MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A RKadastro sırasında, .... ili, .... ilçesi, .... köyü, 240 ada 1, 2 ve 3 ile 237 ada 3, 4 ve 5 sayılı parseller arasındaki dava konusu yer, yol olarak tespit dışı bırakılmıştır.Davacı, .... köyü, 240 ada 1, 2 ve 3 ile 237 ada 3, 4 ve 5 sayılı parseller arasındaki, 20 yıldan uzun bir süredir zilyedi olduğu, ....'dan satın aldığı yerin dere olarak adına tespit edildiğini belirterek Kadastro Mahkemesinde dava açmış, kadastro mahkemesince dava konusu yerin paftasında yol olarak gösterildiği, kadastro tutanağı düzenlenmeyen yerlerle ilgili genel mahkemelerin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, Asliye Hukuk Mahkemesinde yargılamaya devam edilmesi üzerine davanın kabulü ile .... ili, .... ilçesi, .... köyünde yer alan ve fen bilirkişileri .... ve ....'un 22/04/2011 hâkim havale tarihli raporunda (A) harfi ile gösterilen 598,30 m2'lik taşınmazın yol boşluğu olarak yer alan kaydının iptali ile 237 adaya yeni bir parsel numarası verilmek suretiyle davacı adına "ziraat arazisi" niteliğiyle tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Maliye Hazinesi vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde, 05/06/2007 - 04/07/2007 tarihleri arasında ilân edilen arazi kadastrosu vardır. Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki; .... köyü, 240 ada 1, 2 ve 3 ile 237 ada 3, 4 ve 5 sayılı parseller arasındaki dava konusu yer 101 ada 1 parsel sayılı orman parseline komşu olduğu halde, çekişmeli taşınmazın öncesinin orman sayılıp sayılmayan yerlerden olduğu, zilyetlikle kazanılıp kazanılamayacağı konusunda mahkemece araştırma ve inceleme yapılmamıştır. .... sınırlandırılması yapılmayan veya sınırlandırılmanın ilk olarak yapıldığı yerlerde, bir yerin orman niteliğinin ve hukuki durumunun 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanun hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. 3116 sayılı Kanun ile sadece Devlet ormanları belirlenmiştir. 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar devletleştirilmiş, devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Kanun ile iadeye tabi tutulmuştur. İadenin koşulları kanunda gösterilmiştir.Mahkemece, öncelikle çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede orman kadastrosu yapılıp yapılmadığı .... Yönetiminden sorularak, yapılmış ise; orman tahdidine ilişkin işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarının askı ilân tutanakları ile taşınmazın bulunduğu yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman tahdit harita örneği ile çekişmeli taşınmaza komşu 101 ada 1, 240 ada 1, 2 ve 3 ile 237 ada 3, 4 ve 5 sayılı parsellere ait kadastro tespit tutanağı ile eğer itirazlı ise dava dosyası, varsa bu parsellere ait dayanak tapu ve vergi kayıtları, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında bu konuda uzman serbest orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı; çekişmeli taşınmazların bir bütün olarak düşünüldüğünde 6831 sayılı Kanunun 17/1-2. maddeleri karşısındaki durumu araştırılmalıdır.Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma (Medenî Kanunun 713. maddesi, 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddelerindeki) koşulların araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak, yapılacak keşifte 1980-1990 yılları arasında hava fotoğrafları ve memleket haritasında taşınmazın o yıllarda ziraat alanı olarak kullanılıp kullanılmadığı, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, taşınmazların toprak yapısı incelenmeli, çekişmeli taşınmazın fiilî durumunu da belirtir şekilde rapor alınmalı, imar ve ihya üzerinde durulup, bu konuda ve zilyetliğin tespiti yönünden tanık beyanlarına başvurulmalı, tarafların bildirecekleri zilyetlik tanıkları HMK’nın 259 ve 261. maddeleri gereğince taşınmaz başında dinlenip; taşınmazın öncesi itibariyle niteliğinin ne olduğu, kime ait olduğu, zilyetliğin nasıl meydana geldiği, ne kadar süre ile ne şekilde devam ettiği, bunun ekonomik amacına uygun olup olmadığı, tanıkların bilgi ve görgülerinin hangi eylemli olaylara dayandırıldığı belirlenmeli, yerel bilirkişinin imar ve ihya ile zilyetlik olgusunu hangi olaylarla nasıl hatırladıkları saptanmalı, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır. Yine, mahkemece 11.03.2013 tarihli 20. celsede, mahallinde orman bilirkişi refakatinde keşif icrasına karar verilmesine ve davacı tarafça keşif avansı yatırılmasına rağmen orman bilirkişi refakatinde keşif yapılmadan veya bu ara karardan dönülmeden karar verilmiş olması da bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 25/06/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.