapılan çalışma sonucu belirlenen orman sınırları esas alınmak kaydı ile arazi kadastro ekiplerince 3402 sayılı Kadastro Kanununun izleyen maddelerine göre işlem yapılır. Bu şekilde yapılan kadastro tespitlerinin sonuçları 3402 sayılı Kanunun 11. maddesine göre 30 gün süre ile ilân edilir. Anılan Kanunun 12. maddesine göre 30 günlük ilân süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kadastro tutanaklarına ait sınırlandırma ve tespitler kesinleşir. Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz. 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi uyarınca yapılan orman kadastrosunda yukarıda açıklanan bu prosedür dışında, başka bir prosedür uygulanacağına dair 6831 sayılı .... Kanununda ve diğer yasal mevzuatlarda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.Kanun koyucu 3402 sayılı Kanunun 4. maddesine göre yapılan kadastro işlemi ile bir yerin niteliğinin orman ya da kültür arazisi olarak belirlenmesi durumunda sonuçlarının ilânı ve hak düşürücü süreler ve bu sürelerde yapılacak itirazlar bakımından hiç bir fark öngörmemiştir. Yine arazi kadastro komisyonlarınca yapılan genel arazi kadastro tespitleri sırasında bir yerin niteliğinin orman, mera veya yayla olarak tespit edilmesi ile kültür arazisi olarak tespit edilmesi arasında uygulanması gereken usûl ve ilân süresi ile hak düşürücü süreler yönünden bir fark bulunmadığı ortadadır.Kadastro tespit işlemi gerek 4. maddeye, gerekse takip eden diğer maddelere göre yapılsın her halükarda uygulanacak olan kanun 3402 sayılı Kadastro Kanunudur. 3402 sayılıKanunda tespit edilen taşınmazın niteliğine göre farklı hak düşürücü sürelerin uygulanmasını öngören açık bir hüküm ya da bu konuda 6831 sayılı .... Kanununa atıfta mevcut değildir.Her ne kadar 3402 sayılı Kanunun 16/D maddesinde "Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanlar, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde, özel kanunları hükümlerine tabidir” hükmüne yer verilmiş ise de Özel Kanun niteliğindeki 6831 sayılı .... Kanununun 11. maddesinde yer alan hak düşürücü sürenin uygulanabilmesi için, bu kanuna göre oluşturulan orman kadastro komisyonlarınca bu kanundaki usûl ve esaslara göre saptanan orman kadastro komisyonu kararının bulunması ve bunun kanunda yer alan itiraz süresi içerisinde askı suretiyle ilân edilmesi gerekir. Oysa ki, olayımızda tamamen 3402 sayılı Kadastro Kanunundaki usûl ve esasları ile ilân süreleri dikkate alınarak yapılan bir tespit bulunmaktadır. Bu durumda da 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde yer alan hak düşürücü sürenin uygulanması gerekir. 3402 sayılı Kanunda bu hususu düzenleyen açık bir hüküm bulunması nedeniyle aynı kanunun bir maddesinin aynı olaya uygulanması ve diğer bir maddenin gözardı edilip uygulanmaması düşünülemez. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/D maddesinde açıklanan Özel Kanunun uygulanması koşulları somut uyuşmazlıkta mevcut değildir.Taşınmazın kadastrosunun 3402 sayılı Kanuna göre yapılması, Kadastro Kanununda, bu Kanuna göre yapılan kadastro tespitlerinde 3402 sayılı Kadastro Kanunundaki usûl ve esasların uygulanacağının belirtilmesi, zilyetliğe ve/veya vergi kaydına dayalı olarak kadastrodan önceki nedenlerle açılan davalarda 30 günlük hak düşürücü sürenin uygulanıp, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanmamasının kanuna, Anayasaya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmelerine ve hukukun genel ilkelerine aykırı olması yanında; ilgili kanunun bir maddesinin uygulanıp, diğer bir maddesinin uygulanmaması şeklinde yapılan bir uygulama ile 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinin yok sayılması mümkün değildir. Tesbit işlemi hangi kanuna göre yapılıp kesinleşmişse iptalinde de aynı kanun hükümlerinin uygulanmasının gerekmesine göre, davacının 30 günlük askı ilân süresinin bitiminden sonra başlayan 10 yıllık hak düşürücü süre içinde gerek tapulu ve gerekse tapusuz taşınmazlar yönünden ayrım yapılmaksızın dava açabileceğinde kuşku yoktur. Diğer taraftan 1961 Anayasasında mülkiyet hakkı Sosyal ve İktisadi Haklar ve Ödevler başlıklı üçüncü kısımda 36. maddede düzenlenmişken 1982 Anayasasında mülkiyet hakkı daha da güçlendirilerek, dokunulmaz, vazgeçilemez, devredilemez nitelikteki temel haklar ve ödevler başlıklı ikinci kısımda 35. madde de düzenlenmiştir. Bundan amaç, mülkiyet hakkına gerek kişilerin gerekse Devletin azami ölçüde özen göstermesidir. 