Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı Hazine ve müdahil Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü: Davacı Hazine ve müdahil Orman Yönetimi, G... Köyü 39 parsel sayılı 11.000 m2 yüzölçümündeki taşınmazın tapuda davalılar adına kayıtlı ise de, yörede 1940 yılında yapılan ve kesinleşen orman kadastro ve 1987 yılında yapılan 2/B madde uygulama sahası içinde kaldığını belirterek davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece, 5841 sayılı Yasa ile değişik 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinde ön görülen 10 yıllık hak düşürücü süre içinde açılmaması nedeniyle davanın reddine, 2/B şerhinin silinmesine karar verilmiş, hüküm davacı Hazine ve müdahil Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir. Dava, kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalıp, 2/B madde uygulaması sonucu Hazine adına orman rejimi dışına çıkartılan taşınmazın tapu kaydının iptal ve tescili istemine ilişkindir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1940 yılında 3116 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan ve kesinleşen ve Hazine adına tescil edilen orman kadastrosunda dava konusu taşınmaz kısmen orman sınırları içinde bırakılmış, 1987 yılında 3302 sayılı Yasaya göre yapılan ve kesinleşen aplikasyon işlemi sırasında Hazine adına orman sınırı dışına çıkarılmış, 1970 yılında yapılan arazi kadastrosunda ise taşınmazın, daha önce yapılan orman kadastrosu sınırları içinde olduğu gözönünde bulundurulmadan, hata sonucu ikinci kere kadastrosu yapılarak kişiler adlarına özel mülk olarak tespit ve yolsuz olarak tescil edilmiştir. Mahkemece 29.04.2005 günü yapılan keşif sonunda, taşınmazın (A) işaretli 1974 m2 bölümünün; 06.07.2006 günlü keşif sonunda da (A) işaretli 1906 m2 bölümünün P VIII numaralı 2/B poligonu içinde kaldığı belirlenmişse de hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. H.G.K.'nun 11.12.1996 gün ve 1996/13-678-868 sayılı ve bu konudaki daha birçok kararında belirtildiği gibi HYUY.'nın 76. maddesi gereğince, dava dilekçesinde sıralanan olayların hukuki açıdan nitelendirilmesi ve uygulanacak yasal kuralların aranıp bulunması görevi doğrudan mahkemeye aittir. Hazinenin dava dilekçesindeki açıklamasına göre çekişmeli parsellerin 1940 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu sınırı içinde olduğu halde, 1970 yılında arazi kadastro ekiplerince bu durum gözönünde bulundurulmadan ve hataen ikinci kadastro yoluyla sicil oluşturulduğundan tapu kaydının iptalini istediği anlaşılmaktadır. 766 sayılı Yasanın 46/2 ve 3402 sayılı Yasanın 22/1. maddesi hükümleri gereğince "Evvelce tespit, tescil veya sınırlandırma suretiyle kadastrosu veya tapulaması yapılmış olan yerlerin yeniden kadastrosu yapılamaz. Bu gibi yerler ikinci bir kadastroya tabi tutulmuşsa, ikinci kadastro bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılır ve Türk Medeni Yasasının 934 (Yeni T.M.Y. 1026, İsviçre M.Y. 976)'üncü maddesine göre işlem yapılır. Süresinde dava açılmadığı takdirde, ikinci defa yapılan kadastro, tapu sicil müdürlüğünce re'sen iptal edilir". H.G.K/nun 30.09.1981 gün ve 1981/1-1657-856 ve 19.02.2003 gün ve 2003/20-102-90 ve 30.05.2001 gün ve 2001/1-464-470 ve 11.06.2003 gün 2003/13-414-410 ve 03.12.2008 gün ve 2008/7-717-722 sayılı kararlarında da kabul edildiği gibi geçerli bir hukuksal nedene dayanmayan tescil, T.M.Y. 1025 (T.M.Y. 933, İsviçre M.Y. 975) maddesi gereğince yolsuz tescil olması nedeniyle sahibine mülkiyet hakkı kazandırmayacağından T.M.Y.nın 1026 (E.M.Y.nın934. İsviçre 976) maddesi gereğince sicilin hiç bir süreye bağlı kalmadan her zaman iptal edilebilir. Somut olayda; 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesi hükümlerinin uygulanma olanağı da bulunmamaktadır. Baştan beri yolsuz tescil niteliğinde oluşturulan sicil kaydının, önceki maliklere ve davalılara hiç bir zaman mülkiyet hakkı kazandırmayacağından, başlangıcından itibaren yolsuz ve geçersiz olan tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının yenilik doğuran (inşai) mülkiyet hakkını sona erdiren bir hüküm olmayıp, mevcut durumu saptayıp hukuksallaştıran, açıklayıcı (ihzari), başka bir anlatımla; sicilin oluştuğu tarihten itibaren mülkiyet hakkının doğmadığını, sicilin yolsuz ve geçersiz olduğunu belirleyen bir hüküm olacaktır. Bu tür kayıtlarda T.M.Y.'nın 1023. (E.M.Y.931 -İsviçre M.Y.974) maddesindeki "iyi niyetle edinme" kuralı da uygulanamaz. Bu olgular gözönünde bulundurularak, öncelikle; çekişmeli taşınmazların bulunduğu yörede 3116 ve 3302 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılıp kesinleşen orman kadastro, aplikasyon ve orman rejimi dışına çıkartma haritaları, işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarını askı ilan tutanakları bulundukları yerlerden getirtilmeli, mahkemece daha önce yapılan keşiflerde her iki orman kadastro haritasıyla irtibatlı kroki çizilmediği ve iki rapor arasında da çelişki bulunduğu gözönünde bulundurularak, halen Çevre ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek iki mühendis ve bir harita mühendisinden oluşturulacak üç kişilik bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte 02 Eylül 1986 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan 6831 sayılı Orman Yasasına Göre Orman Kadastrosu ve Aynı Yasanın 2/B Maddesinin uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49. maddesinde yazılı "orman sınır noktası ve hatların uygulanmasında tutanaklardan, orman kadastro haritasından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon, röper noktalarından yararlanılır. Sınırlama tutanakları ile orman kadastro haritaları arasında çekişme olduğunda ölçü değerleri ve tutanaktaki ifadeler arazinin durumuna göre incelenir, hangisi daha çok uyum gösteriyorsa ve gerçek duruma uygun ise o esas alınır." hükmü ile 15.07.2004 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin "Teknik İşler" başlıklı Dokuzuncu Bölümde yazılı esaslar gözönünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevkii, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6-7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeği çevrilerek, çekişmeli taşınmazların orman kadastrosu aplikasyon ve 2/B madde haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek ve çekişmeli taşınmazın (X) ve (Y) koordinat değerlerini gösterir şekilde koordinatlı müşterek imzalı rapor ve kroki alınmalı, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon ve 2/B madde harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde yukarıda yazılı Yönetmelikler ile Teknik İzahnamelerde yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği ve somut olayda 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinde yazılı 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanma olanağının olmadığı, ikinci kadastro yoluyla yolsuz olarak oluşturulan sicil kaydının davalılara hiçbir zaman mülkiyet hakkı kazandırmayacağı, başlangıcından beri yolsuz ve geçersiz olan tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının yenilik doğuran (inşai) mülkiyet hakkını sona erdiren bir hüküm olmayıp, mevcut durumu saptayıp hukuksallaştıran, açıklayıcı (ihzari), başka bir anlatımla sicilin oluştuğu tarihten itibaren mülkiyet hakkının doğmadığını, sicilin yolsuz ve geçersiz olduğunu belirleyen bir hüküm olacağı, bu tür kayıtlarda TMY'nın1023 (EMY 931, İsviçre MY 974) maddesindeki "iyi niyetle edinme" koşullarının da uygulanamayacağı, davalılar dava konusu taşınmazı satın almışlarsa, satış bedelini sebepsiz zenginleşme kurallarına göre bu yeri satan kişi ya da kişilerden geri alabileceği düşünülerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, aksi düşünce ile yazılı şekilde hüküm kurulmasıve kabule göre de tapu maliki davalıların istem ve davası olmadığı halde, dava dışına çıkılarak tapu kaydı üzerindeki 2/B şerhinin silinmesine karar verilmiş olması da doğru değildir. Sonuç:Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Hazine ve müdahil Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde Orman Yönetimine iadesine 18.05.2010 günü oybirliğiyle karar verildi.