Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 32 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 17595 - Esas Yıl 2009





Taraflar arasındaki tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:Davacı, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği G…… Köyü Karadere mevkiinde bulunan ve sınırları belirtilen taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medeni Yasanın 713. maddesi hükmüne göre taşınmazın adlarına tescilini istemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile (A) ile gösterilen 17719,46 m2 yüzölçümündeki taşınmazın davacı adına, (B) ile gösterilen 5737,72 m2 yüzölçümündeki taşınmaza yönelik davanın reddine, bu kısmın Hazine adına tapuya tesciline, Hazinenin fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine temyiz edilmiştir.Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Yasanın 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 1953 yılında yapılan orman kadastrosu ile 03.03.1993 tarihinde ilan edilerek kesinleşen 2/B madde uygulaması vardır.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede genel arazi kadastrosu 1972 yılında yapılmış ve sonuçları 30.06.1973 - 31.07.1973 tarihleri arasında ilan edilerek kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile dava tarihi arasında 20 yıllık süre geçmiştir. 1) Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki: Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1953 yılında 3116 Sayılı Yasa hükümleri gereğince orman tahdidi yapıldığı anlaşıldığı halde buna ilişkin tahdit belgeleri ve tahdit haritası getirtilip, mahallinde uygulanmadığı gibi çekişmeli taşınmaza komşu olan 107 ve 106 numaralı kadastro parsellerinin dayanağı olan 51 ve 56 numaralı vergi kayıtları getirtilerek mahallinde uygulanmamış, dava konusu taşınmazı ne şekilde okudukları tespit edilmemiştir. Ayrıca, dosyada mevcut 2/B haritasındaki orman sınır noktaları ile fenni bilirkişiler A.. O.. ve Y.. K.. tarafından düzenlenen 03.02.2009 tarihli rapora ekli krokide ki orman sınır noktaları açı, eğim, yön ve uzaklık bakımından benzerlik yoktur ve numarandırılma yönünden birbirini tutmamaktadır. Eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulamaz.Kural olarak, 4785 Sayılı Yasa gözetilmek suretiyle orman tahdidi yapılıp, kesinleşmişse; bir yerin orman olup olmadığı kesinleşmiş tahdit haritasının orman mühendisi aracılığıyla yerine uygulanması yoluyla çözümlenir. O halde, mahkemece öncelikle çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1953 yılında yapıldığı anlaşılan orman tahdide ilişkin işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarının askı ilan tutanakları ile taşınmazın bulunduğu yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman tahdit harita örneği ile çekişmeli taşınmaza komşu olan 101 ve 107 numaralı kadastro parsellerinin tapulama tespit tutanakları ile varsa dayanak tapu veya vergi kayıtları ile 1980-1990'lı yıllara ait hava fotoğrafları getirtildikten sonra, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek bir mühendis ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşturulacak iki. kişilik bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte 2 Eylül 1986 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 6831 Sayılı Orman Yasasına Göre Orman Kadastrosu ve Aynı Yasanın 2/B maddesinin uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49. maddesinde yazılı "orman sınır noktası ve hatların uygulanmasında tutanaklardan, orman kadastro haritasından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon, röper noktalarından yararlanılır. Sınırlama tutanakları ile orman kadastro haritaları arasında çekişme olduğunda ölçü değerleri ve tutanaktaki ifadeler arazinin durumuna göre incelenir, hangisi daha çok uyum gösteriyorsa ve gerçek duruma uygun ise o esas alınır." hükmü ile 15.07.2004 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin "Teknik İşler" başlıklı Dokuzuncu Bölümde yazılı esaslar göz önünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevkii, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6-7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeği çevrilerek, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve kroki alınmalı, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon ve 2/B madde harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde yukarıda yazılı Yönetmelikler ile Teknik İzahnamelerde yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği düşünülmelidir. Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma ( Medeni Yasanın 713. maddesi, 3402 Sayılı Yasanın 14. ve 17. maddelerindeki ) koşulların araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak, yapılacak keşifte 1980-1990 lı yıllara ait hava fotoğrafları ve memleket haritasında taşınmazın o yıllarda ziraat alanı olarak kullanılıp kullanılmadığı, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, taşınmazın toprak yapısı incelenmeli , çekişmeli taşınmazın fiili durumunu da belirtir şekilde rapor alınmalı, imar ihya üzerinde durulup, bu konuda ve zilyetliğin tespiti yönünden tanık beyanlarına başvurulmalı, tarafların bildirecekleri zilyetlik tanıkları H.Y.U.Y.'nın 259. ve 265. maddeleri gereğince taşınmaz başında dinlenip; taşınmazın öncesi itibariyle niteliğinin ne olduğu, kime ait olduğu, zilyetliğin nasıl meydana geldiği, ne kadar süre ile ne şekilde devam ettiği, bunun ekonomik amacına uygun olup olmadığı, tanıkların bilgi ve görgülerinin hangi eylemli olaylara dayandırıldığı belirlenmeli, yerel bilirkişinin imar ihya ve zilyetlik olgusunu hangi olaylarla nasıl hatırladıkları saptanmalı, ayrıca varsa çekişmeli taşınmaza komşu olan 106 ve 107 numaralı parsellerin dayanağı olan 51 ve 56 numaralı vergi kayıtları mahalli bilirkişi eliyle mahalline uygulanmalı , çekişmeli taşınmaz yönünü ne olarak okudukları tespit edilmeli ,toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.2) Kabule göre ise (A) kısmının davacı adına, (B) kısmının Hazine adına tapuya tesciline karar verildiği halde bu kısımlarının niteliğinin belirlenmemiş olması da doğru değildir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 18.01.2010 günü oybirliğiyle karar verildi.