MAHKEMESİ : Hizan Kadastro MahkemesiTARİHİ : 26/09/2013NUMARASI : 2009/12-2013/77Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RKadastro sırasında ....Beldesi, ..... Mahallesi 109 ada 91 parsel sayılı 949,67 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, belgesizden tarla niteliği ile Huzeyfe oğlu 1968 doğumlu S.. Ç.. adına tesbit edilmiştir.Davacı Orman Yönetimi taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğunu iddia ederek, tesbitin iptali istemiyle davalı Ş.. Ç.. (S...) husumet tevcih ederek dava açmıştır. Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın kadastro tesbitinin iptaline, orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 02/02/2009 tarih 2008/17258 - 2009/1238 sayılı kararı ile bozulmuştur.Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir mühendisi ve bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 tarih ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 tarih ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 tarih ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 3.3.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; orman kadastrosu kesinleşmediğine göre, fen ve uzman orman bilirkişiler yardımıyla yerine uygulanacak kesinleşmemiş tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritası ölçeğinin kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftasının ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli; yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırı olduğu"na değinilmiştir.Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddi ile 109 ada 91 parsel sayılı taşınmazın tesbit gibi davalı Ş.. Ç.. adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu yapılmamıştır.Mahkemece verilen karar, usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; kadastro tesbitine itiraz davalarında davalı sıfatı, kadastro tutanağının mülkiyet hanesinde adı yazılı tesbit malikleri ile varsa tutanağın beyanlar hanesinde yararına şerh yazılan kişi ya da kişilere aittir. Yargılama sırasında yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK'nun 179/1. maddesi ile hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK'nun 119/1. maddesi uyarınca dava dilekçesinde tarafların ve varsa kanunî temsilcilerinin ad ve adreslerinin bildirilmesi zorunludur. Bu bildirim sırasında yapılan yanlışlık davanın, her zaman husumet nedeniyle reddi sonucunu doğurmamakta ve hatanın giderilmesi imkânı bulunmaktadır. Somut olayda, davanın, tesbit maliki olan Huzeyfe oğlu 1968 doğumlu S.. Ç.. yöneltilmesi gerekirken, dava dilekçesinde Ş.. Ç..(S..) hasım gösterilmiştir. Ne var ki, dava dilekçesindeki anlatım ve istemden, asıl dava edilmek istenenin tesbit maliki olduğu anlaşılmaktadır. Davacının, somut olayda, tesbit maliki olan S.. Ç.. yerine, Ş.. Ç.. hasım göstermek şeklindeki yanılgısı temsilcide hata niteliğindedir. Temsilcide hata halinde, davanın husumetten reddedilmeyip, doğru hasma dava dilekçesi tebliğ edilerek taraf teşkilinin sağlanabileceği Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamalarındandır. Nitekim, hüküm gününde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK'nun, "Tarafta iradi değişiklik" başlığını taşıyan 124. maddesi ile de temsilcide yanılgı hali madde kapsamına alınmıştır. Hal böyle olunca, davanın tesbit maliki S..Ç.. yöneltilmesi için davacı yana olanak verilmesi, tesbit malikinin davaya dahil edilerek dava dilekçesinin usûlüne uygun tebliğ edilmesi, taraf teşkili sağlandığı takdirde davaya devamla tarafların bildirdikleri deliller toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, tesbit maliki olmayan davalı aleyhine açılmış bulunan davanın yürütülerek davanın esası hakkında hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırı olup, bozma nedenidir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 27/05/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.