MAHKEMESİ :Kadastro MahkemesiTaraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 13/02/2013 günlü hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi davacılar... mirasçıları ve arkadaşları vekili Av. ... tarafından istenilmekle, tayin olunan 04.02.2014 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden... mirasçıları ve arkadaşları vekili Av. ... ile ... vekili Av...geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:K A R A RKadastro sırasında ...köyü Bayır mevkii 213, 191, 211 241 ve 235 sayılı parseller tarla niteliğiyle ... tespit edilmiştir. Davacılar...çocukları .. mirasçıları ve mirasçılarından ...mirasçıları, taşınmazların Şubat 1962 tarih 1 sıra numaralı tapu kaydı kapsamında kaldığı, tapudaki payları ve miras paylarına göre adlarına tapuya tescili, ..., taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğu, tespitin iptali ve orman niteliğiyle... adına tescili istemiyle dava açmışlar;..ve ..., davacıların dayandığı tapudan pay aldıkları, payları oranında adlarına tescili istemiyle davaya katılmışlardır. Mahkemece, ...nin 213, 191 ve 211 sayılı parsellere yönelik davasının kabulüne, diğer davaların reddine, çekişmeli 213, 191 ve 211 sayılı parsellerin tespitinin iptaline ve orman niteliğiyle... tesciline, 241 ve 235 sayılı parsellerin ise tespit gibi tesciline ilişkin verilen karar, davacı ... Yönetimi, ... ve arkadaşları vekili Av.. ile davalı ... tarafından temyiz edilmiş ve Dairece bozulmuştur.Dairenin 31.01.2012 gün 2011/15999-676 sayılı bozma kararında bozma kapsamı dışındaki yönlerin incelenmediği belirtilerek özetle “...davacılardan...'nin yargılama sırasında öldüğü anlaşıldığından, dava dilekçesi ve duruşma gününün adı geçenin tüm mirasçılarına yöntemince tebliğe edilerek, davacı sıfatıyla davayı takip etmeleri için kendilerine olanak tanınması ve bu şekilde taraf teşkilinin sağlanması...” gereğine değinilerek bozulmuştur. Mahkemece, bozma kararına uyulduktan ve taraf teşkili sağlandıktan sonra, davacı ... Yönetiminin 213, 191 ve 211 parsellere ilişkin davasının kabulüne, diğer davacıların davasının reddine, çekişmeli 213, 191 ve 211 parsel sayılı taşınmazların orman niteliğiyle..., 241 ve 235 parsel sayılı taşınmazların kadastro tesbit tutanağındaki niteliğiyle davalı ... adına tesciline karar verilmiş; hüküm, muteriz davacılar... mirasçıları ve arkadaşları vekili, katılan ... Yönetimi vekili ve davalı gerçek kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir. Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tespit tarihinden önce 1967 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ile daha sonra dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması ve 1988 ilâ 1990 yılları arasında yapılıp 08.07.1991 tarihinde ilân edilerek dava tarihinde kesinleşmemiş olan aplikasyon, sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu, 2896 ve 3302 sayılı kanunlar ile değişik 2/B madde uygulaması vardır.1) ... vekilinin dava konusu 241 ve 235 parsel sayılı taşınmazlara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi sonucunda;İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi tarafından orman kadastrosu, eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada çekişmeli taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olduğu anlaşıldığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir. 