Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 627 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 2372 - Esas Yıl 2015
İNCELENEN KARARINMAHKEMESİ : Kadastro MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A R... ilçesi, .../... mahallesi 126 ada 24 parsel sayılı 8152,48 m2 yüzölçümlü taşınmaz, 3402 sayılı Kanunun (5831 sayılı Kanunla eklenen) Ek - 4. maddesi gereğince yapılan kadastro çalışmalarında tarla niteliğiyle, beyanlar hanesinde "İş bu taşınmaz ve üzerindeki 2 katlı ev, meyve ağaçları 1992 yılından beri ... ...'un kullanımında, taşınmaz üzerindeki binanın 91,33 m2'lik kısmı Devlet Ormanına tecavüzlü" olduğu belirtilerek ... adına tesbit edilmiştir.Davacı gerçek kişi dava konusu taşınmazın eksik ölçüldüğü iddiasıyla, birleştirilen dosya davacısı ... ... ise taşınmazın 91,33 m2'lik kısmının orman sayılan yer olduğu iddiasıyla dava açmışlardır. Mahkemece, davacının davasının reddine, dava konusu 126 ada 24 parsel sayılı taşınmazın tespit gibi tapuya kayıt ve tesciline, birleştirilen 2010/115 Esas sayılı dosya hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, davacı gerçek kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kullanım kadastrosuna itiraza ilişkindir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 2896 sayılı Kanuna göre 1986 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması vardır. Daha sonra evvelce sınırlaması yapılmış ormanlarda, 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanun ile değişik 2/B madde uygulaması 21/11/1995 tarihinde ilân edilerek kesinleşmiştir. Yapılan incelemede; yerel mahkemenin yargılamayı sonuçlandırdığı son oturumda oluşturulan kısa kararda "davacının davasının reddine" dendiği halde, gerekçeli kararda "davacının davasının reddine; birleşen 2010/115 Esas sayılı dosya hakkında karar verilmesine yer olmadığına" denilmiştir. Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz (HMK m. 298/2). Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişik olması mutlak bozma nedeni oluşturur (İ.B.B.G.K. 10.04.1992 t, 1991/7 E. – 1992/4 K.).SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı gerçek kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 20/01/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.