MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 27.11.2014 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı... vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 14.04.2015 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davalı... vekili Av. .... ile diğer taraftan davacı...vekili Av. ... geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü;K A R A RDavacı...06.02.2013 tarihli dilekçe ile, Kabaoğlu köyü 1961 parsel sayılı taşınmazı 24.09.2012 tarihinde satın aldığı, 15.10.2012 tarihinde 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1993/463 E. - 1999/615 K. sayılı kararı dayanak alınarak ifraz edilip 67587 m² bölümünün orman sınırları içinde kaldığından iptal edildiği, 6292 sayılı Kanuna göre iadesi için yaptığı başvurunun reddedildiği, tapu kaydının oluşumundaki hatalardan Devletin sorumlu olduğunu ileri sürerek, TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazminini istemiş, 12.11.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile de talep miktarını arttırmıştır. vekili, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı... vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasıdır.4721 sayılı TMK'nın 2. maddesine göre, “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.”Aynı Kanununun 3. maddesine göre ise, “Kanunun iyiniyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır.Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz.”Medenî Kanunun 3. maddesinde düzenlenen iyiniyet, “Hakların kazanılması” ile ilgili olduğu halde, Medenî Kanunun 2. maddesinde yer alan dürüst davranma “Hakların kullanılması” ve “Borçların yerine getirilmesinde” söz konusu olur.Dürüst davranma, “Bir hak sahibinin, hakkını kullanırken veya bir borçlunun borcunu yerine getirirken iyi ve doğru hareket etmesi, yani dürüst, namuskar, makul, fiilinin neticesini bilen, orta zekalı her insanın benzer hadiselerde takip edecek olduğu yolda hareket etmesi” anlamındadır. TMK’nın 2/I hükmü herkesin haklarını, toplumda geçerli doğruluk dürüstlük ve iş ilişkilerinin gerektirdiği karşılıklı güven anlayışına uygun olarak kullanmasını emreder. Hakkın kullanımı ölçütünü Medenî Kanununa göre dürüstlük kuralları verir.TMK'nın 2/II maddesi ise, hukuk kuralları tarafından kişilere tanınan yetkilerin olduğu gibi kullanılması, diğer kişiler ve toplumlar için çoğu kez katlanılması güç olan sonuçlar doğurabileceğinden, hukukta ortaya çıkabilecek gerçek olmayan kanun boşluklarının giderilmesini amaçlamaktadır.Somut olayda; 1961 parsel sayılı taşınmazın 67587 m² bölümü, önceki malikler ile ..... Yönetimi arasında görülen dava neticesinde verilen Asliye 2. Hukuk Mahkemesinin 1993/463 E - 1999/15 K sayılı hükmü ile iptal edilerek orman niteliğinde adına tescil edilmiş ve hüküm 15.05.2000 tarihinde kesinleşmiş; ancak, mahkeme hükmü, İİK'nın 28. maddesi uyarınca tapu siciline şerh verilmemiştir. TMK'nın 1007. maddesine dayanılarak açılan davalar için, ayrıca zamanaşımı süresi belirlenmediğinden, 6098 sayılı Borçlar Kanununun 146. maddesindeki (818 sayılı Kanunun 125. maddesi) 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması esas olup, eldeki davada önceki malikler yönünden, tapunun iptal edildiği mahkeme hükmünün kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıllık süre 15.05.2010 tarihinde dolmuştur. Davacı...taraf, 31.000.- TL bedel karşılığında .....'a ait 7/10 hissenin tamamını 24.09.2012 gün 17616 yevmiye numaralı işlem ile satın almış, bu işleme ilişkin resmî senette taşınmazın orman sınırları içinde olduğu ve tüm vecibeleri bilinerek alındığı belirtilmektedir. Bu satış işleminden sonra, davacı...taraf vekili aracılığıyla 15.10.2012 tarihli tescil istem belgesi ile Asliye 2. Hukuk Mahkemesinin 1993/463 E. - 1999/15 K sayılı kesinleşmiş ilamının infazı ile iptal edilen bölümünün adına, geri kalan bölümün ise davacı...ve diğer malikler adına tescili istenmiş ve tapu sicil müdürlüğünce yapılan ifraz işlemi sonucunda 67587 m² bölüm orman niteliğiyle adına 2183 parsel sayısında, geri kalan 1858 m² bölüm ise 7/10 payı davacı...adına, diğer payları ise .... ve arkadaşları adına tescil edilmiştir. Görüldüğü üzere, tapu kaydının iptal edildiğine ilişkin mahkeme hükmünün İİK'nın 28. maddesi uyarınca tapu siciline şerh verilmediği halde, gerek davacının satın aldığı tarihte düzenlenen resmî akit senedinin içeriği, gerekse de satın alma tarihi ile infaz için yapılan başvuru tarihi arasındaki süresinin kısalığı nazara alındığında davacının tapu kaydının orman olarak iptaline ilişkin mahkeme hükmünden haberdar olduğunun kabulünün gerektiği; davacının bunun getirdiği yükümlülük ile satın aldığı, önceki malik yönünden oluşan zamanaşımı süresinin aşılabilmesi amacıyla satış işleminin gerçekleştirildiği, hakların kazanılmasına ilişkin olan TMK'nın 3üncü maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca “durumun gereğine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimsenin iyiniyet iddiasında bulunamayacağı” hususu dikkate alınarak, davacının iyiniyetli olduğunun somut olayda kabulü mümkün olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, isabetli bulunmayan yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması nedeniyle 1.100.- TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı...Hazineye verilmesine, taraflarca 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi atfıyla HUMK'nın 388/4. (HMK m. 297/ç) ve HUMK'nın 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 25/06/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.