MAHKEMESİ : Ödemiş 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 23/01/2013NUMARASI : 2012/553-2013/47Taraflar arasındaki tapu iptali tescil davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 23/01/2013 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı gerçek kişi vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 28/05/2013 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacı gerçek kişi vekili gelmedi, karşı taraftan Hazine ve Orman İdaresi vekili Av. G..Ş.. geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:K A R A RDavacı vekili, Beydağ İlçesi, ..06 ada 1 parselin, 2008 yılında yapılan kadastro sırasında 260 H. 3185 m² yüzölçümünde orman niteliğiyle Hazine adına tesbit ve tescil edilmiş ise de, bir bölümünde davacının zilyet olduğu iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece, 10/05/2010 tarihli krokide işaretli 8812 m² yüzölçümündeki taşınmaz hakkındaki davanın kabulü ile davacı adına tapuya tesciline ilişkin verilen karar, davalılar Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 21.03.2012 gün ve 2011/16273 - 4296 sayılı kararı ile bozulmuştur.Hükmüne uyulan bozma kararında özetme “...yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporuna göre mahkemenin değerlendirmesinin yerinde olmadığı, 10.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kanunun 4/3. maddesi gereğince orman kadastrosunun yapılması halinde, orman kadastro işlemlerinin de ikmal edilmiş sayılacağı, orman kadastrosunun kesinleştiği yerlerde ise orman sınırlarına aynen uyulacağı öngörülmüş iken, 22.02.2005 gün 5304 sayılı Kanun ile sözü edilen üçüncü fıkra değiştirildiği ve aynı maddeye 4, 5 ve 6 ıncı fıkralar eklendiği, bu değişiklikte 3. fıkranın "Çalışma alanında orman bulunması ve 6831 sayılı Orman Kanuna göre orman kadastrosuna başlanılmamış olması halinde, orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tesbitinin kadastro ekibince yapılacağı, ancak; bu çalışmalarda kadastro ekibine Orman Genel Müdürlüğü taşra teşkilatınca görevlendirilecek en az bir orman yüksek mühendisi veya ziraat mühendisinin bildirimden itibaren 7 gün içinde iştirak ettirilmesinin zorunlu olduğu, bu çalışmalara muhtar ve bilirkişilerin katılmaması halinde çalışmalar re’sen devam ettirileceğinin öngörüldüğü, eklenen 5. fıkrada ise "Çalışma alanındaki ormanların bu ekipçe sınırlandırılma ve tesbitleri yapılarak otuz günlük kısmî ilâna alınır. Bu alanlarda orman kadastrosu yapılmış sayılır" hükmünün getirildiği, yine, 27.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5831 sayılı Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile 6831 sayılı Orman Kanununun 7. maddesinin birinci fıkrasının sonuna; "Ancak, henüz orman kadastrosuna başlanılmamış yerlerde, 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümlerine göre belirlenen orman sınırı, orman kadastro komisyonlarınca belirlenen orman sınırı niteliğini kazanır" cümlesi eklenmek suretiyle 6831 sayılı Kanun hükümleri 3402 sayılı Kanun hükümleri ile uyumlu hale getirildiği, yukarıda belirtilen yasaların getirdiği bu yeni düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında; dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi uyarınca orman kadastro çalışmalarının yapıldığı, kadastro ekiplerince dava konusu taşınmazın orman niteliğiyle Hazine adına tespit ve tescil edildiği ve kamu malı niteliğini kazandığı, 3402 sayılı Kanunun 16/D maddesi hükmünde "Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanlar, bu yasada hüküm bulunmayan hallerde, özel yasaları hükümlerine tabi olduğu"nun belirtildiği, bu nedenle ormanlar hakkında özel yasa olan 6831 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerektiği ve 6831 sayılı Kanunun 11/1. maddesinde de orman kadastrosunun kesinleşmesinden sonra tapulu taşınmazlarda tapu sahiplerinin 10 yıllık hak düşürücü süre içinde dava açabilecekleri hükmünün bulunduğu, bu ilkelerin H.G.K.'nun 08.06.2005 gün ve 2005/20-327-377 sayılı ve 28.06.2006 gün 2006/20-467-494 sayılı kararlarında da aynen benimsendiği gözetilerek, davacının zilyetliğe dayanarak açtığı davanın reddine karar verilmesi” gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozma kararına uyularak bu kez, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi hükmüne göre yapılmış ve 