Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 213 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 8153 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... ve davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği ... Köyü, ... Mevkiinde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... tarafından, yapılan inceleme ve araştırmanın yeterli olmadığı; Hazine tarafından ise, çekişmeli yerin orman içi açıklığı olması nedeniyle tescil talepleri kabul edilerek orman niteliğinde Hazine adına tesciline karar verilmesi gerektiği ileri sürülerek temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.Çekişmeli yer... Köyü dahilinde kalmakta olup bu yerde yapılan kadastro çalışma sonuçları 05/06/1970 tarihinde kesinleşmiş, taşınmaz orman ağaçlandırma sahası olduğundan tapulama harici bırakılmıştır. Kadastronun kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 20 yıldan fazla süre geçmiştir. Sarıkaya Köyünde 1998 yılında orman kadastrosu ve 2/B madde uygulama çalışmaları birlikte yapılmış, sonuçları 30/03/1998 tarihinde ilan edilerek kesinleşmiştir. 1) Mahkemece, çekişmeli yerin orman içi açıklığı olduğu kabul edilerek hüküm kurulmuşsa da delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülmüştür. Şöyle ki;, uzman bilirkişi raporuna göre davaya konu yer kısmen 1998 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastro sınırları dışında ve batı yönden orman sayılmayan alanlara bitişik olması nedeniyle orman içi açıklığı olarak kabul edilemez. Buna karşılık yöntemince yapılan uygulamaya göre tescili istenen yerin bilirkişi krokisinde (B- C- D ve E) ile gösterilen bölümlerinin kesinleşen orman kadastro sınırları içinde ve orman sayılan yerlerden olduğu anlaşılmaktadır. Hazinenin tescil talebi bulunduğu da gözetilerek bu istek hakkında olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulması gerekirken, değinilen yönün gözardı edilmesi doğru değildir. 2) Davacı gerçek kişinin temyiz itirazlarına gelince; taşınmazın bilirkişi raporunda (A) ile gösterilen bölümünün kesinleşen orman kadastro sınırları dışında kaldığı ve bu yerde davacı yararında zilyetlik yoluyla kazanma koşullarının oluştuğu belirlenmiştir. Ancak, keşifte dinlenenyerel bilirkişi ve tanıklar, bu yeri, davacının 2005 yılında... isimli kişiden satın alındığını belirtmişlerdir. Davacının müstakil zilyetliği 20 yılı bulmadığından, 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca,... yönünden de ilgili tapu ve kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 03.07.2005 gün 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Kararı ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı ... ve Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 24/01/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.