İNCELENEN KARARINMAHKEMESİ : Kadastro MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacılar vekili, Asliye Hukuk Mahkemesine hitaben yazdığı dava dilekçesinde ... ilçesi, ..., ... eski 1849 yenileme ile 423 ada 46 sayılı 6340 m2 büyüklüğündeki parselin 1/2'si davacı ..., 1/2'si ise Şerife varisleri arasında miras payı devir sözleşmesi ve muvafakatnameye istinaden davacılar Hüsnü, Mustafa ve Durmuşali tarafından kullanıldığını; ... ..., ... mevkii, doğusu yol, batısı 423 ada 46 parsel, kuzeyi yol, güneyi yol ile çevrili yaklaşık 4.500 m2 büyüklüğündeki arazinin Şerife varisleri arasında yine aynı miras payı devir sözleşmesi ve muvafakatnameye istinaden davacılar Hüsnü ve Mustafa tarafından kullanıldığını, dava konusu taşınmazların devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden olmadığını belirterek eski 1849 yenileme ile 423 ada 46 sayılı taşınmazın eşit hisse ile davacılar adında, sınırları bildirilen taşınmazın ise 1/2 hisse ile davacılar ... ve ... adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Asliye Hukuk Mahkemesince davacı tarafın eski 1849 yenileme ile 423 ada 46 sayılı parsele ilişkin davasının tefriki ile ayrı bir esasa kaydına, sınırları bildirilen taşınmaz hakkında 423 ada 62 ve 63 parseller olarak kadastro tutanakları tanzim edildiğinden, Kadastro Kanununun 27. maddesi gereğince mahkemenin görevsizliğine ve dosyanın Kadastro Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Kadastro Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davacılarının davalarının kabulü ile ... ili ... ilçesi ... Köyü ... mevki 423 ada 63 parselin tarla vasfıyla ... ... adına, ... ili ... ilçesi ... köyü ... mevki 423 ada 62 parselin tarla vasfıyla ... ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, Kadastro Kanununun 27. maddesi gereğince genel mahkemeden kadastro mahkemesine aktarılan tescil davasıdır.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde, tapulama çalışması 31.05.1971 tarihinde kesinleşmiş, dava konusu taşınmazlar ... Çayının çay yatağı olarak tespit ve tescil harici bırakılmış, 2013 yılında Kadastro Kanununun Ek 8. maddesi gereğince tescil harici kalan yerlerin kadastrosu yapılmıştır. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 11.05.1955 tarihinde kesinleşmiş orman tahdidi, 03.09.1993 tarihinde kesinleşmiş 2/B uygulaması vardır. Dava konusu taşınmazlar bu çalışmalarda orman sınırları dışında bırakılmıştır. Mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucunda karar verilmiştir. Dava konusu taşınmazların 1970 yılında yapılıp 31.01.1971 tarihinde kesinleşen tapulama çalışmalarında, ... Çayının çay yatağı olarak tespit ve tescil harici bırakıldığı ... Kadastro Müdürlüğünün cevap yazısından anlaşılmasına rağmen keşif sırasında taşınmazın aktif çay yatağı içinde olup olmadığı konusunda bilgi ve uzmanlığına başvurulması gereken jeolog bilirkişi bulundurulmamış, yine davalı ... ...nin dava konusu taşınmazların imar planı içerisinde bulunduğu savunması karşısında taşınmazların imar planı içerisinde bulunup bulunmadığı, taşınmazlar imar planı içerisinde bulunuyorlarsa hangi tarihte imar planı içerisine alındıkları, aktif dere yatağı olmadığı, ıslah çalışmaları sonucu dereden ayrıldığı, imar ve ihyaya konu edilmiş olduğu belirlenirse imar ve ihyanın tamamlandığı tarih ile imar planı kapsamına alındığı tarih arasında zilyetlikle kazanmayı sağlayacak yasal 20 yıllık sürenin geçip geçmediği ve bu kapsamda ve ... Çayının ıslah edildiği tarih hususları araştırılmamıştır. Dava konusu taşınmazların imar planı içerisinde bulunup bulunmadığı, imar planı içerisinde bulunuyorlarsa hangi tarihte imar planı içerisine alındıkları ve ... Çayının ıslah edildiği tarih ilgili yerlerden sorularak tespit edildikten sonra uzman bir fen ve bir jeolog bilirkişi ile taşınmazlar başında yeniden yapılacak keşifte dava konusu taşınmazların aktif çay yatağında olup olmadığı araştırılmalı, taşınmazların aktif çay yatağında olmadıkları belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma (Medenî Kanunun 713. maddesi, 3402 sayılı Kanunun 14. ve 17. maddelerindeki) koşulların araştırılmalıdır. Bu cümleden olarak, yapılacak keşifte, çekişmeli taşınmazların fiili durumunu da belirtir şekilde rapor alınmalı, imar ve ihya üzerinde durulup bu konuda ve zilyetliğin tespiti yönünden tanık beyanlarına başvurulmalı, tarafların bildirecekleri zilyetlik tanıkları HMK’nın 259 ve 261. maddeleri gereğince taşınmazlar başında dinlenip; taşınmazların öncesi itibariyle niteliğinin ne olduğu, kime ait olduğu, zilyetliğin nasıl meydana geldiği, ne kadar süre ile ne şekilde devam ettiği, bunun ekonomik amacına uygun olup olmadığı, imar ve ihyanın tamamlandığı tarih ile imar planı kapsamına alınma tarihine kadar 20 yıllık sürenin geçip geçmediği, geçmedi ise imar kapsamına alındıktan sonra taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğe itibar edilmiyeceği düşünülmeli, tarafların gösterecekleri tanıkları taşınmaz başında yapılacak keşifte dinlenerek bilgi ve görgülerinin hangi eylemli olaylara dayandırıldığı belirlenmeli, yerel bilirkişinin imar ve ihya ile zilyetlik olgusunu hangi olaylarla nasıl hatırladıkları saptanmalı, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 10/03/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.