Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Kadastro sırasında Akçayazı Köyü 107 ada 155 parsel sayılı 30533.44 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, ham toprak niteliği ile Hazine adına tesbit edilmiştir. Davacı gerçek kişi, çekişmeli 107 ada 155 parsel ile birlikte 101 ada 78, 107 ada 34 ve 158 parsel sayılı taşınmazlara da yönelik olarak zilyetliğe ve Kasım 1331 tarih 1 sıra nolu tapu kaydına dayanarak dava açmıştır. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne ve dava konusu 107 ada 155 parselin (A) harfiyle işaretli 2045.48 m2'lik bölümünün davacı adına, geriye kalan bölümünün ise tesbit gibi tapuya tesciline, 101 ada 78 ve 107 ada 158 ve 34 sayılı parseller yönünden ise feragat nedeniyle reddine ve tesbit gibi tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından 155 parsel sayılı taşınmazın krokide (A) ile işaretli bölümüne yönelik olarak temyiz edilmiştir. Dava, kadastro tespitine itiraz niteliğindedir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 Sayılı Yasanın 4. maddesi hükmüne göre yapılmıştır. Mahkemece davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla mülk edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki uzmanlığına başvurulan ziraat bilirkişisi düzenlediği raporda çekişmeli taşınmazın %35 - 40 eğimli olduğunu ,mevcut hali ile tarım makinesi ile işlenmesinin mümkün olmadığını ancak insan ve hayvan gücü ile tarım yapılabileceğini halen üzerinde tarımsal faaliyet yapıldığına ilişkin belirti bulunmadığın,uzun yıllardan beri işlenmemiş ve tarım yapılmamış olduğunu ancak devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olmadığını açıklamıştır. Ancak, çekişmeli taşınmazın sınırında orman niteliğinde taşınmaz bulunmasına rağmen mahkemece orman bilirkişi ile inceleme yapılmamıştır. Ayrıca, dosyadaki uzman ziraat bilirkişi raporundan çekişmeli taşınmazın uzun yıllardan beri kullanılmadığı anlaşıldığından kullanımın taşınmazın ekonomik amacına uygun olup olmadığı, zilyetliğin terk edilmiş olup olmadığı hususlarında yerel bilirkişi ve tanık beyanlarında açıklık da bulunmamaktadır. Orman sınırlandırılması yapılmayan veya sınırlandırılmanın ilk olarak yapıldığı yerlerde, bir yerin orman niteliğinin ve hukuki durumunun 3116, 4785 ve 5658 Sayılı Yasa hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. 3116 Sayılı Yasa ile sadece devlet ormanları belirlenmiştir. 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 Sayılı Yasanın 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar devletleştirilmiş, devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 Sayılı Yasa ile iadeye tabi tutulmuştur. İadenin koşulları yasada gösterilmiştir. Mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında bu konuda uzman serbest orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman yüksek mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 Sayılı Yasalar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 Sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 Sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; c-kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine ablike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı) ve çekişmeli taşınmazın orman olup olmadıkları belirlenmelidir. Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazların orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak, yapılacak keşifte tarım uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; varsa, zilyetlik tanıkları yerel bilirkişiler ile taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin hangi tarihte başladığı, kaç yıl, ne şekilde sürdürüldüğü, taşınmazların öncesinin kime ait olduğu, kullanımın ekonomik amaca uygun bulunup bulunmadığı yerel bilirkişi ve tanıklardan maddi olaylara dayalı olarak sorulup saptanmalı, tesbit tarihine kadar davacı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; davacının uzun yıllardan beri taşınmazı kullanmadığı saptandığında bunun terk anlamına gelebileceği düşünülmeli, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır. Eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak kurulan hüküm usul ve yasaya aykırıdır. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 07/03/2006 günü oybirliğiyle karar verildi.