MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı , .... köyü 49 parsel sayılı 8.200,00 m2 yüzölçümündeki taşınmazın tapuda davalılar ... (.... oğlu), ..., ..., ..., ..., ....., ..., ..., ..... ile (..... çocukları olan) ...., ...., ....., ..... ve ... (.... oğlu) adlarına kayıtlı olduğunu belirtip, bu taşınmazın yaklaşık 382,50 m2'lik kısmının 2/B madde uygulaması sonucu adına orman sınırları dışına çıkartılan alan içinde kaldığını ileri sürerek, davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile 2/B alanı içinde kalan kısmın adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece, davalı taşınmaz hakkında .... Yönetiminin açtığı kadastro tespitine itiraz davasında, .... Tapulama Mahkemesinin 1983/105 E. - 1984/313 K. sayılı kararı ile taşınmazın orman olmadığı gerekçesiyle davanın reddedildiği, bu hükmün yönünden de bağlayıcı olduğu gerekçesiyle ve davalılar ..., ...., ..... ve .... yönünden dava tarihinden önce ölmüş olmaları nedeniyle davanın husumetten reddine, diğer davalılar yönünden ise, davanın esastan reddine karar verilmiş, hüküm tarafından temyiz edilmiştir.Dava, kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalıp nitelik kaybı nedeniyle adına orman rejimi dışına çıkartılan taşınmazın tapu kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1977 yılında 6831 sayılı Kanun hükümlerine göre orman kadastrosu, 1990 yılında itirazlar nedeniyle kesinleşmemiş yerlerde orman kadastrosunu tamamlama, aplikasyon ve 2/B uygulama çalışmaları yapılmış olup 31.03.1992 tarihinde ilan edilmiştir. Tapulama çalışmaları ise 766 sayılı Kanuna göre 1979 - 1980 yıllarında yapılmış ve 17.07.1981-17.08.1981 tarihleri arasında ilân edilmiştir. Davacı vekili tarafından dava konusu 49 parsel sayılı taşınmazın 2/B alanında kalan kısmına yönelik olarak açılmış bulunan tapu iptal ve tescil davasında her ne kadar mahkemece, taşınmazın kadastro tespitine .... Yönetimi tarafından yapılan itiraz sonucunda verilen taşınmazın orman niteliğinde olmadığına dair kararın davacı yönünden de bağlayıcı nitelikte kesin hüküm olduğu gerekçesiyle bir kısım davalılar yönünden davanın esastan reddine karar verilmiş ise de, kadastro mahkemesinde .... Yönetimi tarafından açılan kadastro tespitine itiraz davasında taşınmazın orman niteliğinde olmadığına dair verilen kararın yönünden de bağlayıcı nitelikte kesin hüküm olduğunun kabulü doğru olmadığı gibi, bir kısım davalılar yönünden de dava tarihinden önce öldükleri gerekçesiyle davanın husumetten reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Şöyle ki; somut olayda dava dilekçesinde davalı olarak gösterilen tapu kayıt malikleri ....., ...., ...., ...., ...., ..... adlarına dava dilekçesi ekli tebligat çıkarılmadığı ve bu kişilerin davalı sıfatı ile davada yer almadıkları, tapu kaydında ve dava dilekçesinde baba adları farklı iki ayrı ... bulunduğu halde, baba adı da yazılmaksızın tek ... adına tebligat çıkartıldığı, adı geçen tapu kayıt maliki davalılar karar başlığında da davalı olarak gösterilmedikleri halde ...., ..... ve .... ile karar başlığında davalı olarak gösterilen ancak adına çıkarılan dava dilekçesi ekli tebligat ölü olduğu gerekçesiyle iade edilen ... yönünden açılan davaların davadan önce ölmüş olmaları nedeniyle husumetten reddine karar verildiği, adlarına tebligat çıkarılan ancak ölü olduklarından bahisle tebligatları iade edilen ..., ... ile adreste tanınmadıklarından bahisle tebligatları iade edilen ..., .....'un adres araştırması yapılmaksızın ve ölü olanların mirasçıları davaya dahil edilip kendilerine dava dilekçesi ekli duruşma günü tebliğ edilmeksizin karar verildiği görülmüştür. Tapu iptali ve tescil davasının niteliği gereği tüm tapu kayıt maliklerinin davada taraf olarak yer almaları gerekmektedir. 04.05.1978 gün ve 4/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere; davadan önce ölen kişiye karşı dava açıldıktan sonra; ölü kişinin mirasçılarına davayı yöneltmek suretiyle davanın yürütülmesi veya ıslah yolu ile dahi davaya devam edilmesi mümkün bulunmamaktadır. Ancak, 6100 sayılı HMK’nın 124. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarına göre “Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır.” Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere bu hükümlerle, davacının davalı tarafın açık rızası ile taraf değişikliği yapabileceği; yani görülmekte olan davanın davalısından bir başka kişiye davayı yöneltip, yeni davalıya karşı yürütmesi imkânı, maddî hukuk esasları çerçevesinde öngörülmüştür. Açık rızadan söz edilmek suretiyle, hâkimin davalı tarafa taraf değişikliği konusunda, rızasının bulunup bulunmadığı hususunu açıkça sorması esası da düzenlenmiş olmaktadır. Hükümet Tasarısında 129. madde olarak yer alan bu maddeye, Tasarının, TBMM Adalet Komisyonunda görüşülmesi sırasında “Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir” biçiminde üçüncü ve “Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder” şeklinde dördüncü fıkralar eklenmiştir. Bu yeni düzenlemeyle; - Davacı, davalı tarafın açık rızası ile taraf değişikliği yapabilecek; yani görülmekte olan davanın davalısından bir başka kişiye davayı yöneltip, yeni davalıya karşı davayı yürütebilecektir. - Maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilecektir.- Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya (Meselâ kısa süre önce işlem yapılmış ya da sadece vekiliyle muhatap olunmuş bir işlemden sonra muhatabın ölmesi hâlinde, mirasçılara değil, ölen kişiye dava açılmasında olduğu gibi) dayanıyorsa (Ki yanılma, diğer tarafın davranış ya da işlemlerinden veya hukukî ilişkinin karmaşık niteliğinden de kaynaklanabilir), hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilecektir.- Taraf değişikliği yapılması hâlinde, davanın tarafı olmaktan çıkarılan kimse, eğer hatalı şekilde kendisine karşı dava açılmasına sebebiyet vermemişse, lehine yargılama giderlerine (ve bu arada vekâlet ücretine) hükmedilecektir. Zira, ortaya çıkan durumda bir kusuru olmadığı gibi, aslında muhatap olmaması gereken bir yargılamayla uğraşmak durumunda kalmıştır.Konuyla ilgili olarak, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.09.2013 tarihli ve 2013/14 - 612 E. - 2013/1297 K. sayılı ilâmında da belirtildiği üzere; davacı kendisinden beklenen tüm çaba, özen ve önlemlere rağmen davalının sağ olup olmadığını tespit edememiş ise, ya da tespit edememe durumu bir yanılgıya dayanıyor ve bu durum açıkça dürüstlük kuralına aykırılık arz etmiyorsa, bu dava ilişkisinde, daha sonra da kendilerine karşı dava açılması muhtemel olan mirasçılara, yani gerçek taraflara karşı davaya devam edilmesi mümkün olmalıdır.Öte yandan, birlikte mülkiyetin söz konusu olduğu hâllerde, tapu iptali ve tescil davası, birlikte malik olanların hepsine karşı açılır. Birlikte mülkiyetin iştirak halinde mülkiyet (elbirliği mülkiyeti) şeklinde karşımıza çıkan türünde, ortaklar zaten zorunlu dava arkadaşıdır. Müşterek mülkiyet (paylı mülkiyet) halinde de, bu davanın bölünemez nitelikte olması nedeniyle, yine davada bütün maliklerin hasım gösterilmesi gerekir; zira, TMK. m. 693/3’te öngörülen hüküm, paydaşlar bakımından getirilmiş bir yetki olup, üçüncü kişiler bu düzenlemeden yararlanamaz.Kaldı ki, 22.01.2009 tarihli celsede, davacı vekilinin, ölü olan davalıların mirasçıları aleyhine dava açabilmeleri için mehil talebiyle ilgili olarak, mahkemece, "davacı vekilinin talep ettiği hususta gelecek celseye kadar mehil verilmesine", yine 17.03.2009 günlü celsede de davacı vekilinin, tebligat yapılması için yeniden mehil talep etmesi üzerine "tebligat yapılamayan davalılara tebligat yapılması hususunda tebligat giderlerini yatırması için davacı hazineye 10 günlük kesin mehil verilmesine" şeklinde ara karaları verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece taraf teşkili sağlanmadan işin esasına girilerek dava sonuçlandırılmıştır. Taraf teşkili dava şartı olup yargılamanın her aşamasında re'sen gözönünde bulundurulması gerektiğinden, tapu kayıt malikleri ....., ...., ...., ....., ...., ....., ...'in, ölmüş olmaları halinde ise mirasçılarının HMK 124. madde hükümleri gözönünde bulundurularak usulüne uygun şekilde davaya dahil edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasasına girilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.Ayrıca, 6831 sayılı .... Kanununun 1744 sayılı Kanun ile değişik 2, 2896 ve 3302 sayılı kanunlar ile değişik 2/B maddesi gereğince, nitelik kaybı nedeniyle adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi, yeni orman alanlarının oluşturulması, nakline karar verilen Devlet ....ları içinde veya bitişiğinde bulunan köyler halkının yerleştirilmesi ve orman köylülerinin kalkındırılmasının desteklenmesi ile ....ye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin usûl ve esasların belirlenmesi amacıyla düzenlenen, 19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı “.... Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Adına .... Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle ....ye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun”, 26/04/2012 tarihli ve 28275 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak, aynı tarihte yürürlüğe girmiş ve aynı Kanunla 17/10/1983 tarihli ve 2924 sayılı .... Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun ile 16/2/1995 tarihli ve 4070 sayılı ....ye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmış, 6831 sayılı Kanunun bazı maddelerinde de değişiklikler yapılmış, bu cümleden olarak, diğer bir çok hükmün yanı sıra, 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi gereğince adına orman sınırları dışına çıkarılan alanlara ilişkin tapu kaydına konulan şerhlerin silinmesi, bu alanlar için tarafından dava açılmaması, açılan davalardan vazgeçilmesi ya da davaların durdurulması, tapusunun iptaline karar verilen taşınmazların tekrar tapu sahibine iadesi gibi konular düzenlenmiştir. Bu itibarla, tapu kayıt maliklerinin tamamı davaya dahil edilmeden, davanın eksik taraf teşkiliyle sonuçlandırılması önemli bir usûl hatası olup bozmayı gerektirdiğinden, usûlüne uygun şekilde taraf teşkili sağlandıktan sonra, 6292 sayılı Kanun hükümlerinin, dava konusu taşınmazın niteliğine ve durumuna göre, görülmekte olan davaya etkisinin değerlendirilmesi için yerel mahkeme hükmünün bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ....nin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine yer olmadığına 23/06/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.