Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 4034 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 9398 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ :Kadastro MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... ve davalı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:2005 yılında yapılan kadastro sırasında ... Köyü, 104 ada 126 parsel sayılı 1044,56 m² yüzölçümündeki taşınmaz, bahçe niteliği ile davalı ... adına tesbit edilmiştir. Davacı ... , taşınmazın kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kaldığını iddia ederek tapusunun iptali ile 104 ada 946 parsel sayılı ... ile tevhidinin yapılarak tek parsel halinde tesciline karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, davanın reddi ile, çekişmeli taşınmazın kadastro tutanağının iptaline taşınmazın tamamının tarla vasfıyla adına tesbit ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı ... ve davalı ... tarafından temyiz edilmiştir. Dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu ... Köyünün bir bölümünde 1947 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu; daha sonra 1995 yılında anılan köy sınırları içinde bulunan ormanların 6831 sayılı Kanuna göre orman kadastrosu ile 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B madde uygulaması yapılmış, bu çalışma da 02/07/1997 tarihinde ilân edilerek kesinleşmiştir. Mahkemece verilen karar, usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki, kadastro mahkemesinin görevi, kadastro tutanağının tanzimi tarihinden tutanağın kesinleşmesine kadar geçecek zaman içindeki itiraz ve davalar için söz konusudur. Başka bir anlatımla; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 26. maddesinin dördüncü fıkrasına göre, kadastro mahkemesinin yetkisi, kadastro tutanağının düzenlendiği günde başlar. Hakkında tutanak düzenlenmeyen veya düzenlenmiş olup kesinleşen taşınmazlarla ilgili iddiaların (davaların) genel mahkemede görülmesi gerekir. Tutanak kesinleştikten sonra kadastro mahkemesinin görevi sona erer. Mahkemelerin görevi kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re'sen gözetilmesi de zorunludur. Somut olayda, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede, genel arazi kadastrosuna ilişkin tutanaklar 07.04.2006 ilâ 08.05.2006 tarihleri arasında ilân edildiği, eldeki davanın ise 30 günlük süre geçtikten sonra 09/05/2006 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Kadastro tesbitinin kesinleşmesinden sonra açılacak davalara kadastro mahkemesinde bakılmaz. Mahkemece bu yön gözetilerek, görevi kapsamında kalmayan davada görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, davanın esası hakkında karar verilmesi doğru değildir. Belirlenen bu duruma göre; mahkemece görevsizlik kararı verilip, dosyanın genel mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, davanın esasına dair hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.Kabule göre de; eldeki davada tespit malikleri davalı konumundadır. 'nin davalı sıfatı bulunmamaktadır. Mahkemece ihbar yolu ile dahili davalı olarak yargılamaya çağrılması 'ye taraf sıfatı kazandırmayacağı gibi, 'nin de çekişmeli taşınmaza yönelik ayrı bir davası ve katılımı bulunmamaktadır. HMK'nın 26. maddesine göre hâkim tarafların talebiyle bağlıdır kuralı gereğince talebi aşacak biçimde taşınmazın tarla vasfıyla adına tesbit ve tesciline karar verilmiş olması da doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ... ile davalı ...'in temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 11/05/2015 günü oybirliğiyle karar verildi.