2) Davalı ... vekilinin 191, 211 ve 213 parsel sayılı taşınmazlara yönelik temyiz itirazlarına gelince;Mahkemece, dava konusu 191, 211 ve 213 parsel sayılı taşınmazların orman içi açıklık niteliğinde bulunduğu, eğimlerinin %12'den fazla olduğu ve ormanın devamı niteliğinde oldukları kabul edilerek orman niteliğiyle... adına tescillerine karar verilmiş ise de, orman kadastrosunun kesinleştiği yerlerde, bir yerin orman olup olmadığı kesinleşmiş orman kadastrosu harita ve tutanaklarının uygulanmasıyla çözümleneceği ve ...nin, kesinleşmiş orman kadastrosu bulunan yerlerde kesinleşmiş tahdide dayalı olarak dava açabileceği, dava konusu taşınmazların, kesinleşmiş orman kadastrosunun sınırları dışında oldukları, ziraat bilirkişi raporuna göre tarım arazisi niteliğinde bulundukları, 191 ve 211 parsel sayılı taşınmazların sınırında gerçek kişiler adına tescil edilen taşınmazların bulunması nedeniyle orman içi açıklık niteliğinde olmadıkları anlaşıldığından, davacı ... Yönetiminin davasının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulması gerekmiştir. 3) Davacı ... mirasçıları ve arkadaşları vekilinin 191, 211, 213, 235 ve 241 parsel sayılı taşınmazlara yönelik temyiz itirazları bakımından;Mahkemece, dava konusu 191, 211 ve 213 parsel sayılı taşınmazların orman içi açıklık niteliğinde bulunduğu, eğimlerinin %12'den fazla olduğu ve ormanın devamı niteliğinde oldukları kabul edilerek orman niteliğiyle... adına tescillerine, dava konusu 235 ve 241 parsel sayılı taşınmazların ise, davacı gerçek kişilerin dayandığı tapu kayıtlarının hukuki kıymetini kaybettikleri ve davalı yararına zilyetlikle kazanım koşullarının bulunduğu gerekçesiyle davalı adına tesciline karar verilmiş ise de, ...nin, kesinleşmiş orman kadastrosu bulunan yerlerde kesinleşmiş tahdide dayalı olarak dava açabileceğinin gözetilmemesi ile davacı gerçek kişilerin dayandıkları tapu kayıtlarının uygulamasına ilişkin olarak yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Şöyle ki, muteriz davacılar tarafından açılan davada; çekişmeli taşınmazların Temmuz 1969 tarih 63, 64 ve Şubat 1962 tarih 4 sıra sayılı tapuların kapsamında kaldığından katılanların dayandığı tapu kaydının mükerrer tapu olduğunu savunmuşlar, yargılama aşamasında başkaca delillere de dayanmalarına rağmen dayanılan tapu kayıtları ve delilleri taşınmazlara denetime elverişli ve yeterli kanaat oluşturacak şekilde uygulanmadığı gibi davanın tarafları arasında çözülmesi gereken, çekişmeli taşınmazın, cinsi... olan ..., ... ve... - ... Çiftlik tapuları kapsamında olup olmadığı, bu tapu kayıtları kapsamında ise, geldisi olan...nın mülk araziden tahsis edilen, sahih ve icareteynli vakıf olup olmadığı, Mart 1290 tarih 18, 19 ve 20 numaralı çiftlik tapularından paylaşım ve intikal yoluyla oluşan Ağustos 1326 tarih 2, 3 ve 4 numaralı tapularda malik olarak görülen ... kızı.. Hanım'ın kök tapu kaydı maliki...kızı olup olmadığı, tapu kayıtlarının doğru temele dayanıp dayanmadığı ve düzenli şekilde intikallerinin yapılıp yapılmadığı ve yine 1948 yılında ölen ..kızı Habibe Hanımın davacı kişilerin miras bırakanı olup olmadığı, tapu kayıtlarının sahih esasa dayanıpdayanmadığı, çekişmeli taşınmazın bilinen en eski tarihte kimin tarafından kullanıldığı, kimden kime kaldığı, kadastro mahkemesine aktarılan tescil davasında dayanılan zilyetliğin Medeni Kanunun yürürlüğünden 10 yıl önceye uzanıp uzanmadığı, Arazi Kanunnamesinin 20 ya da 78. madde hükümlerinin yürürlükte olup olmadığı ve somut olayda uygulanıp uygulanamayacağı; davacıların dayandığı tapu kayıtlarının ...