Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2772 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 9168 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Kadastro MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi bir kısım davacılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..... ve Mehmet Şirin Demir tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RKadastro sırasında... İlçesi,...Köyü çalışma alanında bulunan 102 ada 1 ve 2, 101 ada 1 ve 2, 103 ada 1, 104 ada 1, 2 ve 3, 105 ada 1 parsel sayılı, sırasıyla 1364018,92 m², 13.673.856,46 m², 57.394,08 m², 54.415,07 m², 86.860,78 m², 22.8477,83 m², 112.846,23 m², 18.138,65 m² ve 123.736,50 m² yüzölçümündeki taşınmazlar, orman vasfı ile... adına tespit edilmiştir.Askı ilân süresi içinde tespitlere karşı, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak davalar açılmış; mahkemece davalar birleştirilmiştir. Davacılardan ..., 102 ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazlar içerisinde yaklaşık 50 dönüm, davacı ... 102 ada 1 parsel sayılı taşınmaz içinde yaklaşık 50 dönüm, davacı ... 102 ada 1 sayılı parsel içinde yaklaşık 50 dönüm, davacı ... 102 ada 1 parsel sayılı taşınmaz içinde yaklaşık 50 dönüm, davacı ... 102 ada 1 sayılı parsel içinde yaklaşık 50 dönüm, davacı ... 102 ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazlar içinde yaklaşık 40 dönüm, davacı ... 102 ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazlar içinde yaklaşık 40 dönüm, davacı ... 102 ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazlar içinde yaklaşık 40 dönüm, davacı ... 102 ada 1 parsel sayılı taşınmaz içinde yaklaşık 50 dönüm, davacı ... 102 ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazlar içinde yaklaşık 40 dönüm, davacı ... 102 ada 1 parsel sayılı taşınmaz içinde yaklaşık 50 dönüm, davacı ... 102 ada 1 sayılı parsel içinde yaklaşık 50 dönüm, davacı ... 102 ada 1 sayılı parsel içinde yaklaşık 50 dönüm, davacı ... 102 ada 1 sayılı parsel içinde yaklaşık 50 dönüm, davacı ... 102 ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazlar içinde ayrıcı 50 dönüm miktarında taşınmazlarının kaldığını ileri sürmüşler; davacılar...ve ... ise 102 ada 1 ve 2, 101 ada 1 ve 2, 103 ada 1, 104 ada 1, 2 ve 3, 105 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar içinde, davacı ... ise 102 ada 1 ve 2, 101 ada 1 ve 2, 103 ada 1, 104 ada 1, 2 ve 3, 105 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar içinde atalarından kendilerine kalan taşınmazları bulunduğunu iddia etmişlerdir. Mahkemece davalar birleştirilerek yapılan yargılama sonunda, davaların reddine, dava konusu taşınmazların tespit gibi orman vasfıyla... adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacılardan ..., ..., ..., ..., ..., ..., ...tarafından temyiz edilmiştir.Dava, askı ilân süresi içinde açılan kadastro tesbitine itiraz istemine ilişkindir.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parseller orman olarak tespit görmüştür.Mahkemece her ne kadar dava konusu taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de; yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli değildir.Keşif, hâkimin, doğru karar verebilmek için uyuşmazlık konusunu, bulunduğu yere giderek incelemesi ve gerektiği takdirde mahallinde bu konu hakkında uzman kişilerin görüşünü alması, tarafların delillerini mahallinde inceleyip değerlendirmesi işlemidir. 6100 sayılı HMK'nın 288. maddesinde, "Hâkim, uyuşmazlık konusu hakkında bizzat duyu organları yardımıyla bulunduğu yerde veya mahkemede inceleme yaparak bilgi sahibi olmak amacıyla keşif yapılmasına karar verebilir. Hâkim gerektiğinde bilirkişi yardımına başvurur." denilmektedir.Uygulamaya ve yerleşik Yargıtay İçtihatlarına göre, gayrimenkul davalarında, yerel bilirkişi ve tanıkların çekişmeli taşınmaz başında dinlenmeleri zorunlu olup; gerek hâkim ve gerekse de bilirkişi heyetleri tarafından taşınmazların bizzat görülerek değerlendirilmesi ve çekişmeli bölümlerin saptanması gerekir. Somut olayda, dosya içindeki bilgi ve belgelerden, mahkemece, davacı gerçek kişilerin yörede 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi gereğince yapılan orman kadastrosu sırasında orman niteliği ile tespit gören 101 ada 1 ve 2, 102 ada 1 ve 2, 103 ada 1, 104 ada 1, 2 ve 3 ile 105 ada 1 parsel sayılı taşınmazların içerisinde kendi zilyetliklerinde olan farklı taşınmazları bulunduğunu bildirdikleri halde, dava konusu edilen taşınmazların başına güvenlik sorunu nedeniyle gidilmeksizin, keşif mahallinde bir noktadan dava konusu taşınmazları görmeden keşif icra edildiği, yerel bilirkişi beyanlarının dava konusu edilen taşınmaz bölümleri başında alınmadığı, orman, ziraat ve fen bilirkişilerinden ise taşınmazları yerinde görmeden belgeler üzerinden rapor tanzim etmelerinin istendiği, bilirkişilerin de belgeler üzerinden dava konusu orman parselleri hakkında bir bütün olarak değerlendirme yaparak rapor tanzim ederek taşınmazların orman sayılan yerlerden olduklarını bildirdikleri anlaşılmaktadır. Mahkemece, çekişmeli taşınmazlar başına gidilmeden yapılan keşif, yukarıda açıklanan kanun hükümlerine ve usûle aykırı olup, usûlüne uygun yapılmayan keşfe dayanılarak karar verilemez. O halde, doğru sonuca varılabilmesi için, koşullar uygun olduğunda dava konusu taşınmazlar başında yerel bilirkişiler, taraf tanıkları ile önceki bilirkişiler dışında bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen bilirkişi marifetiyle yapılacak keşif ile davacıların dava etmek istediği bölümler tesbit edilmeli, dava konusu bölümler yerel bilirkişiler, tanık ve teknik bilirkişiler ile birlikte gezilerek taşınmazlarla ilgili gerekli notlar alınmalı, mahkeme gözlemi keşif tutanağına yansıtılmalı, dosya içindeki belgeler çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin eski tarihli memleket haritası, hava fotoğraflarında ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı; öncesi orman olan bir yer üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazların dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; fen ve uzman orman bilirkişiler marifetiyle yerine uygulanarak taşınmazların konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte harita düzenlettirilmelidir.Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, dava konusu edilen taşınmazların orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte, tarım uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, taşınmazların zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanarak, bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmazlar başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar davacı gerçek kişiler yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacılar yanında, murisleri yönünden de aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği tapu ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2 maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırı bulunduğundan hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 08/04/2015 günü oybirliğiyle karar verildi.