Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3566 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 8067 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Antalya 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 31/01/2013NUMARASI : 2009/227-2013/29Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı gerçek kişi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı B..C.., 17.05.2002 günlü dilekçesiyle; Pınarlı Beldesi (..,..Mevkiinde bulunan sınırlarını bildirdiği 1629 m², 832 m², 221 m², 1459 m² ve 487 m² yüzölçümündeki 5 parça taşınmazı eklemeli olarak, 40 yılı aşkın süredir malik sıfatıyla çekişmesiz ve aralıksız zilyet ettiğini, yararına kazandırıcı zamanaşımı yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğunu iddi ederek adına tapuya kayıt ve tescilini istemiştir. Mahkemece davanın kabulüne ilişkin verilen karar, davalı Hazine tarafından temyiz edilmekle hüküm Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 26.03.2009 gün ve 2009/2239-5141 sayılı kararı ile bozulmuştur. Hükmüne uyulan bozma kararında özetle “...imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten tescil davasının açıldığı güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülerek tapuya tescili istenen taşınmazların niteliklerinin, imar ve ihya edildiklerinin ve üzerilerinde sürdürülen zilyetliklerin, başlangıç ve sürelerinin, kullanılıp kullanılmadıklarının ve tasarruf sınırlarının ne oldukları hususlarında en eski tarihli hava fotoğrafı ile memleket haritaları ve dava tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritalarında usulünce araştırılmadığı, gerçek eğim durumları belirlenmediği, eski ve yeni niteliğinin belirlenmediği, keşif sırasında taşınmazları çeşitli yönlerinden hali hazır durumlarını gösterir renkli fotoğraflarının çektirilmediği, davanın açıldığı tarihten önce ya da sonra Hazine yetkilileri tarafından idari tahkikat ve haksız işgal (ecrimisil) tutanakları düzenlenip düzenlenmediği ile çekişmeli taşınmazın bulunduğu yeri kullandığı için D.. M.. adına ecri misil tahakkuk ettirilip ettirilmediğinin araştırılmadığı, çekişmeli taşınmazın Ö.. T. Sanayi A.Ş. tarafından, beton santralı yapılmak üzere Hazineden taşlık ve çalılık 26500 m² yüzölçümünde olarak kiralanmak ya da satın alınmak istenen alanda kalıp kalmadığının belirlenmediği, davacı B...C..’un ... ..esinde bulunan 1000 m² yüzölçümündeki taşınmaz için ecrimisil ödemesi nedeniyle malik sıfatıyla zilyet olup olmayacağı düşünülmesi...” gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, dava konusu taşınmazların orman tahdit ve haritalarına göre orman sayılmayan yerlerden olduğu, ancak makilik alan olarak tefrik edilen sahada kaldıklarından 6831 sayılı Kanunun 5831 sayılı Kanunla değişik 5. maddesi ve 30.04.2010 gün ve 2004/1 – 1 sayılı İBK uyarınca imar ve ihya ile zilyetlik yoluyla kazanılamayacakları gerekçesiyle davacı gerçek kişinin davasının reddine ve fen bilirkişi D.. A..T.. tarafından düzenlenen 29.03.2005 tarihli raporda sarıya boyanarak (A) ile gösterilen 1629 m², (B) ile gösterilen 832 m², (C) ile gösterilen 221 m², (Ç) ile gösterilen 1459 m² ve (D) ile gösterilen 487 m² yüzölçümündeki taşınmazların Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, arazi kadastrosunda tapulama harici bırakılmış taşınmazların, imar ve ihya ile kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle, Medenî Kanunun 713. maddesi gereğince tapuya tescili istemine ilişkindir.Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde 3116 sayılı Kanuna göre 1946 yılında yapılıp kesinleşen orman tahdidi; daha sonra, 1974 yılında yapılıp 20.10.1975 tarihinde ilân edilerek kesinleşen 1744 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması, 1988 yılında yapılıp 14.02.1988 tarihinde ilân edilerek dava tarihinden önce kesinleşen aplikasyon, orman kadastrosu yapılmamış yerlerin kadastrosu ve 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B madde uygulaması vardır.Taşınmazların bulunduğu .. Köyünde 1 ilâ 135 sayılı parsellerin kadastro çalışmaları 1963 yılında yapılıp, sonuçları 23.11.1963 ilâ 23.12.1963 tarihleri arasında ilân edilmiş, ikinci kadastro çalışması 1976 ilâ 1980 yılları arasında yapılıp, sonuçları 17.06.1980 tarihinde ilân edilmiştir. Dava konusu taşınmazlar ise 1964 yılında yapılan çalışmada tapulama dışı bırakılmıştır. Mahkemece, çekişmeli taşınmazların makiye ayrılan sahada kaldığından 30.04.2010 tarih 2004/1-1 sayılı Y.İ.B.B.G.K. gereğince zilyetlikle kazanılamayacağı kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve incelemede, çekişmeli taşınmazların 1946 yılında yapılan orman tahdidi dışında bırakıldığı ve 1952 yılında makiye tefrik edilen alanda kaldığının belirlendiği, davanın özelliği nedeniyle maki tesbit komisyonlarının yaptıkları işlemlerin niteliğinin belirlenmesinin zorunlu olduğu, 22.03.1996 tarih ve 5/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile 5653 sayılı Kanunla değişik 3116 sayılı Kanunun 1/e maddesi uyarınca kurulan maki tesbit komisyonlarının kanunî ve yaptıkları işlemlerin de geçerli olduğu ve makiye ayrılan yerlerde özel kanunlar uyarınca oluşturulan tapulara değer verileceğinin kabul edildiği, gerek Hukuk Genel Kurulunun gerekse ilgili Yargıtay Dairelerinin kararlıkla sürdürdükleri içtihatlarının da bu yönde olduğu, (HGK'nun 27.02.2002 tarihli ve 1/19 E.-97 K.), 30.04.2010 gün ve 2004/1- 2010/1 sayılı İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararında ise, açıkça maki komisyonlarınca yapılan işlerin sadece nitelik belirleme olup, orman dışına çıkarma işlemi olmadığı, tahdidin kesinleşmesiyle orman olarak tapuya kayıt edilen taşınmazların, makiye ayrılmakla tapusuz hale dönüşmeyeceğinin vurgulandığı, 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp orman tahdidi içinde kaldığı kesinleşen, ancak tapuya tescil edilmeyen yerlerde 5653 sayılı Kanunla değişik 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre maki komisyonlarının yaptığı işlemlerin bir tesbit niteliği taşıdığının, teknik ve hukukî anlamda orman kadastro (tahdit) sınırı dışına çıkarma işlemi olmadığının, 27/01/2009 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6831 sayılı Orman Kanuna 5831 sayılı Kanunun 5. maddesi ile eklenen Ek 10. madde hükmünün de maki tesbit komisyonlarınca 5653 sayılı Kanun uyarınca maki olarak tesbit edilen yerlere de uygulanması gerektiğinin ve bunun sonucu olarak bu yerlerin tesbit tarihinden itibaren imar ve ihya ile zilyetlik yoluyla kazanılmasına olanak bulunmadığının kabul edildiği vurgulandığından, orman tahdidi kapsamı dışında bulunan taşınmazlarda 22.03.1996 tarih 5/1 sayılı ve 30.04.2010 gün ve 2004/1- 2010/1 sayılı İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararlarının uygulanma olanağı bulunmamaktadır. O halde mahkemece, dava konusu taşınmazların orman tahdidi dışında eğimi düşük çalılık ve makilik alan olması nedeniyle zilyetlikle kazanılabileceği nazara alınarak davacıların zilyetliğinin bulunup bulunmadığı, varsa ne zaman ve nasıl başladığı ve ne şekilde sürdürüldüğü, imar ve ihyanın gerçekleşip gerçekleşmediği gibi hususlarda inceleme ve değerlendirme yaparak davanın esasına ilişkin karar verilmesi gerekirken 30.04.2010 gün ve 2004/1- 2010/1 sayılı İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı ve 6831 sayılı Orman Kanuna 5831 sayılı Kanunun 5. maddesi ile eklenen Ek-10. madde hükmünün yanlış yorumlanması nedeniyle gerçek kişinin davasının reddine, Hazinenin karşı tescil isteminin kabulüne karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı gerçek kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 25/03/2014 günü oybirliğiyle karar verildi.