MAHKEMESİ : Marmaris 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 14/03/2013NUMARASI : 2011/260 - 2013/204Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Hazine ve Orman Yönetimi vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A R.... Köyü 233 ada 2 parsel sayılı 2808,85 m² yüzölçümündeki taşınmaz, hali arazi niteliğiyle belgesizden, edinme sütununda “Y.. Ç... ceddinden intikalen taksimen 20 yılı aşkın zamandan beri nizasız ve fasılasız malik sıfatı ile zilyet ve tasarrufunda kullanırken 1993 yılında 2 parçaya ifraz ettiği, 1 nolu parseli M.. D.. satarak hak ve alakasını kestiği, 2 nolu parçanın da kim olduğu bilinemeyen bir şahsa satarak hak ve alakasını kestiği, satıldığı şahıs hakkında bir bilgi olmadığından hak kaybını önlemek amacıyla Hazine adına tesbitinin yapıldığı” açıklamasıyla Hazine adına tesbit edilerek 30.12.2008 ilâ 28.01.2009 tarihleri arasında ilân edilerek itirazsız kesinleşmiş ve tapu siciline tescil edilmiştir. Davacı vekili, 16.10.2009 havale tarihli dava dilekçesi ile; dava konusu taşınmazın Y..Ç.. zilyetliğinde iken 29.03.1993 tarihinde satın alınmak suretiyle zilyetliğinin devir ve teslim alındığından kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği iddiasına dayanarak Hazine, Orman Yönetimi ve Köy Tüzel Kişiliğine husumet yöneltmek suretiyle tapu kaydının iptali ve davacı müvekkili adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece, 20.07.2010 gün ve 2009/441 - 362 sayı ile verilen davanın kabulüne ilişkin hüküm, Hazine ve Orman Yönetimi vekillerince ayrı ayrı temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 21.04.2011 gün 2011/1723 - 4879 sayılı kararı ile bozulmuştur.Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “...hükme dayanak yapılan orman bilirkişi raporunda çekişmeli parselin içinde, sınırdaki ormanlarda yetişen 18 adet orta yaşta çam ağacı bulunduğu, güneydeki ormanın devamı niteliğinde olduğu, eski tarihli memleket haritasında yeşil renkle nitelendirildiği, taşınmazın 6831 sayılı Kanunun 1/F maddesi gereğince orman sayılmayan yerlerden olduğu bildirildiği halde, çekişmeli taşınmazın memleket haritasında yeşil ile renklendirilip, üzerinde 18 adet çam ağacı bulunması ve dava dışı aynı ada 1 sayılı parsel ile bütün olarak düşünüldüğünde batıdan orman yolu diğer yönlerden orman ile çevrili olduğu halde, ne şekilde orman sayılmayan yer olduğu bilimsel olarak açıklanmamış, 6831 sayılı Kanunun 1/F maddesinin ancak sahipli arazilerde söz konusu olabileceği, davacı tarafın ne mülkiyet ne de tasarrufu belgesinin bulunmadığı, bu nedenle 1/F maddesinin uygulanma olanağı bulunmadığının gözden kaçırıldığı, taşınmaza bitişik ya da yakın komşu parsellerin, kadastro tespit tutanak örnekleri ve bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ile en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile tesbit tutanağının düzenlendiği tarihten 15 - 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları ile kadastro tesbit tarihine en yakın tarihte çekilmiş hava fotoğraflarında taşınmazın imar ve ihya edildiği ile üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresi, kullanılıp kullanılmadığı, tasarruf sınırlarının ne olduğu, niteliği, konumu ve kullanım durumu kesin olarak belirlenmeli, taşınmazın öncesinin ne olduğu, imar ve ihya yapılmışsa hangi tarihte başlayıp bitirildiği, kimden kime kaldığı, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, maddi olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak, taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişiler ile taraf tanıklarından sorulmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin doğruluğu resmî belgelere dayalı olarak düzenlenecek bilirkişi kurulu raporuyla denetlenmeli, taşınmazın eski ve yeni niteliği konusunda jeoloji mühendisinden de ayrıntılı rapor alınmalı, çekişmeli parselin üzerinde bulunan ağaçların cinsleri ve sayıları tek tek belirlenip hazırlanacak krokisinde işaret ettirilerek, parselin çeşitli