Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 495 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 3070 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı vekili dava dilekçesi ile;... Köyü, 1822 parsel nolu taşınmazın çok önceden beri müvekkili ... adına kayıtlı olduğunu, 29/03/1979 tarihinde ikinci kez yapılan tapulamada yine müvekkili adına tespit edildiğini, Hazinenin bu tespite karşı ... Kadastro Mahkemesinde yaptığı itirazın 1987/ E.- 1989/126 K. sayılı kararla reddedildiğini, ... Köyü 1822 sayılı parselin 1937 yılında kadastrosunun yapıldığını ve 270 parsel sayılı taşınmaz içinde kaldığından 29/03/1979 tarihinde yapılan tapulamanın bütün sonuçları ile birlikte hükümsüz sayılmasına karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, kesin karar olmasına rağmen, 05/05/1994 tarihinde tekrar yapılan kadastro tespiti sırasında 1822 sayılı parsele 2377 parsel numarası verilerek Hazine adına tespit yapıldığının öğrenildiğini, dava konusu taşınmaz gibi 270 sayılı parsel içinde kalan eski 1824 yeni 2379 parsel sayılı taşınmazın eski malikleri tarafından açılan ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1995/1126 E. - 1996/688 K. sayılı dosyası ile davanın görüldüğünü ve Hazine adına yapılan tespitin iptali ile eski malikler adına tapuya tesciline karar verildiğini, kararın kesinleştiğini belirterek, yanlış yapılan işlemle tapuda müvekkili adına kayıtlı taşınmazın Hazine adına yapılan tespitinin iptali ile taşınmazın davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.Mahkemece davanın kabulü ile ... Köyü 2377 parsel sayılı taşınmazın davalı adına olan tapu kadının iptali ile davacı adına kayıt ve tesciline dair verilen kararın davalı Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 06.11.2006 tarih ve 2006/2798 E. - 3518 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Taşınmazın orman sayılan yerlerden iken daha sonra orman sınırları dışına çıkarılıp çıkarılmadığının duraksamasız saptanması, bundan sonra çekişmeli taşınmazın kadastro tespitine dayanak yapılan davacı tarafın tutunduğu tapu kaydının kapsamında kalıp kalmadığının sağlıklı biçimde belirlenerek uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması, iddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere, bu yolla saptanan dava niteliği dikkate alındığında mahkemece yapılan araştırma, soruşturma hüküm vermeye yeterli değildir. Orman yönünden yapılan araştırma ve soruşturma yöntemine uygun olmadığı gibi bu konudaki ormancı uzman bilirkişinin raporu da yetersizdir. Öte yandan davacı tarafın dayandığı tespite dayanak yapılan tapu kaydının uygulamasına ilişkin yerel bilirkişi sözleri komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve dayanakları kayıtlarla denetlenmediğinden soyut nitelikte gerekçesiz sözlerden ibaret olduğu gibi uzman bilirkişi tarafından düzenlenen rapor ve eki haritada tapu kaydında tarif edilen sınır yerleri 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi hükmüne uygun biçimde gösterilmediğinden keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan vermeyen harita ve eki raporda yetersiz olduğu, öncelikle davacı tarafın tutunduğu ortaklığın giderilmesi davasına esas alınan kök tapu kaydı ilk oluştuğu günden itibaren tüm tedavülleri ile birlikte Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü ve ilgili Tapu Müdürlüğünden getirtilmeli, dayanılan kaydın dava dışı başka taşınmaz ya da taşınmazlara revizyon görüp görmediği, Tapu Müdürlüğü ve Kadastro Müdürlüğünden sorulup saptanmalı, revizyon görmüş ise, dava konusu taşınmaz