16/12/2008 tarihinde kesinleşmiş, çekişmeli Yukarı Aktepe Köyü 106 ada 1 parsel, bu işlemde 260 H. 3185 m2 yüzölçümünde Devlet Ormanı niteliğiyle Hazine adına tesbit ve tescil edilmiştir. Her ne kadar; mahkemece, Dairece verilen bozma kararına uyularak karar verilmiş ve bunun sonucunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukukî esaslar gereğince karar verme mükellefiyeti meydana gelmiş ve bunun sonucunda taraflardan birisi lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durum, başka bir değişle Daire bozma kararı uyarınca taraflar lehine veya aleyhine olarak usuli kazanılmış hak meydana gelmiş ise de, bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması, yine uygulanması gereken bir kanun hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi'nce iptaline karar verilmesi halleri, usûlî kazanılmış hakkın istisnaları olup, oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Hukuk Genel Kurulu'nun 21.01.2004 gün, 2004/10-44 E., 2004/19 K.). Bu istisnaların bulunması halinde Daire bozma ilâmına uyulmuş olması nedeniyle tarafların lehine ve aleyhine oluşan usûlî kazanılmış hak hukukça değer taşımaz.Somut olayda, mahkeme kararından sonra, ancak kesinleşmesinden önce Anayasa Mahkemesi tarafından 22.05.2013 tarih ve 2012/108 Esas - 2013/64 Karar sayılı ilâm ile 31.8.1956 günlü ve 6831 sayılı Orman Kanununun, 05.11.2003 günlü ve 4999 sayılı Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 6. maddesiyle değiştirilen 11. maddesinin birinci fıkrasının “Bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararları kesinleşir. Bu süre hak düşürücü süredir.” biçimindeki üçüncü ve dördüncü cümlelerinin Anayasa’nın 13, 35 ve 36. maddelerine aykırı görülerek iptallerine karar verilmiştir. Karar 12.07.2013 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmış, yayımdan itibaren 6 ay sonra yürürlüğe gireceği düzenlenmiş olup, 13.01.2014 günü itibariyle yürürlüğe girmiştir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve mahkemenin ret karından sonra 26.2.2014 tarihli ve 6527 sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” 1.3.2014 tarih ve 28928 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe girmiş ve 6527 sayılı Kanunla, 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 11. maddesinin somut davayı ilgilendiren birinci fıkrası, “Orman kadastro komisyonlarınca alınan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve haritalar askı suretiyle otuz gün süre ile ilân edilir. Bu ilân ilgililere şahsen yapılan tebliğ hükmündedir. Tutanak ve haritalara karşı itirazı olanlar; askı tarihinden itibaren otuz gün içinde kadastro mahkemelerinde, kadastro mahkemesi olmayan yerlerde kadastro davalarına bakmakla görevli mahkemelerde dava açabilirler. İlân süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve haritalar kesinleşir. Orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanak ve haritaların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukukî sebeplere dayanarak Hazine hariç itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” şeklinde değiştirilmiştir. Getirilen bu yeni düzenlemeye göre, tutanak ve haritaların kesinleştiği tarihten itibaren on yıllık süre içerisinde tapuya dayalı olsun veya olmasın kadastrodan önceki sebeplere dayalı olarak dava açılabilecektir.Eldeki dava, 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanununun 4. maddesi uyarınca yapılan kadastro sonucu orman olarak tescil edilen taşınmaza karşı on yıllık süre içerisinde açılmış olup, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı ve 6831 sayılı Kanunun 11. maddesinde 6527 sayılı Kanunla yapılan değişikliğin usûlî kazanılmış hakkın istisnalarından olup derdest davalarda da uygulanması gerektiğinden, orman kadastrosuna itiraz davalarının 10 yıl içinde zilyetliğe dayalı olarak açılabileceği nazara alınarak tapu kaydı koşulu aranmaksızın işin esasının incelenip sonucuna göre bir karar verilmesi için yerel mahkeme hükmünün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle; davacıların temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine yer olmadığına, bozma nedenine göre temyiz duruşması nedeniyle taraflar lehine vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 25/03/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.