Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2337 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 10561 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Kadastro MahkemesiTaraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 16.04.2014 günlü hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı-davalı ... mirasçıları vekilleri tarafından istenilmekle, tayin olunan 30.09.2014 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacı-davalı ... mirasçıları vekili Av. ..... geldi, diğer taraftan Orman Yönetimi vekili Av. ............ geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:K A R A RKadastro sırasında ..... ilçesi, ..... köyü 102 ada ada 142, 143, 145, 146, 147 ve 148 parsel sayılı sırasıyla 13844,79 m², 61202,93 m², 48,54 m², 206,39 m², 11272,05 m² ve 8899,02 m² yüzölçümündeki taşınmazlar, 06.04.1963 tarih 31 sıra, 08.03.1968 tarih 82 sıra, 22.01.1973 tarih 47 sıra, 20.03.1973 tarih 127 sıra, 25.01.1974 tarih 92 sıra, 06.03.1974 tarih 13 sıra ve 27.10.1975 tarih 50 sıra sayılı tapu kayıtları dayanak alınmış, ancak Asliye 2. Hukuk Mahkemesinin 2003/426 Esas sayısında dava konusu olduklarından söz edilerek malik haneleri açık bırakılmak suretiyle tesbit edilmişlerdir. Asliye 2. Hukuk Mahkemesinde davacı ... tarafından davalı ..... aleyhine 369 cilt, 82 sahife, 261 sıra ve 307 cilt, 33 sahife, 36 sıra sayılı tapu kaydına dayanarak yaklaşık 3 dönüm yere ilişkin 24.01.1984 tarihinde açılmış olan elatmanın önlenmesi davası kadastro mahkemesine devredilmiştir. Yargılama sırasında Orman Yönetimi tarafından 25.01.2006 hâkim havale tarihli dilekçeler ile, 102 ada 143 ve 147 parsel sayılı taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla ayrı açılan davalar, eldeki dava ile birleştirilmiş, davacı ve aynı zamanda davalı olan ... vefat etmekle, husumet mirasçıları ile dava konusu 145 ve 146 parsellerin kadastro tesbitinin edinme bölümünde geçen ..... ve .........'e yaygınlaştırılmıştır. Mahkemece, ... tarafından açılan davanın kabulüne ve davalı ...'ın elatmasının önlenmesine, Orman Yönetiminin davasının kabulüne, dava konusu 102 ada 143 ve 147 parsel sayılı taşınmazların orman niteliğiyle Hazine adına tesciline, 102 ada 145 parsel sayılı taşınmazın imam lojmanı niteliğinde, 102 ada 146 parsel sayılı taşınmazın cami ve avlusu niteliğinde ..... Köy Tüzel Kişiliği adına, 102 ada 148 parsel sayılı taşınmazın fındık bahçesi niteliğinde ...... adına, 102 ada 142 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişilerin 14.03.2014 tarihli raporlarında (A) ile gösterilen 2539,14 m² yüzölçümlü bölümünün 102 adada verilecek son parsel sayısında fındık bahçesi niteliğinde ... mirasçıları adına elbirliğiyle mülkiyet halinde, 102 ada 142 parselin geriye kalan 11305,65 m² bölümünün ise aynı ada ve parsel sayısında ... adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacı-davalı ... mirasçıları vekili tarafından 102 ada 143 ve davalı ... vekili tarafından ise tüm parseller yönünden temyiz edilmiştir.Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tesbitine itiraz niteliğindedir.Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parseller orman alanı dışında bırakılmışlardır.Dava konusu 102 ada ada 142, 143, 145, 146, 147 ve 148 parsel sayılı taşınmazlar, 3402 sayılı Kanunun 5 ve 27. maddeleri uyarınca davalı oldukları belirtilerek aynı Kanunun 30/2. maddesi gereğince malik durumunun Kadastro Mahkemesi tarafından re'sen tesbiti amacıyla, tesbit tutanaklarının malik haneleri açık bırakılmak suretiyle tesbit tutanakları ve ilgili dava dosyaları Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır. Bu neviden davalarda, kadastro hâkiminin, tüm araştırmaları yaparak taşınmazların mülkiyet durumunu re'sen belirlemesi gerekir. Bu bağlamda, dava konusu taşınmazların dayanılan tapu kapsamında bulunup bulunmadığı, tapu kaydının değişebilir sınırları ihtiva edip etmediği, 4785 sayılı Kanun uyarınca Devletleştirme kapsamında kalıp kalmadığı, orman sayılan yerlerden olup olmadığı, dayanak tapu kaydının dava konusu taşınmazlara uymaması halinde nereye ait olduğunun belirlenmesi ve tapu kaydı kapsamı dışında kalmakta iseler, zamanaşımı suretiyle zilyetlikle kazanılacak yerlerden olup olmadıkları ve zilyetlikle kazanım koşullarının ilgililer yararına oluşup oluşmadığının araştırılması ve kararda irdelenmesi gerekmektedir. Mahkemece, bu neviden bir araştırma ve inceleme yapılmadan hüküm kurulmaz. Bu nedenle, öncelikle, davanın yukarıda belirlenen niteliği gözönüne alınarak husumet, Hazine ile 01.04.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanunda çekişmeli taşınmazın bağlı bulunduğu Ordu ilinin de içinde olduğu bazı illerde Büyükşehir Belediyesi kurulması ve sınırlarının belirlenmesi hususları düzenlenmiş ve bu madde kapsamındaki köylerin tüzel kişilikleri sona ermiş olduğundan, taşınmazların içinde bulunduğu Belediyeye yaygınlaştırıldıktan sonra, dayanak tapu kayıtları ilk oluşumundan itibaren tüm gittileri ve krokileri ile dayanak tapu kayıtlarının revizyon gördüğü tüm parsel tutanakları), komşu parsel tutanak ve dayanakları, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir harita mühendisi veya olmadığı takdirde bir tapu fen elemanından oluşacak bilirkişi kurulu yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazlara ve çevre araziye de uygulanmak suretiyle, taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı; öncesi orman olan bir yer üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazların dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; orman kadastrosu kesinleşmediğine göre, fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak kesinleşmemiş tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazların konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli, dayanak tapu kayıtlarının sabit sınırlı olup olmadığı değerlendirilmeli ve aktarılan asliye hukuk mahkemeleri arasında yapılan keşiflerde belirlenen sınırlar ve krokiler de gözönünde bulundurularak yöntemince zemine uygulanıp kapsamları belirlenmeli, tarım uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, taşınmazların zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalıdır.Yukarıda anlatıldığı şekilde yapılacak araştırma sonucunda dava konusu taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olduğu ve tapu kaydının kapsamı dışında kaldığı ile zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğu anlaşıldığı takdirde ise, zilyetlik koşullarının kim veya kimler yararına oluştuğu araştırılmalıdır. Bu bağlamda, Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan ve aktarılan davanın dava tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenerek taşınmazların nitelikleri, konumları ve kullanım durumları belirlenmeli, komşu parsellerin tutanak ve dayanakları uygulanarak, bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmazlar başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davanın dava tarihine kadar gerçek kişiler yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, iktisap koşullarının oluştuğu belirlenen kişi ya da kişiler ve murisleri adına, aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği tapu müdürlüğü ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar-davalılar vekilleri ile davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması nedeniyle 1.100.- TL vekalet ücretinin davalı ve davacı ... Yönetiminden alınarak davacılar-davalılar ... mirasçılarına verilmesine, taraflarca 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi atfıyla HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, temyiz harcının istek halinde iadesine 31/03/2015 günü oybirliğiyle karar verildi.