Taraflar arasındaki tescil davasının yapılan duruşması sonunda, davanın kabulü yolunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi Hazine ve Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü: Davacı, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği O. Kasabası, Derindere Mevkiinde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medeni Yasanın 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir. Mahkemece, dava dilekçesinin 10.830,64 m2 yüzölçümündeki taşınmaz hakkındaki davanın kabulü ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Yasanın 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 27.11.1988 tarihinde yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Genel arazi kadastrosu işlemi de 1957 yılında yapılmış ve kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir. Hükme esas alınan uzman orman bilirkişi raporunda; çekişmeli taşınmazın doğal meyilinin %30 olduğunu, ancak teraslama yapılmak sureti ile erozyonun önlendiğini, toprak muhafaza özelliği taşımadığını, üzerinde orman ağacı, kök ve dal artığı bulunmadığını, muz, dut, harnup, narenciye, asma, zeytin, ayva, elma ve şeftali ağaçları bulunduğunu, kadim tarla niteliği taşıdığını, yörede 1988 yılında ilan edilerek kesinleşen orman tahdidinde 159 ve 161 nolu orman tahdit noktaları ile tahdit dışında bırakıldığını, orman sayılmayan yerlerden olduğunu açıklayarak taşınmazın tahdit hattına göre konumunu gösteren kroki sunmuştur. Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; Alanya Kadastro Müdürlüğünün 29.5.2000 ve 12.11.2001 tarihli yazıları ile çekişmeli taşınmazın yörede yapılan arazi kadastro çalışmalarının 1957 yılında yapılarak ilan edildiği ve çekişmeli taşınmazın hangi sebeple tescil harici bırakıldığının belli olmadığı açıklanarak çekişmeli taşınmazın kadastro paftası üzerindeki konumunu gösteren krokiler sunulmuştur. Ayrıca, uzman fen bilirkişi de 31.10.2001 tarihli raporda çekişmeli taşınmazın A harfi ile gösterilen 10.850.64 m2 miktarındaki bölüm olduğunu açıklayarak 158, 159 ve 160 nolu orman tahdit noktalarını da gösteren kroki düzenlemiştir. Ancak, uzman fen bilirkişinin düzenlediği krokide çekişmeli taşınmaz hiçbir arazi kadastro parseline hudut olarak veya uzaktan komşu olarak gösterilmediği ve bu haliyle kroki yetersiz olduğu gibi kadastro müdürlüğünün dosyaya sunduğu bir krokide çekişmeli taşınmaz 326 nolu kadastro parselinin kuzeyinde, diğer krokide ise eski 282 nolu yeni 956 nolu kadastro parselinin kuzeyinde gösterilmiş olup taşınmazın yerinin tam olarak belirlendiği hususunda tereddüte düşülmüştür. Ayrıca, uzman orman bilirkişinin kesinleşen orman tahdit haritası ile tutanaklarını ne şekilde uyguladığı, kadastro paftası ile tahdit haritalarının ölçeklerinin eşitlenmek sureti ile birbiri üzerine çakıştırılıp çakıştırılmadığı da belli değildir. Kaldı ki; uzman orman bilirkişi çizdiği krokide 159 nolu orman tahdit noktasını taşınmazın dışında kuzeyde bir yerde işaretlemiş ise de uzman fen bilirkişi düzenlediği krokide aynı tahdit noktasını çekişmeli taşınmazın içinde bir yerde işaretlemiştir. Bilirkişi raporları da bu yönüyle çelişkilidir. Bu nedenle; mahkemece, öncelikle çekişmeli taşınmaza en yakın kadastro parselleri olduğu anlaşılan 281, 282, 285 nolu parsellere ilişkin kadastro tesbit tutanakları ile dayanakları olan kayıt ve belgeler getirtilmeli, çekişmeli taşınmazın uygulama imar planı içinde yer alıp almadığı, yer alıyor ise hangi tarihte imar planının yapılarak kesinleştiği ilgili Belediye Başkanlığından sorulmalı, önceki bilirkişiler dışında bu konuda uzman serbest orman mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte kesinleşmiş tahdit haritası ve tapulama paftası ölçekleri denkleştirilerek tahdit tutanaklarında belirtilen şahıs arazileri yerel bilirkişilerden sorularak sağlıklı bir biçimde zemine uygulanıp, öncelikle çekişmeli taşınmazın yeri tam olarak belirlenmeli, değişik açı ve uzaklıklarda olan en az 4 ya da 5 orman tahdit sınır (OTS) noktasını gösterecek biçimde çekişmeli taşınmazın tahdit hattına göre konumu duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmalı; bilirkişilere tahdit hattı ile irtibatlı müşterek kroki düzenlettirilmelidir. Yukarıda açıklanan yöntemle, taşınmazın kesinleşen OTS içinde ve dışında kalan kesimleri kesin biçimde saptandıktan sonra orijinal renkli memleket haritası getirtilerek, bu harita ile amenajman planı ve hava fotoğraflarında ne olarak gözüktüğü araştırılmalı, öncesi çalılık, delicelik, makilik olup, eğimi %12'yi aşan yerler (ki, çekişmeli taşınmazın eğiminin %30 olduğu belirlenmiştir) orman tahdidinin yapılıp kesinleştiği tarihe kadar 6831 sayılı Yasanın 1/j maddesine göre orman sayılan yerlerden olduğundan ancak, orman tahdidi yapılıp orman sınırı dışında bırakılması halinde tahdidin kesinleştiği tarihten sonra zilyetliğe konu olabileceği, bu tarihten sonra 20 yıllık edinme süresinin dolması ve diğer kazanma koşullarının oluşması halinde kişi adına tescilinin mümkün olabileceği, ayrıca 3402 sayılı Yasanın 17. maddesi son fıkrası gereğince il, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda gerçek kişiler yönünden zilyetlikle kazanım koşullarının söz konusu olamayacağı göz önüne alınmalıdır. Değinilen yönler gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırma sonucu kurulan hüküm usul ve yasaya aykırıdır. Sonuç : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Orman Yönetimi ve Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde Orman Yönetimine iadesine, 24.6.2004 günü oybirliğiyle karar verildi.