MAHKEMESİ :Kadastro MahkemesiDAVACILAR : ... (ölü) mirasçıları Leyla Tuna ve müşterekleri DAVALILAR : Hazine - Orman Yönetimi Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RKadastro sırasında.... İlçesi, ....Köyü, 112 ada 103 parsel sayılı 10366282.78 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, orman niteliğiyle Hazine adına tesbit edilmiştir. Davacı gerçek kişi, parselin 19 dekar yüzölçümündeki bölümü için yararına kazandırıcı zamanaşımı yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu iddiasıyla, tesbitin iptali ve adına tapuya tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece, davanın kabulüne ve dava konusu parselin kadastro tesbitinin iptaline, fen bilirkişisi krokisinde (A) harfi ile işaretli 21223,51 m2'lik bölümün payları belirtilmek suretiyle verasette iştirak olarak davacılar adına tapuya tesciline, diğer bölümün tesbit gibi orman niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verilmiş; davalı Hazine ve Orman Yönetiminin hükmü temyizi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2011/226 - 4053 sayılı 07.04.2011 tarihli kararı ile bozulmuştur. Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “dava konusu yer, 10.366.282 m2 yüzölçümlü 112 ada 103 sayılı parselin bir bölümüdür. Bu parsel, 3402 sayılı Kanunun 4/3. madde hükmüne göre orman kadastro komisyonunca 1992 yılında orman olarak sınırlandırılıp harita ve tutanakları arazi kadastro ekiplerine teslim edilmiş ve 1993 yılında dava konusu parselin orman tesbit tutanağı düzenlenmiştir.... Köyünde birçok kişi 103 sayılı orman parselinin bazı bölümlerinin zilyetliklerinde olduğu iddiasıyla ayrı ayrı birçok dava açmış, bu davalar usul hükmü gereği kadastro mahkemesinin 1994/22 sayılı dosyasında 1995 yılında birleştirilmiş, ancak 13.08.2008 tarihinde yapılan keşif sırasında her davacının dava ettiği yer ayrılarak ayrı bir dava dosyası oluşturulmuş ve o dosya üzerinden dava yürütülerek 103 sayılı parsel içerisindeki kişilerin dava ettikleri 3000 m2’den 25000 m2’ye kadar olan bölümler bu kişiler adına, kalan bölümün de orman niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verilmiştir. Aynı gün dairede 112 ada 103 sayılı parselden ifrazen tescil edilen 18 dava dosyasının temyiz incelemesi yapılmıştır. Bu dosyaların kapsamından aynı parsel hakkında açılan ve birleştirilen davalar birlikte yürütülmekte iken, daha sonra ayrılan başka dava dosyalarının da bulunduğu anlaşılmaktadır. Örneğin, temyize konu davalardan birinde dava edilen bölüm ifrazen zilyedi adına tescil edilmiş, parselin geriye kalan bölümü ile ilgili başka davalar bulunduğu halde, o dosyalarda dava konusu edilen yerler 103 sayılı parsel olarak orman niteliğiyle Hazine adına tescil edilmiş, böylece kararların infazı sırasında parselin daha önceki kararla orman olarak tesciline karar verilen bölümü; diğer dosyada yeniden ifrazen kişi adına tescil edilmesi gibi karmaşık, kararların infazları yapılamayacak şekilde hüküm kurulmuştur. Orman bilirkişi tarafından düzenlenen raporda 10.366.282 m2 yüzölçümünde olan parselin bir kısmı gösterilmiş, fen bilirkişi tarafından düzenlenen raporda ise dava edilen küçük taşınmaz bölümünün krokisi çizilmiş bu yerin bütün orman parselinin hangi bölümünde olduğu gösterilmemiştir. Orman ve fen bilirkişi düzenledikleri rapora göre dava konusu edilen taşınmazlar dava edilen geniş orman parseli içerisinde öbek öbek bulunmaktadır. Orman bilirkişisinin uyguladığı memleket haritasında 103 sayılı parselin büyük bir bölümünün yeşil renkli orman alanı, bir kısım da açık alan olduğu bildirilmiş, ancak; haritanın incelenmesinde açık alanların dahi iğne yapraklı orman ağacı rumuzuyla işaretlendiği görülmüş, orman bilirkişisi bu ağaçların arazide serpili halde yaşlı ardıç ağaçları olduğunu bildirilmiştir. Taşınmazların bulunduğu yerin memleket haritasındaki yükselti eğrilerine göre yüksek eğimli ve engebeli bir arazi yapısında olduğu, dava konusu taşınmazlar içinde eski yolların geçtiği görülmektedir. Taşınmazlar üzerindeki münferit halde bulunan ardıç ağaçlarından bu yerlerin öncesinin orman olduğu, diğer orman ağaçlarının insan eliyle veya diğer nedenlerle yok edildiği ve her türlü tahribe rağmen varlığını sürdüren sadece ardıç ağaçlarının kaldığı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, dava konusu edilen ve zilyetliğe dayalı olarak kişiler adına tescil edilen bölümlerin 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi anlamında orman içi açıklık olduğu da görülmektedir. Çünkü; bu yerlerin etrafı dava konusu edilmeyen 103 sayılı orman parseli ile çevrilidir. Bu tür yerler zilyetlik yolu ile kazanılamaz ve özel mülk olarak tescil edilemez.Her ne kadar aynı parsel hakkında açılan davaların birleştirilerek aynı dosya üzerinde yürütülmesi gerekirse de, mahkemece değinilen yönler gözetilerek aynı gün temyiz incelemesi yapılan 18 adet davada dava konusu edilen taşınmaz bölümünün tümünün konumu ve üzerindeki bitki örtüsü aynı olduğundan, bu dava dosyaları birleştirilmeden davaların reddine ve dava dosyasının gerekli tescil işlemi yapılması için 112 ada 103 sayılı parselin tutanak aslının bulunduğu dava dosyasının içine konularak Tapu Sicil Müdürlüğüne gönderilmesine, mahkemede aynı parsel hakkında açılmış başka davalar varsa, o dosyaların 112 ada 103 sayılı parsel tutanağının aslının bulunduğu dosya ile birleştirilmesine karar verilmesi” gereğine değinilerek bozulmuştur. Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddine ve dava konusu... Köyü, 112 ada 103 nolu parselin tesbit gibi tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir. Dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu, 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılmıştır. İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, mahkemece davanın reddi yolunda kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2. maddesi gereği “ ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek vekalet ücretine hükmedilmesi” gerekirken, davalı idareler lehine ayrı ayrı vekalet ücreti takdiri doğru değil ise de, bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple, hükmün 4 ve 5. bentlerinin kaldırılarak, bunun yerine “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 3/2. maddesi ve Kadastro Kanununun 31/3. maddesi gereği 1200,00.- TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak ½’şer oranında kendisini vekille temsil ettiren davalı idarelere verilmesine” cümlesinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla H.U.M.K.'nun 438/7. maddesine göre bu düzeltilmiş şekliyle ONANMASINA 29.01.2013 günü oybirliğiyle karar verildi.