MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki davada yapılan yargılaması sonunda kurulan 04.02.2014 günlü hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili Av. ... tarafından istenilmekle, tayin olunan 20.01.2015 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacı vekili Av. .... geldi, diğer taraftan ... vekili Av. .... geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü;K A R A RDavacı ... 24.06.2005 tarihli dilekçesiyle sınırlarını bildirdiği ... (...) köyü, ....de bulunan 3150 m² yüzölçümündeki taşınmazın, 1957 yılında yapılan kadastroda taşlık ve fundalık niteliğiyle tapulama dışı bırakıldığını, köy halkı ve köy ihtiyar heyeti tarafından 1970 yılında kendisine verildiğini, imar ve ihya edip tarım alanı haline getirtiğini, o tarihten beri zilyet ettiğini, tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir. Yargılama sırasında, 11.01.2007 tarihli dilekçe ile ..... .... Müdürlüğüne, 14/03/2007 tarihli dilekçe ile de ..... Genel Müdürlüğü'ne husumet yaygınlaştırılmıştır. Mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine ve davaya konu .... köyünde bulunan ve fen bilirkişi krokisinde (A) harfi ile gösterilen 2287,55 m² yüzölçümündeki taşınmazın davacı adına tapuya tesciline, aynı krokide gösterilen 84,95 m² yüzölçümündeki bölüme ilişkin ise .... sayıldığından ve bu bölüme yönelik davadan feragat edildiğinden reddine karar verilmiş, hüküm ... ve Köy tüzel kişiliği tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 04.02.2010 gün ve 2009/18809 -1177 sayılı kararı ile bozulmuştur.Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “...1957 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sonucunda düzenlenen kadastro pafta örneğinden, çekişmeli taşınmazın bulunduğu alanın, taşlık ve fundalık niteliğiyle tespit harici bırakıldığı, 1957 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında davaya konu taşınmazla birlikte bu taşınmazların bitişiğinde bulunan arazi bölümlerinin tesbit dışı bırakıldığı, çekişmeli taşınmazların bitişiğindeki ya da yakınındaki arazi bölümünün ise tarım arazisi niteliğiyle hak sahipleri adına tesbit ve tescil edildikleri, 1994 yılında yapılan ve 1995 yılında kesinleşen .... kadastrosu sırasında davaya konu taşınmazın da içerisinde yer aldığı şerit şeklindeki bir alanın .... kadastrosunda .... olarak sınırlandırılan alanlar ile tapulu tarım alanları arasında şerit şeklinde bir arazinin .... tahdit hattı dışında kaldığının yapılan uygulama ile belirlendiği, arazinin konumu ve davalı taşınmaz ile .... arasında ayırıcı bir unsurun olmayışı ve arazi kadastrosunun yapıldığı yıllardaki kadastro ekiplerinin ....larla ilgili çalışma yöntemleri gözönünde bulundurulduğunda, davaya konu taşınmazların yer aldığı arazi bölümünün de .... olarak tesbit dışı bırakıldığının kabulü zorunlu bulunduğu, davaya konu taşınmazın öncesi .... olup bu niteliğini koruduğu sıradaki zilyetliğe değer verilemeyeceği, zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluşmadığı gibi, dava konusu taşınmazın 6831 sayılı Kanunun 05/11/2003 gün ve 4999 sayılı Kanun ile değişik 7.maddesi gereğince "herhangi bir nedenle .... sınırı dışında bırakılan ...." olması nedeniyle yeniden .... sınırları içine de alınabileceğinden, davacı gerçek kişinin davasının reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulü yolunda hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır...” denilmiştir. Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, 16.12.2010 gün 2010/229-425 sayılı karar ile, tescili istenen taşınmazın bulunduğu yerde 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre ek kadastro çalışması yapıldığı ve 101 ada 3 parsel sayısı ile tutanak düzenlendiğinden aynı Kanunun 5 ve 27. maddeleri uyarınca kadastro mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş ve itirazsız kesinleşen karar uyarınca dosya kadastro mahkemesine aktarılmıştır.Kadastro mahkemesi de 29.06.2012 gün ve 2012/18-110 sayılı karar ile çekişmeli taşınmazın 1101,8 m² bölümünün ek kadastro çalışmalarına konu edilmediği, hakkında tutanak tanzim edilmediği, 101 ada 3 parsel sayısında 1259,31 m² yüzölçümüyle tutanak tanzim edilen bölümü hakkında ise 20.06.2012 gün 2010/91 Esas sayı ile tarla niteliğiyle ... adına tesciline karar verildiği gerekçesiyle tutanak tanzim edilmeyen ve fen bilirkişi raporlarında (A) harfi ile gösterilen 1101,8 m² yüzölçümündeki taşınmaza ilişkin davanın görev yönünden reddine karar verilmiş ve karar, itirazsız kesinleştiğinden dosya