(... Çiftliği),.ve .... Köylerinde yapılan kadastro işlemlerinde revizyon görüp görmediği, görmüş ise hangi parsellere revizyon gördüğü, hükmen uygulanmış ise hangi parsellere uygulandığı, harita, plan ya da krokisinin bulunup bulunmadığı, değişebilir sınırlar içerip içermediği, sınırları itibariyle ya da miktarı ile çekişmeli parseli kapsayıp kapsamadığı, kayıt fazlasının nereden kaynaklandığı, zilyetlik yoluyla edinilip edinilemeyeceği, zilyetlik yoluyla kazanma iddiasında bulunan kişiler için bu koşulların oluşup oluşmadığı, adlarına tescil kararı verilen kişilerin zilyetliklerinin kiracı sıfatıyla mı yoksa malik sıfatıyla mı olduğu, zilyetlerin, tapu malikleri ve maliki evvellerine kira ya da benzeri bir ödeme yapıp yapmadıkları, çiftlik tapu malikleri ile ...Köyü'nden 79 kişi arasında görülüp kesinleşen.. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/333-51 sayılı kararının ve davacıların sunduğu diğer kararların, davanın tarafları için kesin hüküm niteliğinde bulunup bulunmadığı, çekişmeli taşınmazın bu kararların kapsamında kalıp kalmadığına ilişkin hususlar çözüme kavuşturulmamış, taraflarca ileri sürülen deliller gerektiği şekilde irdelenmemiş, hangi delile niçin değer verildiği ya da niçin değer verilmediği, hangisinin diğerine üstün tutulduğu konusunda yeterli açıklama yapılmamış, iddia ve savunmada ileri sürülen hususlar cevaplanmamıştır. 3402 sayılı Kanunun 26 ve devamı maddelerinde kadastro mahkemesinin yargılama usûlü düzenlenmiştir. İstisnalar dışında, kadastro mahkemesi de, genel mahkemelerde olduğu gibi, tarafların iddiaları ve savunmaları ile bağlı olup, aynı yere ilişkin olsa bile, farklı dosyalarda sunulan delillere dayanılarak, hüküm kurulamaz. Başka deyişle, istisnalar dışında, kadastro mahkemesinde de, delillerin taraflarca sunulması ve dosyasının taraflarca oluşturulması ilkesi geçerlidir. Tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmalar ile dayanılan deliller, kesin ya da takdiri delil olmasına göre mahkemece tek tek değerlendirilmelidir. Mahkemece, çiftlik tapu kaydına tutunan davacı gerçek kişilerin iddiaları ve sundukları deliller, dayandıkları tapu kayıtları yöntemince uygulanmamış, tapu kaydı uygulaması yönünden, Kadastro Mahkemesinin 05.04.2001 gün ve 1996/11-16 sayılı kararı kesin hüküm olarak kabul edilmiş ve bu dosyadaki tapu uygulamasına dayanılmışsa da, bu karar, o davanın tarafı olan tapu malikleri... ve paydaşları yönünden Kadastro Kanunun 34. maddesi gereğince kesin hüküm oluştursa da, Kadastro Mahkemesinin sözü edilen 1996/11 E. sayılı dosyasında taraf olmayan... ve bu dosyanın davacıları olan ve zilyetlikle edinme iddiasında bulunan gerçek kişiler yönünden kesin hüküm oluşturmayacağı gözetilmemiştir. Tapu kaydına dayanan davacıların tapuları hakkında verilen Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 22.11.1978 gün ve 1977/11819-13674 sayılı ve 16. Hukuk Dairesinin 24.04.2001 gün ve 2001/418-2033 sayılı kararlarında açıklandığı gibi, Medeni Kanunun 04 Nisan 1926 tarihinde yayınlanıp 04 