yada taşınmazlarla birlikte revizyon gördüğü dava dışı taşınmazları ve bu taşınmazlara dıştan komşu taşınmazları da bir arada gösterecek şekilde geniş kapsamlı birleşik harita Kadastro Müdürlüğünden getirtilmeli, bundan sonra dıştan komşu taşınmazların tespit tutanakları ve dayanakları kayıtlar davalı iseler dava dosyaları getirtilmeli, dayanılan kaydın dava dışı başka taşınmazlara revizyon gördüğü ve davalı olduğu saptandığı takdirde usulün 45 ve onu izleyen maddeleri hükmü uyarınca dava dosyalarının birleştirilip birleştirilmeyeceği yönü üzerinde durulmalı, vurgulanan bu olgunun dava ekonomisi ve kaydın kapsamının sağlıklı biçimde belirlenebilmesi için zorunlu olduğu özellikle dikkate alınmalı, tapu kaydının ortaklığın giderilmesi davası sonucunda oluştuğu dava dosyasının bulunamadığı gözönüne alınarak dayanağı ilam ve eki haritanın onaylı örneği Tapu Müdürlüğündeki evrakı müsbitesi arasında bulunabileceği gözönüne alınarak sözü edilen belgelerin onaylı örneği Tapu Müdürlüğünden getirtilmelidir. Temyize konu 2377 parsel sayılı taşınmazın bulunduğu bölgede 6831 sayılı Orman Kanunu uyarınca orman sınırlandırması ve orman sınırlarında değişiklik yapılmasıyla ilgili yönetimsel işlemler yapılmış ise bölgede ilk kez yapılan çalışmalarda düzenlenen orman sınırlandırma harita ve tutanağı ile daha sonra bölgede 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanunla değişik 2. aynı yasanın 2896, 3302 ve 3373 sayılı kanunlarla değişik 2/B maddesi hükmü uyarınca yapılan yönetimsel işlemlerin dayanağı harita ve eki belgeler kesinleşme günlerini gösterecek şekilde orman idaresinden getirtilmeli, bundan sonra yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız yerel ve uzman bilirkişi fen memuru ve uzman ormancı bilirkişi hazır olduğu halde, taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, öncelikle yerel bilirkişi yardımı uzman ormancı bilirkişi eliyle bölgede orman sınırlandırması ve orman sınırlarında değişiklik yapılmış ise bununla ilgili açık bir anlatımla 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanunla değişik 2 ve aynı Kanunun 2896, 3302, 3373 sayılı kanunlarla değişik 2/B maddesi hükmü uyarınca yapılan yönetimsel işlemlerin dayanağı harita ve eki belgeler yerine uygulanmalı, daha sonra tespite dayanak yapılan davacı tarafın tutunduğu tapu kaydı ve dayanağı harita 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi hükmü uyarınca yöntemine uygun biçimde yerel bilirkişi yardımı ve fen memuru yardımıyla yerine uygulanmalı, tapu kaydının ifraz gördüğü saptandığı takdirde ifraz yoluyla oluşan müfrez kayıtların kapsamının kök tapu kaydı içerisinde aranmasının zorunlu olduğu düşünülmeli, uygulamada kadastro paftasının ölçeği ile orman sınırlandırma yapılmış ise orman sınırları dışına çıkarma ile ilgili yönetimsel işlemlerin ve tapu kaydının dayanağı haritaların ölçekleri eşitlenmeli, yerel bilirkişi yardımı uzman bilirkişi eliyle haritalar çakıştırılarak yerine uygulanmalı, özellikle uygulamada haritalarda tarif edilen belli poligon ve röper noktalar ile arz üzerindeki doğal ya da yapay sınır yerlerinden yararlanılmalı, taşınmazın bulunduğu bölgede orman sınırlandırması yapılmamış ise 6831 sayılı Kanunun 1. maddesi hükmü uyarınca orman araştırması yapılmalı, bu inceleme ve değerlendirme yapılırken taşınmazın fiziksel yapısı, meyil durumu, komşu taşınmazlarla mukayesesi yapılmalı, ayrıca taşınmazın sınır komşularını oluşturan taşınmazların eylemli durumu da dikkate alınmalı, bu yolla taşınmaz mahkemece bizzat görülüp gözlenmeli, gözlem keşif tutanağına aynen yansıtılmalı, uzman ormancı bilirkişilerden ve uzman fen memurundan keşfi izlemeye bilirkişi sözlerini denetlemeye ve çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı tutunulan tapu kaydının kapsamında kalıp kalmadığını duraksamasız gösterecek biçimde ayrıntılı, gerekçeli rapor alınmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiği”ne değinilmiştir.Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra, taşınmazın 1744 sayılı Kanun ile değişik 2. madde uygulaması ile orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu anlaşıldığından ve tapu maliklerine iadesi gerektiğinden davanın kabulü ile 2377 sayılı parselin Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, davalı Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 26/09/2011 tarih ve 2011/11044 E. -10479 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki: davacı gerçek kişi ... Köyü 1822 parsel sayılı taşınmazın yörede 1979 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında adına tespit edildiğini, Hazinenin yaptığı itirazın ... Kadastro Mahkemesinin 1987/14 E. - 1989/126 K. sayılı kararı ile ret edildiğini, 1822 sayılı parselin 1937 yılında yapılan kısmî kadastro sırasında 270 sayılı parselin sınırları içinde kalması nedeniyle ikinci kez yapılan kadastronun iptal edildiğini, kesin hüküm olmasına rağmen yörede 1994 yılında yapılan arazi kadastrosu sırasında eski 1822 sayılı parsele 2377 sayılı parsel numarası verilerek Hazine adına tespit edildiğini, 2377 sayılı parselin tapu kaydının iptali ile adına tescili talebiyle dava açmıştır. ... Köyü 2377 sayılı parsel yörede 1994 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında 36940 m² yüzölçümüyle ve 23.05.1958 tarih ve 17 nolu tapu kaydına dayanılarak Hazine adına tespit edilmiş olup, halen aynı şekilde tapuda kayıtlıdır. ... Köyü 1822 parsel sayıl taşınmaz ise yörede 1979 - 1980 yıllarında yapılan tapulama çalışması sırasında 35200 m² yüzölçümü ile ve 23.05.1958 tarih 17 nolu tapu kaydına dayanılarak davacı ... adına tespit edilmiş; tapulama komisyonunun 24.06.1987 tarihli kararı ile 1822 sayılı parselin (G) harfi ile gösterilen 5472 m²'lik kısmının bu parselden ifrazı ile 1833 sayılı parsele ilavesine, 1822 sayılı parselin 29728 m² olarak tespit gibi tesciline karar verilmiş, Hazinenin kadastro tespitine itiraz etmesi üzerine de ... Kadastro Mahkemesinin 1987/14 - 1989/126 sayılı kararı ile 1822 sayılı parselin yörede 1937 yılında yapılan kadastro sonucu oluşan 270 sayılı parselin içinde kaldığı anlaşıldığından 1979 tarihinde yapılan 2. tapulama çalışmasının bütün sonuçlarıyla birlikte iptaline karar verilmiş hüküm 7. Hukuk Dairesince onanarak kesinleşmiştir. 1822 sayılı parsel ile 2377 sayılı parselin dayanağı olan 23.05.1958 tarih ve 17 sırada kayıtlı tapu kaydı 34310 m² yüzölçümüyle davacı ... adına kayıtlıdır. Bu kaydın ilk tesisi T....1300 tarih 58 nolu tapu olup idari vilayet kararı ile oluşmuştur ve bu kaydın gittisi olan K....1927 tarih 8 nolu tapuda malik olarak ... Kadastro Mahkemesinin 1987/14 - 1989/126 sayılı dava dosyasında mevcut fenni bilirkişi Fadıl Kapcak tarafından düzenlenen 02.06.1989 tarihli bilirkişi raporunda 270 sayılı parselin malikleri olarak gösterilen ...ve ortakları gözükmektedir.Bütün bu bulgulara göre çekişmeli taşınmazın bulunduğu ... Köyünde 1937, 1979 - 1980 ve 1994 yıllarında olmak üzere 3 kez kadastro çalışması yapıldığı anlaşılmaktadır. Dosya içinde mevcut ... Köyü 270 parsel sayılı taşınmaza ait kadastro tespit tutanağının ... Kadastro Mahkemesinin 1987/14 - 1989/126 sayılı