MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar mirasçıları tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı vekili, 19.07.1978 tarihinde açtığı dava ile, ..., .... Köyü 750 ada 21 parsel sayılı taşınmazın kesinleşen orman sınırlarına uyulmadan davalılar adına tespit edildiğini, tapulama komisyonuna yaptıkları itirazın da reddedildiğini bildirerek, davalılar adına kayıtlı tapunun iptaline ve eski orman tahdidinin aynen tapuya aktarılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece davanın kabulüne, 1984 tarihinde kesinleşen orman tahdidinin aynen tapuya aktarılmasına karar verilmiş, hüküm davalılar mirasçıları tarafından temyiz edilmiştir.Dava, kesinleşen orman sınırı içinde kalan tapu kaydının iptali istemine ilişkindir.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1984 yılında kesinleşen orman kadastrosu vardır.1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu, taraf ehliyetini tanımlamamış, 38. maddesiyle Türk Medenî Kanununa yollamada bulunmakla yetinmiştir. Türk Medenî Kanunu ise, davada taraf olma ehliyetini, medenî haklardan yararlanma ehliyetinin bir parçası saymış 8, 28, 47 ve 48. maddeleriyle bu yönde hükümler getirerek, medenî haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişinin davada taraf olma yeteneğini taşıdığını, her gerçek kişinin sağ doğmak koşuluyla taraf ehliyetini kazanacağını ve yaşadığı sürece taraf ehliyetinin devam edeceğini belirtmiştir.Somut olayda; davalılardan .... 'in dava açılmadan önce 04/04/1978 tarihinde;....'nın ise 10/08/1976 tarihinde ölmüş olduğu, dava sırasında bu kişilere ilanen tebligat yapılarak davanın yürütüldüğü ve sonuçlandırıldığı anlaşılmaktadır.Türk Medenî Kanununun 28. maddesinde, gerçek kişinin ölümüyle medenî haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarak da taraf ehliyetinin sona ereceği belirtilmiştir. Dava tarihinden önce ölüm nedeniyle şahsiyeti son bulan kişinin taraf ehliyetini yitireceği kuşkusuzdur. Gerek Türk Medenî Kanunu, gerekse davanın açıldığı ve kararın verildiği tarihte yürürlükte olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, dava açıldığı zaman hayatta bulunan kişiler yönünden düzenleyici hükümler koymuş, ölen kişiler hakkında açılacak davalar kanunlarımızda yer almamıştır. Nitekim, 04.05.1978 tarihli ve 1978/4-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da, dava tarihinden önce ölen kişinin taraf ehliyetini yitireceği, aleyhine dava açılamayacağı, dava tarihinde şahsiyeti sona ermiş kimsenin mirasçılarına halefiyet kuralı uygulanamayacağından davaya dahil edilmek veya dava ıslah edilmek suretiyle davaya devam edilemeyeceği vurgulanmış, bu doğrultudaki yargı içtihatları kararlılık kazanmıştır.O halde, mahkemece mirasçılar hakkında ayrı dava açılmasının her zaman mümkün olduğu gözönünde bulundurularak, ölü davalılar hakkında açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar mirasçılarının temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 28/05/2015 günü oybirliğiyle karar verildi.