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra 29 Mayıs 1926 tarihli ve 864 sayılı Tatbikat (Uygulama) Kanunu'nun 43. maddesinin “Kanunu Medeniye, Borçlar Kanunu ve bu Tatbikat Kanununa aykırı olan hükümler ile “mecelle mülgadır” hükmüyle, Mecelle ve Medenî Kanuna aykırı olan diğer eski mevzuat açıkça yürürlükten kaldırıldığı halde, 1274 (1858) tarihli Arazi Kanunu, kaldırılan bu kanunlar arasında sayılmamıştır. Medenî Kanunun yayınlandığı tarihten sonra ve fakat yürürlük tarihinden önce, kabul edilen 02.05.1926 tarih 837 sayılı Kanunla, Arazi Kanunnamesinin 68, 69, 70, 71, 74, 76, 84 ve 85. maddeleri yürürlükten kaldırıldığına göre, Arazi Kanunnamesi'nin diğer maddelerinin (özellikle Arazi Kanununun mera, yaylak ve kışlaklarla Medenî Kanuna aykırı olmayan diğer hükümlerinin) yürürlükte olduğunun kabul edilmesi gerektiği, nitekim 28 Şubat 1998 tarihinde yürürlüğe giren 4342 sayılı Mera Kanununun 36. maddesi ile Arazi Kanunnamesi'nin 97, 98, 99, 100, 101, 102 ve 105. maddelerinin yürürlükten kaldırılmış olması ve 27.01.1943 gün ve 5/7 sayılı ve yine 09.02.1944 gün ve 4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararlarında, 1274 (1858) tarihli Arazi Kanunnamesinin 45. maddesinin, Medenî Kanunun 658 ve 659. maddeleriyle zımnen yürürlükten kaldırıldığı, ancak, diğer maddelerinin halen yürürlükte olduğunun kabul edilmesi, yine Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 27.04.1949 gün ve 1948/7 - 1949/7 sayılı kararıyla da Arazi Kanunnamesinin 78. maddesi hükmüne değer verilmesi nedenleriyle, Arazi Kanunnamesinin Medenî Kanuna aykırı düşmeyen hükümlerinin, bu arada konuyla ilgili 20. ve 78. maddelerinin yürürlükte olduğunun kabulü ile somut olayda anılan kanun hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının araştırılıp tartışılması gerekmektedir. Mahkemece, tapu kaydının çekişmeli parselleri kapsamadığı, bir an için kapsadığı kabul edilse bile, taşınmazların Medeni Kanunun yürürlüğünden önce tapu malikleri dışındaki kişiler tarafından 10 yıldan fazla süreyle zilyet edilmesi nedeniyle, Arazi Kanunnamesinin 20 ve 78. maddeleri gereğince tapu kaydına değer verilemeyeceği kabul edildiğine göre, dayanılan tapu kayıtlarının çekişmeli taşınmaza uyup uymadığı, başka bir anlatımla dava konusu taşınmazın davacılar ve katılan gerçek kişilere ait tapu kaydı kapsamında kalıp kalmadığı konusunda yapılan uygulamanın yetersiz olması bir yana, zilyetliğe dayanan davacı ve önceki zilyetlerin Medenî Kanunun yürürlüğe girdiği 1926 yılından önce zilyet olup olmadıkları, zilyetlikleri varsa ne zaman ve ne şekilde başladığı, zilyetliğin çekişmesiz, aralıksız, malik sıfatıyla devam edip etmediği konularındaki araştırma ve bu konuda toplanan deliller de hüküm kurmaya yeterli değildir. Çiftlik sahibi tapu kaydı maliklerinin dayandığı kesinleşmiş mahkeme kararları, komisyon kararları, vergi kayıtları, şer’i mahkeme ilâmları, kamulaştırma kararları, ...nin yaptığı incelemeler ve raporlar ile şer’iye defteri örnekleri, bir kısım köylülerin çiftlik arazilerini kira ve icar vererek kullandıklarına dair 1940 yılından sonra noterde verdikleri taahhütnameler ile diğer deliller karşısında, yerel bilirkişi ve tanık sözlerine ne şekilde değer verildiği, çekişmeli taşınmaza önce ya da şimdi zilyet olan gerçek kişiler ile bu deliller arasında bağlantı bulunup