kararında bahsedilen 270 sayılı parselle ilgisi bulunmadığı (270 sayılı parselin yörede 1977 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında tapu kaydına dayanarak 1188 m² yüzölçümüyle ve tapu kaydına dayanılarak dava dışı üçüncü kişiler adına tespit gördüğü ve tespitin kesinleştiği) anlaşılmaktadır. Yörede 1937 yılında yapıldığı anlaşılan kadastro sırasında 270 parsel olarak tespit gördüğü bildirilen taşınmaza ilişkin kadastro (tapulama) tutanağı ve tapu kaydı ile kadastro paftası dosya içinde bulunmamaktadır. Dava 1822 sayılı parselin çapı ile sınırlı olarak açılmış bulunduğundan mahkemece öncelikle yörede 1937 yılında yapıldığı anlaşılan kadastro (tapulama) çalışmalarına ait orijinal kadastro paftasının bir örneği ile bu kadastro çalışmaları sırasında...ve ortakları adına tespit edildiği anlaşılan ... Köyü 270 parsele ilişkin kadastro (tapulama) tespit tutanak örneği ile bu parselle ait kadastro sonucu olaşan tapu kaydının; yörede 1979-1980 yıllarında yapıldığı anlaşılan tapulama çalışmaları sonucu oluşan ve 1822 sayılı parsel ile birlikte bu parsellere komşu ve yakın komşu parselleri bir arada gösterir şekilde orijinal kadastro paftasının bir örneği ile yörede 1994 yılında yapıldığı anlaşılan arazi kadastro sonucu oluşturulan ve çekişmeli 2377 sayılı parsel ile birlikte bu parselle komşu ve yakın komşu parselleri bir arada gösterir orijinal kadastro paftasının bir örneği getirtilerek, mahallinde önceki bilirkişiler dışında iki harita mühendisi veya olmadığı takdirde iki tapu fen memurundan oluşacak bilirkişi kurulu marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, bu üç kadastro paftası ölçekleri eşitlendikten sonra birbiri üzerine aplike edilerek (çakıştırılarak) 270, 1822 ve 2377 parsel sayılı taşınmazların bu pafta üzerinde yerinin belirlendiği (ayrı ayrı renklerlere gösterilmiş şekilde) ve 1822 sayılı parselin 1994 yılında yapılan arazı kadastrosu sırasında hangi parselleri kapsadığını, 2377 sayılı parselin hangi kısımlarının 1822 parsel çapı içinde kaldığını ve eğer varsa yörede 1937 yılında yapılan arazi kadastrosu sırasında 270 parsel numarası alan taşınmazın 1822 ve 2377 sayılı parselleri kapsayıp kapsamadığını, kapsamakta ise hangi kısımlarını kapsadığını belirler şekilde fenni bilirkişiden rapor alınmalı; çekişmeli 1822 ve 2377 sayılı parseller tamamen 270 sayılı parsel içinde kalmakta ise (270 sayılı parselin yörede 1934 yılında yapılan kadastro (tapulama) çalışmaları sırasında gerçek kişiler adına tespit gördüğü ve tutanağın kesinleşerek tapuya kayıt edildiği tespit edilirse) ... Kadastro Mahkemesinin 1987/14 - 1989/126 sayılı kararı ile 1822 sayılı parselin yörede 1937 yılında yapılan kadastro sonucu oluşan 270 sayılı parselin içinde kaldığı anlaşıldığından 1979 tarihinde yapılan ikinci tapulama çalışmasının bütün sonuçlarıyla birlikte iptaline karar verilmiş hüküm, 7. Hukuk Dairesince onanarak kesinleşmiş olduğundan, yörede 1994 yılında yapılan kadastro işlemleri de ikinci kadastro sayılacağından, 2377 sayılı parselin kadastro tutanağının, tapu kaydının ve kadastro işlemlerinin iptaline karar verilmeli, 2377 sayılı parsel kısmen 270 sayılı parselin içinde kalmakta ise 270 sayılı parsel içinde kalan kısma yönelik olarak tapu kaydının ve kadastro işlemlerinin iptaline karar verilmelidir. Yapılan inceleme ve araştırma sonucunda 1822 ve 2377 sayılı parselin 1934 yılında yapılan kadastro (tapulama) çalışmaları sırasında gerçek kişiler adına tespit gördüğü ve tutanağın kesinleşerek tapuya kayıt edildiği tespit edilen 270 parsel sayılı