Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6435 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 2570 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 15.04.2014 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili Av. ... tarafından istenilmekle, tayin olunan 10.03.2015 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden vekili Av. ... geldi, diğer taraftan davacı vekili Av. ... ve davalı ... vekili Av. ... geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı vekili 26.01.2012 havale günlü dilekçe ile, 01.06.2000 tarihinde satın aldığı .... köyü 1539 ada 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazların, Asliye 1. Hukuk Mahkemesinin 11.12.2007 gün ve 2001/655 - 554 sayılı karar ile ile ..... Belediyesi arasında yapılan protokol doğrultusunda taşınmazların gecekondu önleme bölgesinde kullanılmak üzere anılan belediyeye devredildiği, ancak belediyenin protokol hükümlerine aykırı şekilde yaptığı imar uygulamaları ile oluşturduğu parselleri satış suretiyle temlik ettiğini, imar işleminin idari yargı yerinde iptal edildiğini, yolsuz tescil niteliğinde ve yok hükmünde bulunan kayıtlarda iyiniyetle taşınmaz iktisabına ilişkin hükümlerin uygulama yeri bulunmadığı gerekçesiyle iptal edildiğinden uğradığı zararın tazminini istemiştir.Davalı ... vekili, davada taraf sıfatlarının bulunmadığından, davanın reddini talep etmiştir.Davalı vekili, kamu mallarının özel mülkler gibi devir ve temlik edilemeyeceği, iyiniyet ve tapuya güven ilkelerinin uygulanma yerinin bulunmadığından, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, zararın doğduğu andaki değer üzerinden hesaplanan 847.489,50.-TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte Hazineden alınarak davacıya verilmesine, davalı ... Belediyesine karşı açılan davanın husumetten reddine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK'nın 1007.maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.T.C. 1982 Anayasasının 35. maddesi ve bu maddeye uygun olarak çıkarılan kanunlarla korunan ve 5170 sayılı Kanun ile değişik Anayasanın 90. maddesi ile kanun hükmünde olduğu kabul edilen, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 1 Numaralı Protokolün 1. maddesiyle de güvence altına alınan ve konusunu TMK 704. madde uyarınca arazi, tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar ile kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümlerin oluşturduğu mülkiyet hakkını ve taşınmazlar üzerindeki diğer hakları göstermek amacıyla tutulan tapu sicili, oluşumu aşamasındaki kadastro tesbit işlemleri ile imar işlemlerini de kapsamakta olup, bu kayıtlarda yapılan hatalardan da TMK’nın 1007. maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir.Anılan madde ile düzenlenen devletin sorumluluğu tehlike sorumluluğuna dayalı kusursuz sorumluluktur. Kusursuz sorumluluk tapu siciline bağlı çıkarların ve ayni hakların yanlış tescili sonucu değişmesi ya da yitirilmesi ile bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden Devlet, gerçeğe aykırı ve dayanaksız kayıtlardan doğan zararları da ödemekle yükümlüdür.Bu nedenle, ..... Belediyesi tarafından imar uygulaması sonucu oluşturulup tapu siciline kaydedilen ve belediye ile sonraki bayileri tarafından yapılan satışlar suretiyle davacı adına 01.06.2000 tarihinde tapu siciline kaydedildiği ve bu tarih itibariyle tapu sicilinde herhangi bir şerh bulunmadığı anlaşılan 1539 ada 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazların 12.05.2010 tarihinde kesinleşen Asliye 1. Hukuk Mahkemesinin 11.12.2007 gün ve 2001/655 - 554 sayılı kararı ile imar uygulamasının idare mahkemesi tarafından iptal edilmesi nedeniyle dayanaksız kaldığından yolsuz tescil niteliğinde bulunduğu ve iyiniyetle kazanılamayacağı gerekçesiyle iptal edilmesi nedeniyle oluşan davacının zararından, TMK 1007. maddesi uyarınca Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğunun kabul edilmesi ve gerçek zararın Asliye 1. Hukuk Mahkemesince verilen hükmün kesinleştiği 12.05.2010 tarihi itibariyle belirlenmesi isabetli bulunduğundan, bu yöne ilişkin vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak, mahkemece, 29.10.2013 hâkim havale tarihli inşaat yüksek mühendisi ...., inşaat mühendisi .... ve mülk bilirkişisi ... tarafından müşterek olarak düzenlenip hükme esas alınan ek raporda, zararın oluştuğu 12.05.2010 tarihi itibariyle belirlenen değerler ile aynı bilirkişi heyeti tarafından müşterek olarak düzenlenen 19.09.2012 hâkim havale tarihli rapor ile belirlenen değerler arasındaki çelişki giderilmeden, imar planının iptal edilmesi ve tapu kaydında “1/25.000 ölçekli imar planında 1. derecede tarımsal niteliği korunacak alan kapsamında ender tarım alanı” olduğuna ilişkin belirtme gözönüne alınarak çekişmeli taşınmazların, arazi vasfında mı, yoksa arsa vasfında mı olduğunun usûlünce belirlenmeksizin arsa vasfında olduğu kabul edilerek değer belirlemesi yapılması usûl ve kanuna aykırıdır. Eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulamaz. Bu nedenle; tapusu iptal edilen taşınmazların niteliği 17.04.1998 gün 1996/3-1 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı ve Bakanlar Kurulunun 28.02.1983 gün 1983/6122 sayılı kararı gözetilmek suretiyle belirlenen niteliği arsa olarak belirlenir ise, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihi olan 12.05.2010 tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re'sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren, emsal ile dava konusu taşınmazların eksik ve üstün yönlerini karşılaştırıldığı rapor alınması, yapılacak keşifte taşınmazı ve geniş çevresini gösterir fotoğraflar çektirilerek dosya arasına konulması, taşınmazı ve geniş çevresine ilişkin olarak hâkim gözleminin keşif zaptına yazılması,Taşınmazın niteliği arazi olarak belirlenir ise, arazi niteliğinde bulunan dava konusu taşınmazlara yönelik olarak, sulu olup olmadıkları, yerleşim alanlarına uzaklıkları, iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmek suretiyle, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak tapu kapsamındaki taşınmazların değeri, iptal kararının kesinleştiği 12.05.2010 tarihine göre hesaplanmalı, taşınmazların varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerleme tarihine göre hesaplattırılmalı, bu şekilde tapusu iptal edilen taşınmazların zemin değeri, üzerindeki mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatları esas alınarak, tapu sahiplerinin oluşan gerçek zararları saptanması gerekirken eksik inceleme ve araştırılma sonucu verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması nedeniyle 1.100.-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı Hazineye verilmesine, taraflarca 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi atfıyla HUMK'nın 388/4. (HMK m. 297/ç) ve HUMK'nın 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilâmının tebliğinden itibaren ilâma karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 25/06/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.