Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 212 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 5930 - Esas Yıl 2012
MAHKEMESİ :Kadastro MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... ile davalı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A R3402 sayılı Kanunun (5831 sayılı Kanunun 8. maddesiyle eklenen) Ek 4. maddesine göre yapılan kadastroda,... Köyü 181 ada 1 parsel sayılı 3102.43 m² yüzölçümündeki taşınmaz, bahçe niteliğinde ... adına tesbit edilmiştir. Tutanağın beyanlar hanesinde “İşbu taşınmaz bahçe olarak 2004 yılından beri ... ...’ın fiilî kullanımındadır. 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca ... adına orman sınırları dışına çıkarılmıştır.” şeklinde şerh bulunmaktadır. Davacı ..., taşınmazın belediye hizmet alanı içinde kaldığı ve belediyenin kullanımında olduğu; davacılar... ve ... ise, taşınmaz üzerinde bulunan gecekonduları adlarına tapu tahsis belgesi bulunan önceki kullanıcılarından noter senedi ile satın aldıkları ve bu yerlerle ilgili olarak ecrimisil ödediklerini ileri sürerek, davalı ... lehine olan şerhin iptali ile adlarına şerh verilmesini istemişlerdir. Mahkemece, dava dosyaları birleştirilmiştir. Yapılan yargılama sonucunda davacı ... Başkanlığının davasının reddine; davacılar... ve ...’ın davalarının kabulüne, davalı ... lehine olan şerhin iptali ile davacılar... ve ...’ın fiilî kullanımında olduğunun tespiti ile ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı ... ile davalı ... tarafından temyiz edilmiştir.Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava 3402 sayılı Kanunun Ek- 4. maddesi gereğince yapılan kadastroya itiraza ilişkindir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 3116 sayılı Kanun hükümleri gereğince 1942 yılında yapılarak kesinleşen orman kadastrosu ile daha sonra 1744 sayılı Kanun gereğince 2. madde, 2896 sayılı Kanun gereğince 2/B uygulamaları yapılmış; son olarak da 1988 yılında 3302 sayılı Kanun ile değişik 2/B madde uygulamaları yapılmış; 27/02/1989 tarihinde ilân edilerek kesinleşmiştir. Mahkemece, çekişmeli parselin davacılar ... ve ... kullanımında bir yer olduğu kabul edilerek hüküm kurulmuşsa da, yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. 5831 sayılı Kanunun ek 4. maddesinde “6831 sayılı Orman Kanununun 20/6/1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanunla değişik 2 nci maddesi ile 23/09/1983 tarihli ve 2896 sayılı 05/06/1986 tarihli ve 3302 sayılı Kanunlarla değişik 2 nci maddesinin (B) bendine göre orman kadastro komisyonlarınca ... adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler, fiilî kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle, bu Kanunun 11 inci maddesinde belirtilen askı ilânı hariç diğer ilânlar yapılmaksızın öncelikle kadastrosu yapılarak ... adına tescil edilir.” hükmü bulunmaktadır. Bu hükmün gereği olarak, mahkemece çekişmeli yeri fiilen kullanan kişinin duraksama yaratmayacak bir biçimde belirlenmesi gereklidir. Bu yolda dinlenen yerel bilirkişi, tesbit bilirkişileri ve tanık beyanları birbirini doğrulamamaktadır. Yerel bilirkişi, kullanan kişiyi bilmediğini belirtip sadece iki kişi tarafından taşınmazın birer bölümünün satın alındığından söz etmiştir. Tesbit bilirkişileri ile tanık ise son 4 - 5 yıldır davalının kullanımı bulunduğunu açıklamışlardır. Mahkemece, anlatımlar arasındaki çelişki giderilmediği gibi, davacılar tarafından dosyaya eklenen bir kısım ecrimisil makbuzlarının tarihleri ile anlatımlar karşılaştırılarak en son kim tarafından kullanıldığı değerlendirilmemiştir. Bundan ayrı; vekalet ücretinin Kadastro Kanununun 31. maddesi gereğince belirlenmesi gerekirken, kararın 2. bendinde; karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdiren 1100.00.-TL vekalet ücretinin davacı Belediyeden alınarak davalı Hazineye verilmesine; 3. bendinde ise; yine aynı şekilde 1100.00.-TL vekalet ücretinin davalı ...’dan alınarak davacı gerçek kişilere verilmesi yolundaki hüküm de doğru değildir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı ...’ın tüm, davacı ... Başkanlığının ise vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, alınan temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine 24/01/2013 günü oybirliğiyle karar verildi.