MAHKEMESİ :Kadastro MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A R1995 yılında yapılan kadastro sırasında...İli, Merkez İlçesi, ... Köyünde bulunan 103 ada 115 parsel sayılı taşınmaz, 1489 m2 yüzölçümü ve tarla niteliği ile belgesizden... adına tespit ve tescil edilmiştir.Davacı...; 20.10.2010 havale tarihli dava dilekçesi ile; ... Köyünde bulunan ve... adına kayıtlı olan, 103 ada 115 parsel sayılı taşınmazın,159 nolu Orman Kadastro Komisyonunca yapılan çalışmalarda “... Devlet Ormanı 11” numarası ile devlet ormanı olarak sınırlandırıldığını, oysa, taşınmazın yörede daha önce yapılarak kesinleşen orman tahdidi dışında kaldığını belirterek 103 ada 115 parsel sayılı taşınmazın 159 nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından orman olarak sınırlandırılması işleminin iptali ile taşınmazın orman sınırı dışına çıkarılmasına ve tarla vasfı ile... adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Mahkemece; davanın kabulü ile103 ada 115 parsel sayılı taşınmaza yönelik 159 nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından yapılan kadastro çalışmalarının bütün sonuçları ile hükümsüz sayılmasına,dava konusu taşınmaz tapuda davacı adına kayıtlı olduğundan, bu konuda ayrıca hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davalı ... Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, orman tahdidine itiraz niteliğindedir.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce 1940 yılında, 3116 sayılı Kanun uyarınca yapılarak kesinleşen orman kadastrosu, 09.09.1977 tarihinde ilân edilerek kesinleşen, sınırlaması yapılmış ormanlarda 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanunla değişik 2. madde uygulaması ve davaya konu, 27.04.2010 tarihinde 6 ay süre ile ilân edilen, sınırlaması yapılmamış ormanların kadastrosu ve 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B uygulaması bulunmaktadır. Mahkemece; çekişmeli yer hakkında; 1995 yılında yapılan kadastro ile taşınmazın tarla vasfı ile... adına tescil edildiği, bu kadastro çalışmasından sonra, 2010 yılında 159 nolu Orman Kadastro Komisyonu tarafından yapılan, evvelce sınırlaması yapılmamış ormanların orman kadastrosu ve evvelce sınırlaması yapılmış ormanlarda 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B uygulaması yapılmasının ikinci kadastro sayılacağından bahisle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan hüküm kurulmuştur. Şöyle ki; dosya içerisine dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde yapılan orman kadastro çalışmalarına ilişkin tüm tutanaklar getirtilmemiş, dava konusu taşınmazların en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarına göre konumu araştırılmamış, taşınmazın bu belgelerdeki nitelikleri de belirlenmemiştir. Yörede 1977 yılında yapıldığı anlaşılan orman tahdidinde orman kadastro Komisyonunun 2. madde çalışma yetkisi olduğu askı ilanından anlaşılmakta ise de; orman bilirkişi tarafından bu komisyonun aynı zamanda sınırlaması yapılmamış ormanlarda orman kadastro yapma yetkisi bulunduğu belirtildiği halde, 1977 yılında yapılan bu çalışmalara ilişkin yalnızca askı ilân tutanağı olduğundan bu bilginin denetlenmesi de mümkün olmamıştır.Kural olarak, tahdidin kesinleştiği yerlerde, bir yerin orman olup olmadığı kesinleşmiş tahdit haritasının uygulanmasıyla çözümlenir ise de; bu sınırlandırmada 4785 sayılı Kanun hükümlerinin nazara alınmış olması halinde sağlıklı çözüme ulaştırır. Zira, 3116 sayılı Kanuna sadece devlet ormanlarını belirlemiş olup, bu yasaya göre, 13.07.1945 tarihinden önce yapılan sınırlandırmalar sonucu oluşup kesinleşen tahdit haritaları, sınır dışında kalan taşınmazların orman niteliğini ve hukuki durumunu saptamakta yetersiz kalır. Bu şekildeki taşınmazların orman olup olmadığının 4785 ve 5658 sayılı Kanun hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar hiçbir işleme lüzum olmaksızın devletleştirilmiştir. Devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 Sayılı Yasa ile iadeye tabi tutulmuştur. Devletleştirilen ve iadeye tabi olmayan ormanlara ait tapu kayıtları hukuki değerlerini yitirirler. Bilindiği gibi halen yürürlükte olan yasalarımıza göre orman kadastrosu 6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerine göre yapıldığı gibi, 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümlerine göre de yapılmaktadır.6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerine göre yapılan orman kadastrosu; 6831 sayılı Kanunun 4999 sayılı Kanun ile değişik 7. maddesi hükümlerine göre "Devlet Ormanlarının, hükmü şahsiyeti haiz amme müesselerine ait ormanların, özel ormanların ve evvelce sınırlaması yapılmış olup da herhangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanların orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde bulunan her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayin