MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı ..., 28/07/2011 tarihli dava dilekçesinde, ...ilçesi, ... köyünde bulunan 989 ve 1053 parsel sayılı taşınmazların orman niteliği ile ... adına tescil edildiğini, ancak taşınmazların birinci sınıf tarım arazisi olduğunu, halen de ekip biçtiğini ileri sürerek; ... adına olan tapu kayıtlarının iptaline ve adına tapuya tescillerine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonunda, dava konusu taşınmazların ...Kadastro Mahkemesinin 1997/80 E. 1998/6 K. sayılı kararı uyarınca orman olarak ... adına tapuya tescil edildiği belirtilerek, davanın, kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.Yörede, 1953 yılında sonuçlanan arazi kadastrosu ile 1996 yılında 6831 sayılı Kanun gereğince yapılan orman kadastrosu ve 2/B uygulaması bulunmaktadır.1953 yılında yapılan kadastro sonucu, çekişmeli 1053 parsel sayılı taşınmaz Hakkı Fidan adına tapuya tescil edilmiş, intikal ve satış nedeniyle 16.04.1997 tarihinde kayden ...'a intikal etmiş; çekişmeli 989 parsel ise aynı kadastro çalışması sonucu Satılmış Yiğit adına tapuya tescil edildikten sonra yine intikal ve satış nedeniyle 16.10.1991 tarihinde kayden ...'a intikal etmiştir. ...Kadastro Mahkemesinin 1997/80 E. 1998/6 K. sayılı ilamı uyarınca, taşınmazların davacı ... adına olan tapu kayıtları iptal edilerek 06.03.2000 tarihinde orman vasfıyla ... adına tescil edilmişlerdir.Mahkemece, ...Kadastro Mahkemesinin 1997/80 E. 1998/6 K. sayılı ilamının kesin hüküm teşkil ettiği kabul edilerek davanın reddine karar verilmiş ise de, ulaşılan sonuç, dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır.6100 sayılı HMK'nın 114/1-i maddesi uyarınca kesin hüküm dava şartlarındandır. Ancak kesin hükmün varlığı için, dava hakkında verilen hükmün şekli anlamda kesinleşmiş bulunması yeterli olmayıp, maddi anlamda da kesin hükmün oluşması gerekir. 6100 sayılı Kanunun 303/1. maddesi uyarınca, maddi anlamda kesin hükmün oluşabilmesi için, "Her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun" aynı olması zorunludur. Bu koşullardan bir tanesinin gerçekleşmemesi halinde, dava şartı anlamında kesin hükmün var olduğu kabul edilemez. Gerek doktrinde ve gerekse de Yargıtay uygulamalarında "dava sebebi"nin, hukuki sebepler değil, taraflarca ileri sürülmesi zorunlu olan "vakıalar" olduğu kabul edilmektedir. O halde, kesin hükmün varlığından söz edilebilmesi için ikinci davada ileri sürülen vakıaların ilk davada da ileri sürülmüş ve tartışılmış olması zorunludur.Somut olayda, yörede 1996 yılında orman kadastrosu yapılmış; kayıt maliki olan ... tarafından Orman Yönetimi aleyhine, Kadastro Mahkemesinin 1997/80 E. numarasına kaydedilen orman tahdidine itiraz davası açılmıştır. Bu dosya içinde bulunan uzman orman bilirkişi raporunda, 11.140 m² yüzölçümündeki 1053 parsel sayılı taşınmazın tamamı ile 11.040 m² yüzölçümündeki 989 parsel sayılı taşınmazın (A) harfi ile gösterilen 1.040 m² yüzölçümündeki bölümünün orman sınırları içine alındığı belirtilmiştir. Nitekim davacı da,1053 parsel sayılı taşınmazın tamamı, 989 parsel sayılı taşınmazın ise orman tahdidi içine alınan bölümüne ilişkin olarak tahdide itiraz davası açmıştır. O halde kadastro mahkemesindeki davanın sebebi (vakıa), orman tahdidinin, davacının taşınmazlarını ilgilendiren sınırları yönünden yasaya uygun olup olmadığı; başka bir ifadeyle orman sınır hattının doğru belirlenip belirlenmediği hususudur. Bu davada, "Çekişmeli taşınmazların orman olması nedeniyle tapu kayıtlarının iptal edilip, orman vasfıyla ... adına tesciline karar verilmesi gerektiği" hususları dava sebebi (vakıa) olarak ileri sürülmemiş ve mahkemece de tapu kayıtlarının iptalinin gerekip gerekmediği hususu tartışılmamıştır. Temyize konu dava ise, çekişmeli taşınmazların orman sayılan yerlerden olmadığı iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.Kadasto Mahkemesince verilen ve şekli anlamda kesinleştiği anlaşılan kararda, davacının davasının reddine, her iki taşınmazın da tapu kayıtlarının iptali ile tamamının orman vasfıyla ... adına tesciline karar verilmiş ise de; dava, orman sınır hattının doğru tespit edilip edilmediğine ilişkin olduğundan verilen karar, orman tahdit hattı yönünden kesin hüküm olup, orman tahdit hattı bu kararla kesinleşmiştir. Ancak bu davada, "Çekişmeli taşınmazın orman olması nedeniyle tapu kaydının iptal edilerek ... adına tescili gerektiği" hususu, dava sebebi olarak ileri sürülmediğinden, tapu kaydının iptaline ilişkin olarak kurulan hüküm, temyize konu işbu tapu iptali ve tescil davası yönünden, 6100 sayılı HMK'nın 303/1. maddesi uyarınca, maddi anlamda kesin hüküm olarak kabul edilemez. Bu nedenlerle mahkemece, Kadastro Mahkemesi kararı ile davacı yönünden de kesinleşen orman tahdit hattı, kadastro pafta haritaları ile çakıştırılmak suretiyle yöntemince uygulanarak çekişmeli taşınmazların orman sınırları içinde kalıp kalmadığının belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken; dosya kapsamına yanlış anlam verilerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz bulunduğundan, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir. SONUÇ: Davacının temyiz itirazlarının, yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü ile usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 01/04/2015 günü oybirliğiyle karar verildi.