Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 551 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 9 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi.Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Hazine ve ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı Orman Yönetimi, ... Köyünde 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan çalışmalarda 104 ada 1 sayılı parselin orman niteliğiyle sınırlandırılıp, Hazine adına tesbit tutanağı düzenlenerek, 30 günlük kısmî ilâna çıkartıldığını, bu orman parseline bitişik ve ekli haritada gösterilen alanların da orman sayılan yerlerden olduğu halde, orman alanı dışında bırakıldığını ileri sürerek, bu alanın orman sınırları içine alınarak orman niteliği ile Hazine adına tapuya tescilini istemiştir.Dava konusu yerler hakkında 105 ada 7, 8, 9, 10 ve 17 sayılı parsel numaraları verilerek, malik hanesi açık şekilde mahkemeye gönderilmiş, taşınmazlarda zilyet olarak gözüken kişiler de davaya dahil edilerek davaya devam edilmiş, mahkemece; davanın kabulü ile, dava konusu olan...Köyü, 105 ada 7, 8, 9, 10 ve17 parsel nolu taşınmazların orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar Hazine ve ... tarafından temyiz edilmiştir.Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, orman kadastrosuna ve kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde orman kadastrosu, 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parseller orman alanı dışında bırakılmıştır.Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; çekişmeli taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğu kabul edilerek orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmiş ise de, hükme esas alınan 16/12/2013 havale tarihli orman bilirkişi tarafından tanzim edilen raporda, çekişmeli taşınmazların tamamının 1955 yılı basımlı memleket haritasında orman alanında kaldıkları ve orman sayılan yerlerden oldukları; dairenin geri çevirme kararı üzerine hazırlanan 20/12/2014 tarihli ek raporda ise taşınmazların (A) ve (B) olarak ikiye ayrılmış şekilde gösterilip (B) harfi ile gösterilen kısımlarının 1954 - 1984 - 1992 yılı hava fotoğrafları ile 1955 - 1986 - 2005 yılı memleket haritalarında açıklık, ziraat alanı, bağlık alanlarda, (A) harfi ile gösterilen kısımlarının ise meşe orman ağaçları ile kaplı alanlarda kaldığının belirtildiği anlaşılmaktadır. Dosyadaki raporlara göre çekişmeli taşınmazların orman sayılan yerlerden olup olmadığı ve zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı yönünde duraksama olmuştur. Bu haliyle raporlar hükme yeterli değildir. Bu raporlara dayanılarak hüküm kurulamaz.Bu nedenle; mahkemece, 1955 - 1986 - 2005 tarihli memleket haritaları, 1954 - 1984 - 1992 tarihli hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 3/3/2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler yardımıyla yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritalarının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritalarının ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, taşınmazlar üzerinde önceki tarihlerde bağ bulunup bulunmadığı var ise hangi tarihlerde kaldırıldığı ve 1984 tarihli hava fotoğraflarının incelenmesi sonucu kullanılan yerlerden olup olmadığı, dava konusu taşınmazların orman sayılan yerlerden olup olmadığı belirlenmelidir.Yukarıda açıklanan yönteme göre yapılacak araştırma sonunda, taşınmazların orman olmadığı ve zilyetlikle iktisap edilecek yerlerden olduğu anlaşılırsa, bu defa davalı gerçek kişiler yönünden 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddelerindeki koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılmalı; imar ve ihya üzerinde durulup, bu konuda ve zilyetliğin tesbiti yönünden tanık beyanlarına başvurulmalı; parsellerin öncesinin ne olduğu, imar ve ihyanın kim tarafından ve hangi tarihte tamamlanıp bittiği, zilyetliğin hangi tarihte başlayıp kimler tarafından ne biçimde sürdürüldüğü, kullanımın ekonomik amacına uygun olup olmadığı, tanıkların imar ve ihya ile zilyetlik olgusunu hangi olaylarla nasıl hatırladıkları saptanmalı; terk var ise bunun iradi terk olup olmadığı üzerinde durulmalı, davalı gerçek kişilerin belgesiz zilyetlik yoluyla kazandıkları toprak olup olmadığı, varsa cinsi ve miktarı tapu ve ilgili kadastro müdürlüklerinden çekişmeli taşınmazlar dışında, başka taşınmazlar için salt zilyetlik nedenine dayalı olarak açtıkları tescil davalarının bulunup bulunmadığı mahkemeler yazı işleri müdürlüğünden sorulup tesbit edilmeli ve 3402 sayılı Kanunun 30/2. maddesi gereğince tarafların gösterecekleri deliller ile mahkemece re'sen lüzum görülen diğer deliller de toplanıp, dava konusu taşınmazların gerçek hak sahibi adına tesciline karar verilmesi gerekir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.SONUÇ :Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılar Hazinenin ve ...'nın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 29/01/2015 günü oybirliğiyle karar verildi.