MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A R2011 yılında ... mahallesinde 3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesi gereğince yapılan çalışmalarda; eski 257 parsel sayılı 9925 m2 taşınmaz, yeni 720 ada 35 parsel numarası ile, 9926,2 m² yüzölçümü ve tarla vasfı ile tespit edilmiştir.Davacı vekili, kadastro mahkemesinde açtığı dava ile ....taşınmazın 3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesi gereğince yapılan kadastro çalışmaları sonucunda davalı taraf adına tespit edildiğini, ..... Beldesinde ilk orman tahdidinin 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik 1 ve 2/B. maddelerine göre yapıldığını, bu tahdidin 25/01/1991 tarihinde ilân edildiğini ve süresinde kesinleştiğini, bu yerin 4785 sayılı Kanuna göre devletleştirilen ve iadeye tâbi olmayan yerlerden olduğunu, yapılan tespitin usûl ve kanuna aykırı olduğunu ileri sürerek, 720 ada 35 parsel sayılı taşınmazın orman sınırları içerisinde kalan kısmının orman vasfıyla Hazine adına tapuya tescili istemiyle dava açmıştır. Kadastro mahkemesince davanın tescile yönelik olduğununun anlaşıldığı, mülkiyet ve mülkiyete ilişkin hakların genel mahkemelerin görevi kapsamında olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş ve dosya asliye hukuk mahkemesine gelmiştir. Mahkemece, davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tespite itiraz niteliğindedir.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 25.01.1991 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B uygulaması bulunmaktadır. Mülga 1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu, taraf ehliyetini tanımlamamış, 38. maddesiyle Türk Medenî Kanununa yollamada bulunmakla yetinmiştir. Türk Medenî Kanunu ise; davada taraf olma ehliyetini, medeni haklardan yararlanma ehliyetinin bir parçası saymış 8, 28, 47 ve 48. maddeleriyle bu yönde hükümler getirerek, medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişinin davada taraf olma yeteneğini taşıdığını, her gerçek kişinin sağ doğmak koşuluyla taraf ehliyetini kazanacağını ve yaşadığı sürece taraf ehliyetinin devam edeceğini belirtmiştir.Öte yandan, Türk Medenî Kanununun 28. maddesinde, gerçek kişinin ölümüyle medeni haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarak da taraf ehliyetinin sona ereceği belirtilmiştir. Dava tarihinden önce ölüm nedeniyle şahsiyeti son bulan kişinin taraf ehliyetini yitireceği kuşkusuzdur. Gerek Türk Medenî Kanunu, gerekse yürürlükten kalkan 1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu, dava açıldığı zaman hayatta bulunan kişiler yönündendüzenleyici hükümler koymuş, ölen kişiler hakkında açılacak davalar kanunlarımızda yer almamıştır. Nitekim, 04.05.1978 tarihli ve 1978/4 - 5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da, dava tarihinden önce ölen kişinin taraf ehliyetini yitireceği, aleyhine dava açılamayacağı, dava tarihinde şahsiyeti sona ermiş kimsenin mirasçılarına halefiyet kuralı uygulanamayacağından davaya dahil edilmek veya dava ıslah edilmek suretiyle davaya devam edilemeyeceği vurgulanmış, bu doğrultudaki yargı içtihatları kararlılık kazanmıştır.Ancak, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 124/3 - 4. maddesiyle “…maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir.Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızası aranmaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir” hükümleri getirilmiştir.Yine, aynı Kanunun 114/1-d maddesine göre taraf ehliyeti dava şartı olarak düzenlenmiş, 115/3 maddesinde ise “Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usûlden reddedilemez” hükmü ile dava şartı eksikliğinin sonradan giderilmiş olması halinde, davanın reddedilemeyeceği emredici olarak düzenlenmiştir. Somut olayda, dava açıldığı tarihte davalının ölü olduğu anlaşılmakta ise de, yargılama sırasında davalının mirasçıları davaya dahil edilerek dava şartı eksikliği giderilmiş olduğundan, mahkemece, işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi davanın pasif husumetten reddine karar verilmiş olması usûl ve kanuna aykırıdır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ... Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 04/06/2015 günü oybirliğiyle karar verildi.