Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2897 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 2430 - Esas Yıl 2015





İNCELENEN KARARINMAHKEMESİ : Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı ... ... vekili 31.07.2013 tarihli dilekçe ile; müvekkilinin ... ili, ... ilçesi, ... köyü 2404 parsel sayılı taşınmazı 01.10.2007 tarihinde 7.000 m² yüzölçümlü olarak satın aldığını, ancak yaptırmış olduğu aplikasyon sonucu taşınmazın 2.000 m² yüzölçümlü olduğunun belirlendiğini, taşınmazın tapu kütüğünde belirtilen büyüklükte bulunmaması sebebiyle müvekkilinin zarara uğradığını ileri sürerek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutup şimdilik 1.000.-TL tazminatın 01.10.2007 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesi istemiyle dava açmıştır.Davalı vekili; tapu müdürlüğünün taraf sıfatının bulunmadığını, davanın Hazine aleyhine açılması gerektiğini, Hazinenin sorumluluğunun bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece; tapu sicilinde çaplı olarak kayıtlı bulunan taşınmazların çapa bağlı yüzölçümleri ile geçerli oldukları, çekişmeli taşınmazın çaplı krokiye bağlı olarak satın alındığı, bu durumda devletin sorumluluğunun bulunmadığı, 4. Hukuk Dairesinin .../... E. - .../... K. sayılı ilâmının da bu yönde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava; tapu kaydının yanlış tutulması nedeniyle uğranılan zararın, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece verilen karar usûl ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; davacı dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olduğunu belirterek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutup şimdilik 1.000.-TL tazminat istemiyle peşin harç ve maktu başvuru harcını ödemeksizin dava açmış, mahkemece de anılan harçlar alınmaksızın davanın esası hakkında hüküm kurulmuştur. 6100 sayılı Kanunun Belirsiz Alacak ve Tespit Davası Başlıklı 107. maddesinde "Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir..." hükmü öngörülmüştür. Açılacak davanın miktarı biliniyor ya da tespit edilebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz. Talep sonucunun belirlenememesi iki halde mümkündür: Dava açarken talep sonucunun belirlenmesi imkansızdır; davacının dava açarken talep sonucunu belirlemesinin kendisinden beklenemeyecek olmasıdır. Bu ilkeler ışığında; somut olaya bakıldığında tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davalar belirsiz alacak davası niteliğinde olmayıp nisbi harca tâbi davalardandır. 492 sayılı Harçlar Kanununda, harç alınması veya tamamlanması yanların isteğine bırakılmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re'sen) gözetilmesi hükme bağlanmış ve yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmıştır.Harçlar Kanununun “Nispi harçlarda ödeme zamanı” başlıklı 28. maddesinin birinci fıkrasında aynen “(1) sayılı tarifede yazılı nispi harçlar aşağıdaki zamanlarda ödenir” denildikten sonra 23/7/2010 tarihli ve 6009 sayılı Kanunun 18. maddesi ile değişik (a) bendinde “Karar ve ilam harcı” alt başlığı ile “Karar ve ilâm harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenir. Şu kadar ki, ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında peşin alınan harcın oranı yirmide bir olarak uygulanır. Bakiye karar ve ilâm harcının ödenmemiş olması, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmez.” düzenlemesine yer verilmiştir.Aynı Kanunun “Harcı Ödenmeyen İşlemler” başlığını taşıyan 32. maddesinde ise, “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” hükmü getirilmiştir.Yukarıda belirtilen madde hükümlerinden de anlaşılacağı üzere, karar ve ilâm harcının peşin olarak yatırılması gereken miktarı ile maktu başvuru harcı ödenmedikçe, davaya devam edilmesi olanağı bulunmamaktadır.Nitekim vurgulanan bu ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 12.10.2011 gün ve E: .../..., K: 2011/... ile 23.10.2013 gün ve E: ...-..., K: .../... sayılı ilâmlarında da benimsenmiştir.Somut olayda, 1.000,00.-TL tazminat talep edilmiştir. 492 sayılı Harçlar Kanununun 16. maddesi “Değer ölçüsüne göre harca tâbi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerler esastır…” hükmü uyarınca eldeki uyuşmazlıkta nispi harç alınması gerekmektedir.Ne varki; davacı eldeki davayı açarken, peşin nisbi harç ve maktu başvuru harcı ödememiştir. Yargılama sırasında dava değeri üzerinden alınması gereken peşin nispi harcın ilgilisince tamamlandığına veya mahkemece tahsil edildiğine ilişkin bir belge ya da bilgi de dosyada yer almamaktadır. Davacı taraf, 492 sayılı Kanun kapsamında kendisi harçtan muaf olmadığı gibi, işlemi de yargı harçlarından müstesna değildir. Davacının yargı harçlarını ödeme yükümü altında olduğu anlaşıldığına göre, dava değeri üzerinden peşin nispi harç ve maktu başvuru harcı ödenmedikçe eldeki davaya devam etme olanağı bulunmamaktadır. Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ortaya konulan ilkeler gözardı edilerek, harç alınmadan yargılamaya devamla işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Buna göre mahkemece yapılacak iş; davacı tarafa yürürlükte olan tarife uyarınca belirlenen dava değeri üzerinden peşin harç ve maktu başvuru harcını ödemesi konusunda usulünce önel verilerek, sonucuna göre bir karar vermek olmalıdır.SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 08/03/2016 günü oybirliğiyle karar verildi.