ve tesbiti orman kadastro komisyonlarınca yapılır" aynı yasanın 11. maddesi uyarınca "Orman Kadastro Komisyonlarınca tutanakların askı suretiyle ilanı, ilgililere şahsen tebliğ hükmündedir. Tutanak ve kararlara karşı askı tarihinden itibaren altı ay içinde kadastro mahkemelerine .... müracaatla sınırlamaya ve bu Yasanın 2. maddesine göre orman sınırı dışına çıkarma işlemlerine ..., ... ve hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler itiraz edebilir... Hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler tarafından açılacak sınırlamaya itiraz davalarında (orman sınırı içine alınan yerler hakkında) hasım ..., 2. maddeye göre orman sınırı dışına çıkarma işlemlerine karşı açılacak davalarında ise hasım .. Bakanlığı..ile ...dür. ...nce (Kadastro Komisyonunca orman sınırı dışında bırakılan yerler hakkında) açılacak davalarda hasım, hak sahibi gerçek ve tüzel kişiler ile ..." Yargıtay uygulamalarına göre, orman kadastro komisyonlarının orman sınırı dışında bıraktığı yerlerin orman sınırı içine alınması konusunda Orman Bakanlığı ya da ... tarafından açılan orman kadastrosuna itiraz davalarının devamı sırasında, davaya konu taşınmazlarda kendilerine husumet yöneltilenler dışında başka hak sahiplerinin bulunduğunun anlaşılması halinde, o hak sahipleri de davaya dahil edilerek husumet yaygınlaştırıldıktan sonra, davanın esas yönünden karara bağlanması gerekir. Arazi kadastrosundan sonra yapılan orman kadastrosunun ikinci kadastro olup olmadığı konusuna gelince; ikinci kadastro ilk kez 766 sayılı Tapulama Kanunun 46. maddesinde düzenlenmiş, bu madde ile aynı yer hakkında iki kez tapu kaydı oluşturulması önlenmek istenmiştir.3402 sayılı Kanunun 22. maddesinde ise; "Evvelce tesbit, tescil veya sınırlandırma suretiyle kadastro veya tapulaması yapılmış yerlerin yeniden kadastrosu yapılamaz. Bu gibi yerler ikinci bir defa kadastroya tabi tutulmuşsa ikinci kadastro bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılır." (madde 22/1).Kanunun 2. ve 3. fıkralarında bu maddenin uygulanamayacağı haller belirtilmiştir.Kadastro Kanunundaki bu maddenin amacı aynı yerde yeni bir arazi kadastro çalışması yapılmasını ve mükerrer tapu oluşmasını önlemektir. Özel kanun olan Orman Kanununda orman kadastrosunun orman kadastro komisyonları tarafından yapılacağı belirtildiğinden bu maddenin kapsamı dışındadır. Bu açıklamaların ışığında somut olayı incelediğimizde; dava konusu taşınmazın olduğu yerde ilk orman tahdidi 1940 yılında 3116 sayılı Kanun uyarınca yapılarak kesinleşmiş, 1977 yılında 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanunla değişik 2. maddesi uygulaması yapılarak kesinleşmiş, daha sonra 1994 yılında dava konusu taşınmaz arazi kadastrosu ile... adına tespit ve tescil edilmiştir. Davaya konu kadastro çalışması ise 159 nolu Orman Kadastro Komisonu tarfından, evvelce sınırlaması yapılmamış ormanların kadastrosu ve 2/B ugulaması ile orman tahtidi içine alınmış ve hazine tarfından tahdide itiraz davası açılmıştır.Orman Kanunu’nun özel kanun olması, arazi kadastrosunun yapılış yöntemi ve kadastro ekibin oluşumu orman kadastrosunun özel ve teknik bilgi gerektirmesi, orman kanunlardaki “orman kadastrosu orman kadastrosu komisyonları tarafından yapılır” şeklindeki kesin düzenleme karşısında orman kadastrosunun ikinci kadastro olduğunu söylemek mümkün değildir. 1977 yılında yapılan çalışmada yürürlükte olan 1744 sayılı Kanun gereğince hazırlanan Orman Kadastro Yönetmeliği 19.08.1974 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmeliğin 49. maddesinde şahıslar adına tapulaması yapılmış ormanlık sahalarda nasıl işlem yapılacağı belirtilmiştir. Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, arazi kadastrosundan sonra orman kadastrosu yapılması halinde, orman kadastrosunun ikinci kadastro sayılmayacağı açıkça anlaşılmaktadır.Çekişmeli taşınmazın tapu kaydı 1994 yılında kesinleşen arazi kadastrosu ile... adına tarla vasfı ile kaydedilmiştir. Davalı...nin mülkiyet hakkının bulunduğu kuşkusuzdur. Ancak, mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla sınırlandırılabileceği de Anayasa, Kanunlar ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararıyla kabul edilmiştir. Ormanlar; hava, su ve yaşam demektir. Çevre, toplum ve insan sağlığının önem kazandığı günümüzde ormanların korunmasının kamu yararı kavramı içerisinde olduğu konusu da tartışmasızdırTüm bu açıklamalar ışığında; yapılan orman kadastro çalışması kanun gereği olduğundan, ikinci kadastro olarak kabul edilemez. Bu nedenle; davanın esasının incelenmesi gerekirken, yapılan işlemin ikinci kadastro olduğu ve bütün sonuçlarıyla hükümsüz olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı ... Yönetimi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 16/04/2015 günü oybirliğiyle karar verildi.