3402 sayılı Kadastro Kanununda ve diğer kanunlarda 3402 sayılı Kanunun 4. maddesine göre yapılacak kadastro tespitlerinde zilyetliğe ve vergi kaydına dayalı olarak açılan davaların 30 günlük askı ilân süresi ile sınırlı olduğuna ve 10 yıllık hak düşürücü süre içinde dava açılmasının olanaklı olmadığına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle, sıınırlayıcı hüküm bulunmadan kişinin Anayasal mülkiyet hakkının özüne dokunur şekilde dava açma süresinin kadastro tutanaklarının askı ilanına çıkarılmasından itibaren 30 günlük süre ile sınırlandırılması ve bir yerin orman olmadığı bilimsel olarak saptansa dahi hakkın etkin bir şekilde kullanılmasına imkan vermeyecek 30 günlük hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gerekçesi ile mülkiyet hakkının elinden alınması doğru değildir. Hukuk Genel Kurulunun 18.10.2006 gün ve 2006/20-619 E. - 2006/665 K. sayılı ilamıda bu yöndedir.Nitekim Anayasa Mahkemesi de 22.05.2013 gün ve 2012/108 E. - 2013/64 K. sayılı ilâm ile 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı .... Kanununun, 5/11/2003 tarihli ve 4999 sayılı .... Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 6. maddesiyle değiştirilen 11. maddesinin birinci fıkrasındaki “Bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararları kesinleşir. Bu süre hak düşürücü süredir.” biçimindeki üçüncü ve dördüncü cümlelerini Anayasanın 13, 35 ve 36. maddelerine aykırı görerek iptallerine karar vermiştir. Karar 12.07.2013 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmış, yayımdan itibaren 6 ay sonra yürürlüğe gireceği düzenlenmiş olup, 13.01.2014 günü itibariyle yürürlüğe girmiştir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra 26/2/2014 tarihli ve 6527 sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” 01.03.2014 gün ve 28928 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe girmiş ve 6527 sayılı Kanunla, 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı .... Kanununun 11. maddesinin somut davayı ilgilendiren birinci fıkrası, “.... kadastro komisyonlarınca alınan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve haritalar askı suretiyle otuz gün süre ile ilân edilir. Bu ilân ilgililere şahsen yapılan tebliğ hükmündedir. Tutanak ve haritalara karşı itirazı olanlar; askı tarihinden itibaren otuz gün içinde kadastro mahkemelerinde, kadastro mahkemesi olmayan yerlerde kadastro davalarına bakmakla görevli mahkemelerde dava açabilirler. İlân süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve haritalar kesinleşir. .... kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanak ve haritaların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukukî sebeplere dayanarak hariç itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” şeklinde değiştirilmiştir.Getirilen bu yeni düzenlemeyle 6831 sayılı Kanuna göre yapılan orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten itibaren on yıllık süre içerisinde tapuya dayalı olsun veya olmasın kadastrodan önceki sebeplere dayalı olarak dava açılabilecektir. Böylelikle gerek 6831 sayılı Kanun hükümlerine gerekse 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi hükmüne göre yapılan orman kadastrosuna itirazda hak düşürücü süreler yönünden paralellik sağlanmıştır.Somut uyuşmazlıkta çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı Kadastro Kanununun 5304 sayılı Kanunla değişik 4. maddesi uyarınca yapıldığından hak düşürücü sürenin de 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde düzenlendiği şekilde olacağından, davacının kadastro öncesi hukuksal nedenlere tutunarak 30 günlük askı ilân süresinden sonra 10 yıl içinde eldeki davayı açtığı anlaşıldığından tarafların delilleri toplanıp oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile, yazılı olduğu gibi hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı ...'nin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 30.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.