bulunmadığı, zilyetliğe esas sözleri hükme esas alınan yerel bilirkişi ve taraf tanıkları ile bir kısım tapu malikleri muteriz davacılar arasında aynı nitelikte davalar olup olmadığı araştırılmamış ve irdelenmemiştir. Oysa, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde yer bulan “Hukukî Dinlenilme Hakkı” gereğince, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukukî dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. O halde, mahkemece; aynı tapu kayıtlarına dayanılarak açılan bir çok davanın bulunduğu, bunlardan bir kısmının sonuçlandırılıp bir kısmının halen devam ettiği anlaşıldığından, halen görülmekte olan dava dosyalarının birleştirilmesi, yargılamayı geciktirip, para ve emek sarfına yol açacağı ve yıllardan beri devam eden davaları daha da karmaşık ve içinden çıkılamaz hale getireceği gözönünde bulundurularak; dava dosyaları birleştirilmeden, muteriz davacılar... mirasçıları ve arkadaşlarının dayandığı delillerin eksiksiz olarak toplandığı aynı nitelikteki dava dosyalarından birisi kılavuz dosya seçilerek; Tapu kayıtlarında geçen ...,.... Köylerinin bulunabilecek en eski tarihli idari sınırlarına ait harita ve diğer belgeler, gerektiğinde eski kayıt ve defterler üzerinde inceleme ve araştırma yapabilecek nitelikte konunun uzmanı bilirkişiler tayin edilerek, .1208, Zilhicce 1207 (9 Ocak 1794) Tarihli . .. ilişkin 21 Zilhicce 1209 (1795)tarih ( 12 Ramazan 1263 (1847) ) tarih 477 sayılı ... 25 Safer 1291 (1876) tarihli .. . Çiftliği Mart 1290 tarih D.9 V.18... Mart 1290 tarih D.9V.19,. ve ... Mart 1290 tarih D.9V.20 sayılı tapu kayıtları ile bu sicillerden gelen Ağustos 1326 (1910) tarih ve 3 numaralı . Çiftliği, Ağustos 1326 (1910) tarih ve 2 numaralı... - ... Çiftliği, Ağustos 1326 (1910) tarih ve 4, ...Çiftliği tapu kayıtları ile bu kayıtların gittileri ve tedavülleri olan diğer tapu kayıtları ve bu kayıtların revizyonları yerel yönetim ve Genel Müdürlükten getirtilerek bir sıra dahilinde dosya arasına konulmalı, Bu tapu kayıtlarının revizyon gördüğü ya da hükmen bu tapuların uyduğu belirlenen kadastro parselleri, gerekirse mahkemedeki tüm dosyalar ve tapu sicile devredilmiş tüm dosyalar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle saptanmalı, bu parsellerin tesbit tutanakları, tesbitleri kesinleşmişse bu yolla oluşan tapu kayıtları, hükmen kesinleşenlerin bilirkişi raporları dosyaya eklenmeli, Belirlenen revizyon parselleri ile aynı şekilde dava konusu edilen tüm parselleri bir arada gösteren pafta örnekleri getirtilmeli, Sözü edilen tapu kaydına dayanılarak halen ...Asliye, Sulh ve Kadastro Mahkemelerinde devam eden davaların konusu ve kimler arasında görüldüğü, sonuçlanan davalar varsa bunların konusu ve neticesi hakkında tarafların hazırlayacağı dava listesi kendilerinden alınmalı, esas defterleri üzerinde inceleme yaptırılarak aynı türden uyuşmazlıklar tutanak ile belgelenmeli, Vakıf Taşınmazları ve Vakıf Hukuku Konusunda uzman bilirkişiler belirlenip, dosyadaki tarafların dayandığı mülknameden başlanarak tüm kayıtlar ve belgeler incelettirilmeli,...nın mülk araziden tahsis suretiyle edinilip edinilmediği, sahih vakıflardan olup olmadığı yönünde rapor düzenlettirilmeli, muteriz davacıların tapu kayıtlarının tesis ve tedavüllerinin nitelikleri ve mevzuat karşısındaki geçerlilikleri konuları