Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6504 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 4437 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Fethiye 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 28/03/2011NUMARASI : 2010/278-2011/535Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Orman Yönetimi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RYörede 1999 yılında yapılıp 2000 yılında ilan edilen genel arazi kadastrosu sırasında D. Köyü, 130 ada 3 parsel sayılı 4701,00 m² yüzölçümündeki taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle tarla niteliğiyle davalı gerçek kişiler adına tespit ve tescil edilmiştir.Davacı Orman Yönetimi, 06.05.2010 havale tarihli dilekçesiyle, çekişmeli taşınmazın kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalan kısımlarının tapu kaydının iptali ve Hazine adına orman vasfıyla tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece, dava konusu 130 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kesinleşen orman kadastro sınırları dışında kaldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı Orman Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalan yer iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 1947 yılında 3116 sayılı Kanuna göre yapılıp 10.09.1947 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu ile daha sonra 3402 sayılı Kanuna göre yapılan aplikasyon vardır. Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; hükme dayanak raporu hazırlayan orman ve fen bilirkişileri asıl raporlarında dava konusu 130 ada 3 sayılı parselin, 3116 sayılı ve 3402 sayılı Kanun uygulamaları sonucunda kesinleşmiş orman tahdit sınırları dışında kaldığını bildirmişlerdir. Ancak, Dairenin iade kararıyla aynı bilirkişilerden alınan ek raporda ise; dava konusu taşınmazın 2000 yılında yapılan aplikasyon haritasına göre tamamının tahdit dışında, 1947 yılında 3116 sayılı Kanuna göre yapılan orman tahdidinde ise tamamının tahdit içinde olduğu bildirilmiştir. Mahkemece hükme dayanak alınan rapor, bu haliyle yetersiz ve çelişkili olup, bu rapora dayanılarak hüküm kurulamaz.O halde; sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için, mahkemece öncelikle, yörede yapılan bütün orman tahdit ve aplikasyon çalışmalarına ilişkin, işe başlama, işi bitirme, çalışma tutanakları ile askı ilân tutanaklarının ve orman tahdit haritaları ile aplikasyon ve 2/B haritalarının orjinalinden çekilmiş renkli fotokopi örneğinin (Özellikle yapılan tüm tahditlerde dava konusu taşınmazı ilgilendiren çalışma tutanakları ile yine dava konusu taşınmazı ve çevresini gösterir renkli tahdit harita örneklerinin) yine yörede yapılan ilk orman tahdidinde kullanılan hava fotoğraflarının orijinal renkli onaylı örnekleri Orman Yönetiminden temin edilerek dosya arasına konulduktan sonra, önceki bilirkişiler dışında halen Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir harita mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu ve yöreyi iyi bilen, dava sonucunda yararı olmayan elverdiğince yaşlı, yansız, yerel bilirkişiler yardımıyla yeniden yapılacak keşifte, 05.03.2007 tarihinde yürürlüğe giren Orman Kadastro Teknik İzahnamesinin 36. maddesinde yazılı “Orman sınır nokta ve hatlarının arza uygulanmasında; tutanaklardan, orman kadastro haritalarından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon ve röper nokta ve krokilerinden yararlanılır. Sınırlama tutanakları, ölçü değerleri ve orman kadastro haritaları ile zemindeki durum arasında çelişki olduğunda, tutanaktaki kararlar ile orman sınır noktası ve hatlarının yazılı tarifleri esas alınmak suretiyle ölçü, harita ve zemin kontrolü yapılarak gerçek duruma uygun olanı uygulanır” hükmü ile 20.11.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosu ve 2/B Uygulama Yönetmeliğinin “Teknik İşler” başlıklı Sekizinci Bölümünde yazılı esaslar gözönünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak çekişmeli taşınmazları ilgilendiren orman sınır noktaları zeminde bulunup fotoğraflanmalı, yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevki, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan ve yukarıda belirtilen hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6-7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu ve aplikasyon ve varsa 2/B madde uygulaması ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeğe çevrilerek, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu ve aplikasyon haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve kroki alınmalı, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile 3402 sayılı Kanuna göre yapılan aplikasyon harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde, yukarıda anılan Yönetmelik ve Teknik İzahnamede yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği düşünülerek, oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Orman Yönetimi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 16/06/2014 günü oybirliğiyle karar verildi.