Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4553 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 1084 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Mersin Kadastro MahkemesiTARİHİ : 12/12/2012NUMARASI : 2011/13-2012/126Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı K.. H.. vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RKadastro sırasında Mersin İli, T.. İlçesi, D...Köyü 965 parsel sayılı 23675,12 m2 yüzölçümlü taşınmaz, 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanun ile eklenen geçici 8. madde hükmü uyarınca kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle tarla niteliği ile davalı adına tespit edilmiştir.Davacı Hazine vekili, davalı adına tesbiti yapılan çekişmeli taşınmazda zilyetlikle iktisap şartlarının davalı lehine gerçekleşmediğini iddia ederek, tespit tutanağının iptali ile Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece, davanın kabulü ile çekişmeli taşınmaza ilişkin tespitin iptali ile dava konusu taşınmazın aynı nitelik ve miktarı itibariyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı K.. H.. vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.Çekişmeli taşınmaz, 766 sayılı Tapulama Kanununa göre yapılan 15.04.1977 tarihinde kesinleşen kadastro çalışmaları sırasında orman olduğu gerekçesi ile tesbit harici bırakılmıştır.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması 1990 yılında yapılmış, sonuçları 21.08.1992 günü altı ay süre ile ilân edilerek kesinleşmiş, taşınmaz orman sınırları dışında bırakılmıştır.Mahkemece, dava konusu taşınmaz için, orman kadastrosunun kesinleşme tarihinden dava tarihine kadar sürdürülen zilyetlik süresinin 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde belirtilen 20 yılı bulmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir.Şöyle ki; yörede 1977 yılında kesinleşen genel arazi kadastrosu sonucunda çekişmeli taşınmazın bulunduğu alan Devlet Ormanı niteliğiyle tesbit harici bırakılmıştır. H.G.K.’nun 24/10/2001 gün ve 2001/8 – 964 - 751 sayılı ve 13/02/2002 gün ve 2002/8 – 183 – 187, 2004/8 – 15 - 7, 2004/8 – 242 - 292 ve 20. Hukuk Dairesinin 2008/20 – 214 - 241 sayılı kararları ile kadastro (tapulama) komisyonlarınca orman sayılarak tesbit harici bırakılan yerler, orman kadastrosunun kesinleştiği güne kadar orman sayılacağından, kesinleşme tarihine kadar sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyecektir. Ancak, bu tarihten sonra sürdürülen zilyetlik ise, davacı yararına hak doğurabilecektir. Genel uygulama bu yönde olmakla birlikte, kadastro veya tapulama çalışmaları sırasında, paftasında orman belirtmesi yapılarak tesbit dışı bırakılan yerlerin, resmî belge ve bilgilerden yararlanmak suretiyle yapılacak araştırma sonucu öncesi itibariyle orman sayılmayan yerlerden olduğunun belirlenmesi ve mevcut fiilî durum itibariyle de orman olmadığı ve çevre ziraat arazileri ile de bütünlük arzeden yerlerden olduğunun belirlenmesi halinde, yukarıda belirtilen kuralın uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle, bu türden yerlerin 3402 sayılı Kanunun 17. maddesi kapsamında imar - ihya edilmesi ve olağanüstü kazandırıcı zamanaşımı süresinin tamamlanması ile de kazanılması mümkündür.Somut olayda; taraf delilleri toplanmamış, keşif yapılmamış, çekişmeli taşınmazın 1977 yılında kesinleşen tapulama çalışmalarında orman olarak tesbit harici bırakılan yerlerden olduğu ve kesinleşen orman tahdidine göre taşınmazın orman sınırları dışında bırakıldığı belirlenmesine karşın, taşınmazın öncesi itibariyle orman olup olmadığı, eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarından yararlanmak sureti ile belirlenmediği gibi, taşınmazın orman içi açıklık olup olmadığı hususları da irdelenmemiştir. O halde, mahkemece, taraf delilleri toplandıktan sonra, en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile dava tarihinden 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulunduğu yerden getirtilip, halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla mahallinde yapılacak inceleme ve keşifte çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde göründüğü orman ya da 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesinde ifade edilen orman içi açıklık olup olmadığı, dava tarihinden 20 yıl önce taşınmazın kullanılıp kullanılmadığı, fotogrametri yöntemiyle düzenlenen kadastro paftasında tasarruf sınırı bulunup bulunmadığı, taşınmaz üzerinde önceki yıllarda ve şimdi bulunan bitki örtüsünün cinsi, sayısı, yaşı ve dağılımı durumunun ne olduğu Orman Kadastro Yönetmeliğinin 26. maddesi hükümleri gözönünde bulundurularak belirlenmeli, orman sayılan yerlerden olduğu belirlendiği takdirde sürdürülen zilyetliğe değer verilmeyeceği düşünülmeli,Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte tarım uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar gerçek kişi yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davalı yanında, murisler yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı yasanın 3/7/2005 tarihli ve 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükümleri gözönünde bulundurularak sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 15/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.