üzerine değişik zamanlarda, üniversite öğretim üyelerinden 6100 sayılı HMK'nın 293. maddesi hükmü uyarınca aldıkları bilimsel mütalaalar incelenmeli, gerekirse bu uzman kişiler HMK'nın 293/2. maddesi uyarınca dinlenilmeli, Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yere ait, en eski tarihlisinden en yeni tarihte düzenlenen memleket haritaları dahil, yöreye ait tüm memleket haritalarının orijinalinden renkli ve onaylı fotokopi örnekleri ile hava fotoğrafları ve amenajman planları, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yer ve mevki ismi, varsa yakın kadastro parsel numaraları yazılmak suretiyle, çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerin 2863 sayılı Kanun hükümlerine göre doğal ya da kültürel sit alanı olup olmadığı sorulmalı, ilgili karar ve harita örnekleri getirtilerek dosyasına eklenmeli,Tapu kayıtlarındaki sınırları ve memleket haritasındaki mevkileri bilecek ve bu davalar ile ilgisi olmayan, olabildiğince yaşlı ve yansız yerel bilirkişiler tesbit edilmeli, gerektiğinde tapu kayıtlarının bilinmeyen sınırlarında yardımcı olacak ve zilyetlik konusunda bilgi verecek tanık isimleri taraflardan istenmeli, önceki keşiflere katılmamış üç orman yüksek mühendisi, üç harita mühendisi, üç jeolog bilirkişi ve üç ziraat uzmanı bilirkişinin ismi yöntemince belirlenmeli, bu bilirkişilere tarafların itirazları olursa değerlendirilerek, gerektiğinde onların yerine başkaları seçilmeli, Bilahare kılavuz dosya üzerinden yapılacak keşifte; ...ve 17 Rabiulevvel 1295 tarihli ..sureti:....,... kazasında vaki bir tarafı..ve bir tarafı .. ve bir tarafı ..müntehi olup işbu hudut ile mahdut mahal derununda ... Çiftliği denmekle arif bir kıta çiftlik, ... Çiftliği denmekle arif bir kıta çiftlik ve... Çiftliği denmekle arif bir kıta çiftlik sınırları ve ilk tesisi Mart 1290 tarih D.9, V.18 , aynı tarih ... 19, aynı tarih ... 20 sayılı tapu kayıtları tüm tesis ve tedavülleri ile, bu kayıtlardan önce oluşturulmuş ise, bu kayıtların, Ağustos 1326 tarihinde yapılan ifrazlara göre oluşan yeni sınırları itibariyle yerel bilirkişiler yardımıyla yerine uygulanmalı, bu çiftlik sınırları için, ayrıca oluşturulan çiftliğe ait tarla ve bina nitelikli tapu kayıtları varsa, onlar dahi uygulanmalı,uygulama sırasında, dayanılan... ... Çiftliği,...Çiftliği ve...Çiftliği tapularında..sınırlarının ortak sınır, ..sınırlarının köy ya da çiftlik sınırları olduğu, tapu kayıtlarının eşcar-ı müsmire ve gayr-ı eşcarı müsmireyi müştemil çiftlik kayıtları olup, bu sınırlar içinde devlet ormanları, dereler, taşlık ve kayalık niteliğindeki devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin bulunduğu, sınırlarının mevki ya da nokta sınırlar olduğu, bu sınırların çoğunluğunun devlet ormanı içinde kalması nedeniyle sabit kabul edilemeyeceğinden, 3402 sayılı Kanunun 20/C maddesi gereğince kayıt kapsamının yüzölçümüne değer verilerek saptanacağı,...