görevli mahkemenin tayini için Yargıtay 17. Hukuk Dairesine gönderilmiştir. Dairece 28.12.2012 gün ve 2012/15226 - 15034 sayılı karar ile kadastro tutanağı düzenlenmediği ve paftasında gösterildiği anlaşıldığı gerekçesiyle uyuşmazlığın çözüm yerinin asliye hukuk mahkemesi olduğu belirtilerek dosya görevli mahkemeye gönderilmiştir. Mahkemece, çekişmeli taşınmazın öncesinin .... olduğu ve bu sırada sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceğinden zilyetlik koşullarının davacı yararına oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1994 yılında yapılıp, 06.04.1995 tarihinde ilân edilerek, 06.10.1995 tarihinde kesinleşen .... kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 2010 yılında 6831 sayılı Kanunun 4999 sayılı Kanunla değişik 9. maddesi uyarınca yapılıp 01.07.2010 ilâ 31.07.2010 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşen vasıf ve mülkiyet dışında aplikasyon, ölçü, çizim ve hesaplamalardan kaynaklanan yüzölçümü ve fennî hataların düzeltilmesi çalışması bulunmaktadır. Taşınmazın bulunduğu yerde genel arazi kadastrosu 1957 yılında yapılmış ve sonuçları 17.08.1957 ilâ 16.09.1957 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiş, dava konusu taşınmazın bulunduğu alan taşlık ve fundalık niteliğiyle tapulama harici bırakılmıştır. Daha sonra 3402 sayılı Kanuna göre yapılan ek kadastro çalışmaları 03.09.2010 ilâ 04.10.2009 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşmiştir.Mahkemece, bozma kararına uyularak çekişmeli taşınmazın öncesinin .... olduğu ve bu sırada sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceğinden zilyetlik koşullarının davacı yararına oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına uygun değildir. Her ne kadar, Yargıtay bozma kararına uyulmakla bozma kapsamında kalan hususlar yönünden ilgilileri yararına usûlî kazanılmış hak oluşturmakta ise de, Yargıtayın onama veya bozma kararlarında maddi hata yapılması bunun istisnası olup, ilgili taraf aleyhine veya lehine sonuç doğurmaz (Hukuk Genel Kurulunun 23.10.2002 gün ve E:2002/10-895, K:2002/838; 02.07.2003 gün ve E:2003/21-425, K:2003/441; 13.04.2011 gün ve E:2011/9-72, K:2011/99 sayılı kararları). Dairenin bozma kararında dava konusu taşınmazın .... niteliğiyle tapulama harici bırakıldığının kabulünün zorunlu olduğu belirtilerek bozma yapılmış ise de, çekişmeli taşınmazın bulunduğu alan 1957 yılında yapılan genel arazi kadastrosunda “taşlık ve fundalık” nitelendirmesi ile tesbit harici bırakıldığı, 1995 yılında kesinleşen .... kadastrosunda da .... sınırı dışında kaldığı, eski tarihli resmi belgelerde açık alanda olup, eğiminin % 1 - 3 olduğunun belirlenmesine göre, 6831 sayılı Kanunun 1/J maddesi uyarınca eğimi % 12'nin altında olan yerlerin .... sayılmayacağı nazara alındığında dava konusu taşınmazın öncesinin .... olduğunun kabulü mümkün olmadığından, taşınmazın öncesinin ve tapulama harici bırakılma nedenin .... olduğu hususu maddi yanılgıya dayalı olduğundan davacı gerçek kişi aleyhine ve davanın diğer tarafı lehine usûlî kazanılmış hak oluşturmayacaktır. Hal böyle olunca; dava konusu taşınmazın “taşlık ve fundalık” niteliğiyle 1957 yılında tapulama harici bırakıldığı, 1958 yılı hava fotoğrafında açık alanda kaldığı, eski tarihli memleket haritasında .... sayılmayan alanda bulunduğu, eğiminin % 1 - 3 olduğundan, öncesinin .... niteliğinde bulunmadığı, bu nedenle .... tahdidi dışında bırakıldığı 1995 yılından önceki zilyetliğe de değer verilebileceği, yerel bilirkişi ve tanık beyanları ile taşınmazın üzerinde bulunan meyve ağaçlarının yaşı ile 3402 sayılı Kanunun 14, 17 ve 18 maddeleri ve MK'nın 713/1. maddesi uyarınca zilyetlikle kazanım koşullarının davacı yararına oluştuğu anlaşıldığından, davanın kabulü ile çekişmeli taşınmazın davacı adına tesciline karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülerek davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usûl ve kanuna aykırı olan hükmün BOZULMASINA, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması nedeniyle 1.100.-TL vekâlet ücretinin davalı ....den alınarak davacıya verilmesine, taraflarca 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi atfıyla HUMK'nın 388/4. (HMK m. 297/ç) ve HUMK'nın 440/I. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilâmının tebliğinden itibaren ilâma karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, temyiz itirazları kabul edilen davacının yatırdığı temyiz harcının istek halinde iadesine 02.06.2015 günü oybirliğiyle karar verildi.