Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 2333 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8619 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 30/01/2008 günlü hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı gerçek kişi vekili Av. ... tarafından istenilmekle, tayin olunan 15.04.2014 günü için yapılan tebligat üzerine, gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı, duruşmanın bittiği bildirildi. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü;K A R A RDavacı Hazine vekili 21/11/2006 havale tarihli dilekçe ile, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği ....... beldesi .......... Mahalle mevkiinde bulunan toplam 2850,84 m² yüzölçümlü taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığı, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğu, davalının havuz ve yapı yapmak, muhtelif cins ve yaşta meyve ve narenciye ağaçları dikmek suretiyle haksız kullanımında bulunduğu iddiasıyla davalının el atmasının önlenmesine, taşınmaz üzerindeki muhdesatların kal'ine ve taşınmazın Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davanın kabulü ile bilirkişiler .........., ......, ...........ve ..........lı tarafından tanzim olunan 13.07.2007 tarihli rapor ve eki krokide (B) harfiyle gösterilen 2243,32 m² bölüm ile 229,02 m²'lik toplam 2472,34 m² taşınmazın son parsel sayısı verilmek üzere Hazine adına tesciline, bu bölüme ilişkin davalının elatmasının önlenmesine, taşınmaz üzerindeki yaşı ve sayısı belirlenen inşai ve zirai muhdesatların masrafı davalıdan alınmak suretiyle kal'ine karar verilmiş, hüküm davalı gerçek kişi vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili, el atmanın önlenmesi ve kal'e ilişkindir.Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1949 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ile 1976, 1986 ve 1994 yıllarında yapılarak dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 2/B madde uygulaması vardır. Genel arazi kadastrosu işlemi 1957 yılında yapılmış ve kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Şöyle ki; tescili istenen taşınmazın, 1949 yılı orman tahdidi içinde kaldığı ve 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanunla değişik 2. maddesi uyarınca orman sınırı dışına çıkarıldığı hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirtildiği, ancak rapor ekindeki tahdit haritası ile dava konusu taşınmazı birlikte gösterir krokinin denetime elverişli olmadığı, kadastro paftası üzerinde çakıştırma yapılmadığı gibi komşu parsel tutanakları ve dayanakları da getirtilmemiştir. Eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulamaz. Bu nedenle, hüküm tarihinden sonra 27.01.2009 gün 27123 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile 3402 sayılı Kanuna eklenen ek madde 4 uyarınca 6831 sayılı Orman Kanununun 20/6/1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanunla değişik 2 nci maddesi ile 23/9/1983 tarihli ve 2896 sayılı, 5/6/1986 tarihli ve 3302 sayılı kanunlarla değişik 2 nci maddesinin (B) bendine göre orman kadastro komisyonlarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler, fiili kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek amacıyla veya 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile eklenen Geçici madde 8 uyarınca daha önce tesbit dışı kalmış alanlarda ek kadastro çalışması yapılıp yapılmadığı araştırılmalı, varsa ilgili kadastro tesbit tutanağı aslı dosya arasına getirtilmeli, eldeki dava nedeniyle kesinleşmediği gözetilerek Kadastro Mahkemesinin görevli olduğu gözetilmeli, şayet bu neviden bir kadastro çalışmaları bulunmamakta ise, Dairece temyiz incelemesi aşamasında getirtilen yazı cevaplarından, yörede 3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesi uyarınca pafta yenileme çalışmalarının yapıldığı anlaşıldığından, yenileme çalışması sonucu oluşan kadastro paftası, orman kadastrosu, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve dava tarihinden 15-20 yıl öncesine ait memleket haritası ve hava fotoğrafları getirtilerek dosya arasına alınmalı, bu belgeler ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir harita-kadastro (jeodezi ve fotogrametri) mühendisi ile bir orman yüksek mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle, dava konusu taşınmazlar ile çevresine uygulanıp bu belgelerde ve kesinleşen orman kadastrosu, aplikasyon ve 2. madde ve 2/B madde haritalarına göre dava konusu yer belirlendikten sonra, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip, taşınmazların niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, imar ve ihya ile zilyetliğin hangi tarihte başlayıp tamamlandığı belirlenmeli, bu belgeler ile kadastro paftası, pafta düzenlenmemişse dava konusu taşınmazların 23/6/2005 tarihli ve 2005/9070 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Büyük Ölçekli Harita ve Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği (BÖHHBÜY) hükümlerine göre koordinatlı olarak düzenlenecek haritası hem 1/5000 ve hem de 1/25000 ölçeklerinde eşitlenerek kadastro paftası ile düzenlenen harita, komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazların konumunu, hava fotoğrafları ile orijinal renkli memleket haritaları üzerinde gösterir biçimde bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve bilimsel verileri içerir rapor alınmalı, ziraat bilirkişeden taşınmazların üzerindeki ağaçların sayısı, cinsleri, aşı yaşları, dağılımı hususlarında rapor alınmalı, bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Belirtilen hususlar gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırı görülmüştür.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı gerçek kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz duruşmasında taraflar vekil ile temsil olunmadığından, vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, taraflarca 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi atfıyla HUMK'nın 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nın 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, temyiz harcının istek halinde iadesine 31/03/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.