Çiftliğine ait tapu kaydının aynı köy 1 ilâ 169 sayılı parselle uygulandığı, ancak bu parseller hakkında tapuya dayanmayan ve zilyetlikle kazanma iddiasında bulunan gerçek kişiler tarafından itiraz edilip, birçok dava açıldığı,... maa ... Çiftliği tapusunun .....köyü 373 ilâ 633 sayılı parsellere uygulandığı gözönünde bulundurularak, tapu kayıtları yerine uygulanmalı; bilinmeyen sınırlar konusunda tarafların gösterecekleri tanıklar dinlenmeli, yerel bilirkişi ve tanık sözleri, komşu parsel kayıtları ve eski tarihli memleket haritaları, köy isimleri ve sınırlarına ilişkin tüm kayıtlarla denetlenmeli, yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından tarif edilen ve gösterilen sınırlardaki çelişkilerin yöntemince giderilmeli, revizyon parselleri ile Kırvasil (...ile memleket haritasında ..Köyü olarak işaretlenmiş bulunan sınırlar gözetilerek sabit sınırların nereler olabileceği değerlendirilerek kayıtlar 3402 sayılı Kanunun 20 ve 21. maddeleri hükmüne göre, sabit sınırlarla bağlantısı kesilmemek suretiyle, bu sınırlardan başlanarak, genel kadastroda revizyon gördüğü, çiftlik tapu sahipleri adına kesinleşen parseller de dikkate alınmak suretiyle uygulanarak, kayıtların yüzölçümüyle kapsadığı alanlar tereddüte yer bırakmayacak biçimde belirlenmeli, harita mühendisi bilirkişi ve fen bilirkişilere tapu kaydının sınırları itibariyle kapsadığı alanı ve yüzölçümüyle geçerli kapsamını ayrı ayrı gösteren ayrı renkli kalemlerle işaretli müşterek imzalı kroki düzenlettirilmeli; Daha sonra, dosyaya getirtilen en eski tarihli hava fotoğrafları, memleket haritaları, amenajman planları ve orman kadastro haritası ile kadastro paftası ve dayanılan tapu kayıtlarının sınırları ve yüzölçümüyle geçerli kapsamını gösteren bilirkişi krokisi ve haritası, fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yöntemince uygulanarak, tapu kaydının yüzölçümüyle kapsadığı alanlar içinde kalıp 4785 sayılı Kanun hükümlerine göre devletleştirilen orman alanları belirlenmeli, yüzölçümüyle geçerli kapsamı dışında kalan orman alanlarının, 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre zaten devlet ormanı sayılması nedeniyle, devletleştirmeye ve iadeye konu edilemeyeceği gözetilmeli, devletleşen orman alanları var ise, bu alanlarının yüzölçümü, tapu kayıtlarının yüzölçümünden düşüldükten sonra, artan bölümün tarım alanları ve yerleşim alanları için hüküm ifade edeceği, başka deyişle birbirlerine sınır olduğu ve toplam 14000 dönüm yüzölçümünde olduğu anlaşılan bu üç tapu kaydının yüzölçümüyle kapsadıkları alan içinde kalan ormanların devletleştirme kapsamında olduğu göz önünde bulundurularak, devletleştirilen orman alanının yüzölçümü, tapu kaydı miktarından düşüldükten sonra, kalan miktarın bir bütün halinde çiftliğin tapu kaydı kapsamındaki diğer araziler olabileceği düşünülerek muteriz davacıların tapu kayıtlarının kapsamı belirlenmeli, orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, aynı yörede dava konusu edilen taşınmazların konumunu çevre taşınmazlarla birlikte bu harita ve fotoğraflar üzerinde bir arada gösterecekleri, tapu kayıtlarının sınırları, yüzölçümü ile kapsadığı alanları ve devletleştirilen orman alanlarını birlikte gösterir ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, kroki düzenlettirilmeli ve düzenlenen bu rapor ve krokiler aynı nitelikteki tüm dava dosyalarına konulmalıdır.Yukarıda anlatılan şekilde yapılacak uygulama ve değerlendirme sonucunda, dava konusu taşınmazların muteriz davacıların dayandığı tapu kaydı kapsamı içinde kaldığı belirlendiği takdirde; kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme iddiasında bulunan davalıgerçek kişi ile tapu kaydına dayanan davacı gerçek kişilerin tanıkları ve yerel bilirkişiler