taşınmaz ile ilgisinin olmadığı veya yörede 1934 yılında kadastro çalışması yapılmadığı ve 270 parsel sayılı taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığı anlaşıldığı taktirde, dava 1822 sayılı parselin çapı ile sınırlı olarak açıldığından 1822 parsel sayılı taşınmazın 2377 parsel içinde kalan kısımlarına ilişkin olarak 2377 sayılı parselin tapu kaydının iptali ile bu kısımların davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, 1822 parsel çapı dışında kalan, ancak, 2377 sayılı parsel çapı içinde kalan kısımlara yönelik olarak davanın reddine karar verilmelidir.” denilmiştir.Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucu davanın kabulü ile dava konusu ... eski 1822 yeni 2377'den ifrazla oluşan Köyü 2765, 2766 ve 2767 parsel sayılı taşınmazların davalı Hazine adına olan tapu kayıtlarının iptali ile ölü davacı ... mirasçılarıdlarına mirasçılık belgesindeki payları oranında tapuya kayıt ve tescillerine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu kaydına dayanılarak açılan tapu iptali ve tescil niteliğindedir.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede ilk orman tahdidi 1948 yılında 3116 sayılı Kanun hükümleri gereğince yapılmıştır. Daha sonra 02.5.1976 tarihinde ilân edilerek kesinleşen 1744 sayılı Kanun ile değişik 2. madde uygulaması ile 04.09.1985 tarihinde ilân edilerek kesinleşen 2/B madde uygulaması vardır. Mahkemece, dava konusu taşınmazın 1934 yılında yapılan kadastro sırasında belirlenen 270 parsel sayılı taşınmazın tapuya kaydedilmediği, davanın 1822 parsel çapı ile sınırlı olarak açıldığı, 1822 parsel sayılı taşınmaz ile 2377 parsel sayılı taşınmazın üst üste çakıştığı her iki parselin de aynı parsel olduğu kabul edilerek davanın kabulü ile; 2377 sayılı parselden ifrazla oluşan 2765, 2766 ve 2767 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptaline karar verilmişse de; mahkemenin bu kabulü yerinde değildir. Şöyle ki; Yargıtay bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucu fen bilirkişi ... tarafından düzenlenen 26.12.2013 tarihli ek raporda, 270 nolu parselin tapuya kaydedilmediği, 1937 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında düzenlenen kadastro paftaları ile dava konusu 1822 ve 2377 sayılı parsellere ait kadastro paftalarının çakıştırılması sonucu, davalı taşınmazların 270 sayılı parselle ilgisi olmadığı belirtilmiş, ancak, 1822 sayılı parsel ile 2377 sayılı parsellerin birbirini kapsayıp kapsamadığı, 1822 sayılı parselin 2377 sayılı parsel içinde kalıp kalmadığı belirtilmemiştir. Rapor ekinde düzenlenen krokide; 2377 sayılı parselin ifrazı ile oluşan 2765, 2766 ve 2767 sayılı parsellere ait kadastro paftası ile 1822 sayılı parsele ait kadastro paftası çakıştırılmış, ancak, bu çakıştırmaya göre 1822 sayılı parselin 2377 (ifrazla 2765, 2766 ve 2767 parseller) parsel içinde kalan kısımları olduğu gibi dışında kalan kısımlarının olduğu da anlaşılmıştır.Oysa; dava 1822 sayılı parselin çapı ile sınırlı olarak açıldığından, mahkemece; fen bilirkişiden alınacak rapor ile; 1822 sayılı parsele ait kadastro paftası ile 2377 sayılı parsele ait kadastro paftasının çakıştırılması, 1822 sayılı parselin 2377 sayılı parsel içinde kalan kısmı açısından davanın kabulüne ve 2377 sayılı parselin bu kısımlarının tapu kaydının iptaline ve davacı adına tesciline, 1822 sayılı parsel çapı dışında, ancak, 2377 sayılı parsel çapı içinde kalan kısımlara yönelik olarak davanın reddine karar verilmesi gereklidir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 29/01/2015 günü oybirliğiyle karar verildi.