Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 403 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 7867 - Esas Yıl 2012
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı gerçek kişi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı ... Yönetimi,... Köyü, 825 parsel sayılı 4900 m² yüzölçümlü taşınmazın kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığı iddiasıyla davalı adına olan tapu kaydının iptali ve orman niteliği ile Hazine adına tescilini istemiştir. Mahkemece, davanın KABULÜNE, çekişmeli taşınmazın 28.04.2010 tarihli bilirkişi rapor ve krokisinde (B) harfi ile gösterilen 4222 m² bölümünün tapu kaydının iptali ile orman niteliğiyle Hazine tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı gerçek kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan tapu kaydının iptal ve tescili istemine ilişkindir.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1946 yılında 3116 sayılı Kanuna göre yapılan orman kadastrosu, daha sonra yapılan ve itirazsız yerlerde 23.05.1980 günü, itirazlı yerlerde ise 20.06.1983 tarihinde ilân edilerek kesinleşen 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanunla değişik 2. madde ve aplikasyon çalışması ile 23.12.1988 tarihinde ilân edilerek kesinleşen 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanun ile değişik 2/B uygulaması ve aplikasyon çalışması vardır.Dosya içeriğine göre, mahkemece, dava dilekçesinin tebliği için davalı gerçek kişiye çıkartılan tebligat parçalarının davalının yurt dışında olduğundan iade edildiği, yaptırılan kolluk araştırması sonucu...'da çalıştığının tesbit edildiği, bunun üzerine davalıya ilânen tebligat yapıldığı gözlenmiştir. İlânen tebligat en son başvurulacak bir çare olup yurt dışında bulunan Türk Vatandaşlarına ilişkin olarak 7201 sayılı Tebligat Kanununun 28. maddesinde ve 07/08/2012 gün ve... nolu Resmî Gazetede yayımlanan 16/07/2012 gün ve 2012/3474 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlükten kaldırılan Tebligat Tüzüğünün 47. maddesi ve 25/01/2012 gün 28184 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Tebligat Kanununun uygulanmasına dair Yönetmeliğin 49. maddesi uyarınca, yurt dışında yayımlanan bir gazetede ilân yaptırılması, ayrıca tebliğ olunacak evrak ile ilân suretlerinin yabancı ülkede bulunan kişinin varsa bilinen en son adresine, ayrıca, iadeli taahhütlü mektupla gönderilmesi ve posta makbuzunun dosyasında saklaması gerekir. Davalının yurt dışı adresinin tesbiti için hiçbir araştırma ve inceleme yapılmadan yurt dışında oturan davalıya usulüne uygun olarak ilânen tebligat yapılmaması savunma hakkını kısıtlayan önemli bir usûl hatasıdır.Mahkemenin yukarıda anlatılan bu uygulaması, davalı gerçek kişinin Anayasa ile güvence altına alınan davaya karşı cevap, savunma ve delillerini bildirme imkânının kısıtlanması niteliğindedir. Oysa, savunma hakkı en tabi Anayasal haklardandır.Anayasanın 36. maddesine göre herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Adil yargılama hakkı hak arama özgürlüğünün uygulamaya yönelik uzantısı niteliğinde olduğundan, davalıya usûlüne uygun tebligat yapılarak taraf teşkili sağlanmadan delil toplanılması, savunma ve delillerini bildirmelerine olanak verilmeden keşif kararı alınarak hüküm kurulması savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğu gibi adil yargılanma hakkı ve hukukî dinlenilme hakkına da aykırıdır.Bir davanın görülmesi için taraf teşkili esastır. Hakimin bu hususu resen gözetmesi gerekir. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. H.M.K.’nun 27. maddesi hükmünde çok açık şekilde vurgulanan kurala göre, mahkeme, tarafların hukukî dinlenilme hakkının gereği olarak tarafları iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden delilleri toplayıp hükmünü veremez.Bu itibarla, davalıya veya dosyada vekaletnamesi bulunan vekiline Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak, dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ ettirilip, bu davada da yer alma olanağı verilerek, dosyada taraf teşkili tamamlandıktan ve davada yer alan tüm tarafların savunma ve delillerini bildirmelerine olanak tanındıktan sonra işin esasına girilip hüküm kurulması gerekirken, taraf teşkili yöntemince tamamlanmadan, hukukî dinlenilme hakkı göz ardı edilerek, davanın taraflarının savunma ve delillerini bildirmelerine olanak tanınmadan, Anayasa ile güvence altına alınan savunma hakkını kısıtlayacak biçimde işin esasına girilerek yazılı biçimde hüküm kurulması esaslı bir usul hatası olup mutlak bozma nedenidir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 28/01/2013 günü oybirliğiyle karar verildi.