taşınmaz başında dinlenip, zilyetliğin kiracı ya da malik sıfatıyla olup olmadığı, Medeni Kanunun yürürlüğünden en az 10 yıl öncesine dayanan zilyetlik olup olmadığı, varsa zilyetliğin başlangıcının ne şekilde hatırlandığı veya kendilerine bu bilgilerin ne şekilde aktarıldığı sorulup, somut olaylara dayalı yeterli ve kesin yanıtlar alınmalı, bir birinin tekrarı niteliğindeki soyut sözlerle yetinilmemeli, tarafların dayandıkları deliller ile özellikle Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/333 E., 1994/51 K., ve Asliye Hukuk Mahkemesinin 1960/104 E. 1961/25 K. sayılı kararları ile 1989/103 Esas sayılı dava dosyası krokileri yerine uygulanmalı, çiftlik ve tapu sahipleri tarafından sunulan kiralamaya ilişkin 1940 yılından sonra noterde düzenlenen taahhüt senetleri kendilerine okunarak, bu belgelerde söz edilen kişi ve taşınmazlar ile çekişmeli taşınmazın ve taşınmaza zilyet olanın ilgisinin olup olmadığı hususundaki bilgileri sorulmalı, bu deliller karşısında bazı dosyalarda davacı, bazılarında davalı durumunda olan köylülerin zilyetliğinin asli zilyetlik olup olmadığı değerlendirilmeli, Türkiye genelinde 1936-1937 yıllarında arazi ve bina vergi yazımı yapıldığından ...,... Köyleri'nde bu yıllarda vergiye kayıt edilen arazi ya da bina olup olmadığ.. Müdürlüğünden sorularak varsa getirtilip yerine uygulanmalı, bu köyde, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanan gerçek kişiler, bunların bayi ya da murislerinin, o yıllara ait hiç vergi kaydı yoksa bunun nedeni araştırılmalı, 1926 yılından önce asli zilyet olan kişilerin 1936 - 1938 yıllarında sahip oldukları yerleri vergiye kayıt ettirmemiş olmalarının hayatın olağan akışına uygun olup olmadığı, köylülerin vergi kayıtları olmayıp, çiftlik sahiplerinin vergi kayıtları olması halinde bu durumun köylülerin...Köyü arazilerine o yıllarda aslî zilyet olmadıklarının karinesi sayılıp sayılmayacağı tartışılmalı, muteriz davacıların dayandığı tapu kaydı kapsamında kalması ve tapuların sahih ve geçerli olduğunun kabul edilmesi halinde davacı gerçek kişiler adına tesciline karar verilmelidir. Yukarıda anlatılan şekilde yapılacak uygulama ve değerlendirme sonucunda, dava konusu taşınmazların muteriz davacıların dayandığı tapu kaydı kapsamı dışında kaldığı belirlendiği ya da tapu kaydı kapsamında kalmakla birlikte tapu kaydının, davalı yararına hukuki kıymetini kaybettiği kabul edildiği takdirde ise,... tarafından açılmış bir dava olmadığı gözetilerek çekişmeli taşınmazların davalı gerçek kişi adına tesbit gibi tesciline karar verilmelidir. SONUÇ: 1) Yukarıda birinci bentde açıklanan nedenlerle, ...nin temyiz itirazlarının REDDİNE,2) İkinci ve üçüncü bentde açıklanan nedenlerle; davacı ve davalı gerçek kişiler vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine, Yargıtay temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması nedeniyle 1.100.-TL vekâlet ücretinin davacı ... Yönetimi ve davalı gerçek kişiden alınarak davacılar... mirasçıları ve arkadaşlarına verilmesine, taraflarca 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi atfıyla HUMK'nın 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nın 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilâmının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 07/04/2015 günü oybirliğiyle karar verildi.