yerlerinden ve çeşitli derinlikte alınan toprak numuneleri incelenerek, özelikle çekişmeli parselin eski tarihli memleket haritasında orman olarak nitelendiği dikkate alınarak, çekişmeli parselin imar ve ihya edilip edilmediği, edildi ise imar ve ihyanın şekli ve tarihi, imar ve ihyanın ne zaman bittiği, ne kadar süreyle ve ne şekilde zilyet edildiği, konularında ziraat uzmanı bilirkişiden bilimsel verileri içeren rapor düzenlettirilmeli, davanın açıldığı tarihten önce ya da sonra Hazine yetkilileri tarafından hazırlanan idarî tahkikat ve haksız işgal (ecrimisil) tutanakları varsa bu tutanaklar da yerine uygulanıp tutanaklarda ismi yazılı kişiler tanık sıfatıyla dinlenilmeli, keşif sırasında taşınmazı çeşitli yönlerinden hali hazır durumunu gösterir renkli fotoğrafları çektirilip onaylanarak dava dosyası içine konulmalı, bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmeli...” denilmiştir.Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın kabulüne ve dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı gerçek kişi adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar Hazine ve Orman Yönetimi vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. Dava, 3402 sayılı Kanunun 12/3 maddesi uyarınca 10 yıllık süre içinde açılan tapu kaydının iptali ve tescili istemine ilişkindir.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1967 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu; daha sonra dava tarihinde kesinleşen, aplikasyon ve 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması ve 1988 ilâ 1990 yıllarında yapılıp 08.07.1991 tarihinde ilân edilerek dava tarihinde kesinleşmemiş olan aplikasyon, sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu ve 2896 ve 3302 sayılı kanunlar ile değişik 2/B uygulaması vardır.1) Davalı Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının incelenmesi sonucunda;Davacı gerçek kişi vekili tarafından 16.10.2009 tarihli dava dilekçesi ile eklemeli zilyetliğe dayanılarak genel arazi kadastro tesbiti 28.01.2009 tarihinde kesinleştiğinden hali arazi niteliği ve 233 ada 2 parsel sayısında Hazine adına tescil edilen taşınmazın tapu kaydının iptali ve tescil istemiyle dava açıldığına göre, davada husumetin yalnızca tapu maliki Hazineye yöneltilmesi gerekirken, Hazine yanında Orman Yönetimi ve Köy Tüzel Kişiliğine de yöneltilmiştir. Husumet yokluğu, dava şartı olup istek olmasa bile re'sen gözönünde bulundurulmalıdır. Somut olayda; dava konusu taşınmaz, hali arazi niteliğiyle Hazine adına tapu sicilinde kayıtlı bulunduğundan, davalı Orman Yönetimi aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle HMK'nın 114/1-d maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.2) Davalı Hazinenin temyiz itirazlarına gelince; Mahkemece, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 21.04.2011 gün 2011/1723 - 4879 sayılı bozma kararına uyulmasına rağmen gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki; hükmüne uyulan bozma kararında teknik bilgisine başvurulan orman bilirkişisinin raporunun hükme yeterli olmadığı ve dosya arasındaki delillerin, oluşturulacak bilirkişi heyeti tarafından taşınmaz başında değerlendirilmesi hususu belirtilmiştir. Mahkemece, yeniden yapılan keşifte, görüşünü açıklamış bilirkişi heyeti ile tekrar keşif yapılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.Bu nedenle; mahkemece, önceki bilirkişiler dışında belirlenecek ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir harita-kadastro (jeodezi ve fotogrametri) mühendisi ile bir orman yüksek mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla, taşınmaz başında yeniden keşif yapılmak suretiyle hükmüne uyulan bozma kararında değinilen eksiklikler yerine getirilmeli ve toplanan delillere göre oluşacak kanaate göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentlerde açıklanan nedenlerle, davalılar Hazine ve Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 27/05/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.