Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı Hazine, kadastro sırasında belgesizden davalı adına tespit gören ..... Köyü 101 ada 4 parsel sayılı taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu, zilyetlikle kazanma koşullarının oluşmadığı iddiasıyla kadastro mahkemesinde dava açmıştır. Kadastro mahkemesince itirazın 30 günlük itiraz süresi içinde yapılmadığı ve tutanağın kesinleştiği gerekçesiyle dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddine karar verilerek, dosya Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiş, yapılan yargılama sonunda mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, tapu iptali ve tescile ilişkindir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 Sayılı Yasanın 4. maddesine göre yapılmıştır. Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; dava konusu parsel de içinde olmak üzere aynı gün Dairede incelemesi yapılan ..... Köyü 101, 102 ve 103 adada bulunan birçok parselin Hazine tarafından aynı nedenle davaya konu edildiği, mahkemece bu taşınmazların her biri için ayrı keşifler yapıldığı, orman bilirkişi tarafından taşınmazların durumu memleket haritasında incelenmekle birlikte memleket haritası ile kadastro paftasının ölçekleri denkleştirilerek birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle taşınmazların konumları gösterilmemiştir. Denetlenemeyen bilirkişi rapor ve haritasına dayanılarak hüküm kurulamaz. Yörede bulunan ve birbirine komşu olan adalardaki bir çok parselin mahkemede dava konusu edildiği anlaşıldığına göre, parsel bazında inceleme yapılarak sonuca ulaşma olanağı bulunmamaktadır. Her parsel dosyasında ilgili kayıt ve belgeler ile komşu parsellere ait tutanak örnekleri ve kayıtları getirtilip, dava dosyası keşfe hazır hale getirildikten sonra aynı yörede bulunan adalarda Hazinenin açtığı davalara konu olan taşınmazların ada ve parsel numaraları belirlenmeli, dava ve usul ekonomisi bakımından bu dava dosyalarından birisi kılavuz dosya seçilerek o dava dosyası üzerinde evvelce görev almış bilirkişiler dışında yeniden seçilecek üç kişilik orman yüksek mühendisi ve bir fen elemanı huzuruyla yapılacak keşifte, orman kadastro haritası, en eski tarihli memleket haritası, amenajman planı ve hava fotoğrafı çekişmeli taşınmaz ile bu adadaki ve çevre adalardaki araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların orman kadastro haritasındaki konumu ile öncesinin belirtilen resmi belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 Sayılı Yasalar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 Sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; orman kadastro haritası ile tapulama paftası ölçekleri denkleştirilerek sağlıklı bir biçimde zemine uygulanıp, ada bazındaki parsellerle ilgili orman sınır noktalarını gösterecek biçimde ve orman kadastro haritası ile irtibatlı kroki düzenlettirilmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler uzman bilirkişiler eliyle yerine uygulanıp, çekişmeli bu parsellerin tümünün memleket haritasına göre konumu saptanmalı, memleket haritasında bu parsellerin tümünün bulunduğu yer belirlenerek işaret ettirilmeli ve memleket haritası ölçeği büyütülerek aynen bu bölgede bulunan dava konusu parsellerin birleştirilmiş kadastro paftalarına yansıtılıp, memleket haritasında orman olarak gösterilen ve gösterilmeyen yerler kadastro paftası üzerine, yine en az bir ada ya da birkaç ada bazında kadastro pafta ölçeği memleket haritası ölçeğine eşitlenerek o adadaki tüm parseller memleket haritası üzerine ablike edilerek keşfi ve uygulamayı izlemeye ve denetlemeye elverişli birleşik haritalı rapor alınmalıdır. Ayrıca, 6831 sayılı yasanın 17/2 maddesi hükmüne göre: Devlet ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya orman idaresince el konulur. Yanan yerlerde husule gelen enkaz hiçbir suretle eşhasa satılamaz. Bunlar resmi daire ve müesseseler ihtiyacına tahsis olunur. Yasa metninden açıkça anlaşıldığı gibi, hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım, inşaat ve hayvancılık yapmak amacı ile ağıl yapılamaz. Bu tür yerler özel mülk olamaz. Yönetim derhal el koyma hakkına sahiptir. Orman içi açıklıklardan yararlanabilmek için zorunlu olarak orman kullanılacaktır. Bu kullanım nedeniyle yeni açma, genişletme, yangın oluşması önlenemeyecek ve orman bütünlüğü bozulacaktır. Ayrıca, bu tür taşınmazların öncesinin orman olma zorunluluğu yoktur. Zira, öncesi orman olan ve ormandan açılan taşınmazlar, 6831 Sayılı Yasanın 1. maddesi ve Yargıtay uygulamaları gereği oluşan kesin içtihatlara göre zaten orman sayılmaktadır. 17. maddede tanımı yapılan olgu, öncesi orman iken açılan yerlerle beraber ayrıca [HANGİ NEDENLE OLURSA OLSUN ORMAN İÇİ AÇIKLIKLARIN KAZANILAMAYACAĞI İLKESİNİ İÇERMEKTEDİR VE AMACI ORMAN BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUMAKTIR]. Yasa koyucu ayrı bir kavram oluşturmuş ve hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat ile özel mülke dönüşme yolunu kapamıştır. Bu itibarla, dava konusu taşınmazın memleket haritasında açık alanda gözükmesi bu olguyu değiştirmez. Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar özel mülke dönüşüp, tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı tartışmasızdır. Dairemizin bu yoldaki kararları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ve yerleşik kararlar halini almıştır [Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.12.1997 gün ve 1997/20 - 830/1034, 10.12.1997 gün 1997/20 - 808/1039, 22.10.2003 gün ve 2003/20-665/614 sayılı kararları]. Bundan ayrı; toprak bilgisine sahip tarım uzman bilirkişi görevlendirilip, taşınmazdan muhtelif toprak numuneleri alınıp, ilgili kurumda incelettirilip, tarım toprağı olup olmadığı ve tarım toprağı ise, kaç yıldır, ne şekilde kullanıldığı saptanıp; bu yolda, bilimsel verilere dayalı kapsamlı rapor düzenlettirilmeli; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar gerçek kişiler yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 Sayılı Yasanın 14. maddesi uyarınca, davacının zilyetlik yolu ile kazandığı toprak bulunup bulunmadığı yönünden de tapu sicil ve kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenmeli; yasanın getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanmalıdır. Yukarıda değinilen tüm araştırmaları kapsayacak şekilde bilirkişilerden alınan ortak imzalı rapor haritaların onaylı bir örneği aynı yörede bulunan tüm parsel dava dosyaları içerisine konulmalı; toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmelidir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 07/03/2005 günü oybirliğiyle karar verildi.