Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6367 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 2872 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Gölcük 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 27/12/2013NUMARASI : 2012/701-2013/831Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı Orman Yönetimi, İ. Beldesi, A. Mevkiinde bulunan 558 parsel sayılı 27620 m2 yüzölçümündeki taşınmazın tapuda davalı adına kayıtlı olduğunu, yörede 1997 yılında yapılan ve kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kaldığını ve işlemin kesinleştiğini belirterek, davalı adına olan tapu kaydının iptaliyle orman niteliğiyle Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece, davanın 5481 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 12. maddesinde belirlenen hak düşürücü süre geçtiğinden reddine karar verilmiş, davacı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 18.10.2010 tarih ve 2010/9133 - 12506 sayılı kararı ile hüküm bozulmuştur. Mahkemece, önceki kararda direnilmiştir. Davacı Orman Yönetiminin temyizi üzerine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 26.09.2012 tarih ve 2012/20-397 E. - 2012/622 K. sayılı kararında; “Anayasa Mahkemesi’nin 12.05.2011 tarih ve 2009/31 - 2011/77 sayılı kararıyla; “25.02.2009 gün ve 5841 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesiyle 21.6.1987 günlü 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen cümlenin ve 3. maddesiyle 3402 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. maddenin Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline” karar verilmiş ve bu iptal kararı 23.07.2011 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmıştır.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları ile idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.Bir başka yönüyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 33. maddesinde yer alan “Hakim, Türk hukukunu resen uygular” hükmü ile ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır. Ayrıca, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararları usûlî kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler. Diğer taraftan, somut olayda dava konusu taşınmazın bir kısmının orman sınırları içinde kaldığı ve orman kadastrosuna itiraz davasının reddine ilişkin hükmün onanarak arazi kadastrosundan çok sonra kesinleştiği, bu durumda davacı Orman Yönetimi; genel arazi kadastrosundan önceki hukukî sebeplere değil, kadastrodan sonraki hukukî nedene dayanarak iptali ve tescil istediğinde bulunduğu gözetildiğinde 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesi hükümlerinin uygulanma olanağı da bulunmamaktadır.O halde, yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usûl ve kanuna aykırıdır.” gerekçeleriyle direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece, Hukuk Genel Kurulu kararına uyulduktan sonra taraflarca takip edilmeyen ve yasal süresi içinde yenilenmeyen davanın HMK’nın 150/5'inci maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmiş, hüküm davacı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir. Dava, kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan taşınmazın tapu kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 31.07.1997 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır.Dosya kapsamının incelenmesinden, davacı yanın 19.06.2013 tarihli duruşmaya katılmadığı, mazeret bildirmediği ve tevkille bir avukatı da yetkilendirmediği için HMK’nın 150/1. maddesi uyarınca dava yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği, davacı vekilinin 04/09/2013 havale tarihli dilekçesi ile yenileme talebinde bulunduğu, ancak, HMK'nın 150/4'üncü maddesi gereğince yenileme harcının yatırılmadığı saptandığından, 18/09/2013 günlü muhtıra ile 24,30.- TL yenileme harcını ikmal etmesi yönünde davacı vekiline kesin süre ihtiva eden muhtıra gönderildiği, muhtırayı içerir tebligatın 27/09/2013 günü davacı vekiline bizzat tebliğ edildiği, davacı vekilinin 30.09.2013 günü 62,70.- TL gider avansı yatırdığı, mahkemece, davacı tarafça verilen kesin süre içinde yenileme harcının yatırılmaması nedeniyle davacının davasının açılmamış sayılmasına dair yazılı şekilde hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.Davacı vekilinin 24,30.- TL yenileme harcını ikmal etmesi yönünde muhtırayı içerir tebligatın 27/09/2013 günü kendisine tebliğinden 3 gün sonra 30.09.2013 günü yenileme harcı miktarını da aşan şekilde 62,70.- TL'yi mahkeme veznesine yatırdığı, ancak, tahsilatı yapan memurun yatan parayı gider avansı adı altında dosyaya aldığı, bu durumda davacı vekiline izafe edilecek bir kusur bulunmadığından, davacının muhtırada belirtilen kesin süre içinde yenileme harcını yatırdığının kabulü ile davaya devam edilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, aksine düşünce ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 10/06/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.