Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4836 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 2546 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Afyonkarahisar Kadastro MahkemesiTARİHİ : 24/06/2013NUMARASI : 2012/7 - 2013/7Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacılar A.. U.. vekili, dava dilekçesinde ve birleşen dosyada harici satış ve zilyetliğe dayanarak mevkii ve sınırları yazılı taşınmazın davacılar adına tescili ile alacak talebinde bulunmuş, birleşen dosyada; davacı H..K.. vekili de harici satış ve eklemeli zilyetliğe dayanarak aynı taşınmazın davacı Habib Karakoç adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalılar, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili, Hazine vekili ile davalı C.. K.. vekili taraflarından temyiz edilmekle Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 13/10/2011 gün ve 2011/2392 - 5071 sayılı bozma kararıyla “çekişmeli taşınmaz hakkında 178 ada 29 parsel numarasıyla kadastro tutanağı tutulmuş olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi” belirtilerek hüküm bozulmuş, mahkemece bozma kararına uyularak dosya kadastro mahkemesine devredilmiştir. Kadastro mahkemesince tutanak aslı ve asliye hukuk mahkemesinde devredilen dosya birleştirildikten sonra; alacak davası yönünden kadastro mahkemesinin görevsizliğine; A.. U..’ın mülkiyete yönelik davasının reddine; H..K..’un davasının kabulüne, E...Köyü ..ada 29 parsel sayılı taşınmazın H..K..adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından H..K..yararına edinme koşullarının oluşmadığı iddiasıyla temyiz edilmiştir. Dava, kadastro tesbitine itiraz niteliğindedir. Mahkemece çekişmeli taşınmaz üzerinde adına tescil kararı verilen kişi yararına edinme koşullarının oluştuğu belirlendiği gerekçesiyle hüküm kurulmuş ise de yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki, dava konusu taşınmaz hakkında kadastro tutanağı malik hanesi açık olarak düzenlenip dosyaya gönderilmiştir. Bu durumda, 3402 sayılı Kanunun 30/2. maddesi gereğince hâkim, re'sen lüzum gördüğü bütün delilleri toplayarak taşınmaz malın tamamının niteliğini belirleyip, kimin adına tescil edileceğine karar vermek zorundadır. Hükme esas alınan ziraat bilirkişi raporunda çekişmeli taşınmaz içerisinde orman ağaçları bulunduğu bildirildiği halde, öncesinin orman sayılan yerlerden olup olmadığı araştırılmamış, zilyetlik araştırması ise yöntemince yapılmamıştır. Dosya içeriğinden, çekişmeli taşınmazın bulunduğu bölgede daha önce orman kadastrosu yapılıp yapılmadığı anlaşılamamaktadır. Mahkemece, bu hususta araştırma yapılmamıştır. Bu yerde orman kadastrosu yapılmışsa, kural olarak: bir yerin orman olup olmadığı, kesinleşmiş tahdit harita ve tutanaklarının uygulanmasıyla çözümlenir ise de, o yerde köy ya da belde sınırlarının tümünü kapsayan ve 4785 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak orman kadastrosunun yapılması halinde sağlıklı çözüme ulaştırır. Çünkü, 3116 sayılı Kanun sadece Devlet Ormanlarının kadastrosunun yapılması öngörülmüştür. Bu nedenle; 4785 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 13.07.1945 tarihinden önce yapılan sınırlandırmalar sonucu kesinleşen tahdit harita ve tutanakları sınır dışında kalan taşınmazların orman niteliğini ve hukukî durumu saptanamayacağından, çekişmeli taşınmazların orman olup olmadığının 4785 ve 5658 sayılı kanunlar ile 5.11.2003 gün 4999 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 7. maddesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar hiçbir işleme lüzum olmaksızın devletleştirilmiştir. Devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Kanun ile iadeye tabi tutulmuş ve iade koşulları kanunda gösterilmiştir.Mahkemece, öncelikle orman sınırlandırılması 4785 sayılı Kanun hükümleri nazara alınarak yapılmış ise, haritası uygulanmak suretiyle; sınırlandırma, 4785 sayılı Kanun hükümleri nazara alınmadan 3116 sayılı Kanuna göre yapılmış ve taşınmaz, tahdit sınırları dışında kalıyor ise veya sınırlandırma hiç yapılmamışsa, memleket haritası, eski hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip; önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli yer ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle, bu belgelerde taşınmazın ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak varsa tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine ablike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmelidir.Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte tarım uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar gerçek kişiler yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacılar yanında, murisler yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3/7/2005 gün 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün 178 ada 29 parsel yönünden BOZULMASINA 21/04/2014 günü oybirliğiyle karar verildi.