Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1508 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 6122 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Kadastro MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RKadastro sırasında ........ Köyü 101 ada 70 parsel sayılı 10027.59 m2 yüzölçümündeki taşınmaz ...; 101 ada 71 parsel sayılı 987.99 m2 yüzölçümündeki taşınmaz ...; 101 ada 72 parsel sayılı 7183.93 m2 yüzölçümündeki taşınmaz ... adlarına zeytinlik niteliği ile belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle tespit edilmiştir.Davacı ... Yönetimi 23.01.2009 tarihli dava dilekçesi ile; taşınmazların, kesinleşen orman tahdit hattı içinde, orman sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla dava açmıştır.Mahkemece, davanın kabulüne, çekişmeli taşınmazların davalılar adına olan tesbitlerinin iptali ile orman niteliğinde ......... adına tesciline karar verilmiş, davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 24/11/2011 gün ve 2011/13328-13347 sayılı kararı ile bozulmuştur.Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; "Mahkemece davalı tarafın dayandığı ........ Sulh Hukuk Mahkemesinin 1953/345 Esas- 1954/256 Karar sayılı tescil ilâmı gereğince oluşmuş bulunan tapu kaydının anılan kararda ..... Yönetiminin taraf olmaması nedeniyle idareyi bağlamayacağı çekişmeli taşınmazın 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesinde düzenlenen orman içi açıklığı niteliği taşıdığı kabul edilmiştir. Davacı ... Yönetiminin davası, kesinleşen orman kadastrosunda orman sınırı içinde kalan bölüme yönelik olup; .........nin, davaya konu yerin devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu iddiasıyla davaya asli katılımı da bulunmadığından, çekişmeli yerin orman içi açıklığı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmesi yerinde değildir. Uyuşmazlığın taşınmazın kesinleşen orman kadastrosuna göre saptanan konumuna göre çözülmesi gerekir. Mahkemece, bu yolda inceleme ve araştırma da yapılmıştır. Ne var ki, Dairece incelemesi yapılan Dairenin 2011/13328-13325-13330-13331; mahkemenin 2009/47-2009/12-2009/19- 2009/45 Esas sayılı dava dosyalarına konu taşınmazların birbirlerine komşu durumunda oldukları, bu yerlerle ilgili olarak mahkemece yapılan keşiflerde aynı orman bilirkişisinin bilgisine başvurulduğu görülmektedir. Ancak, bu dosyalarda yer alan uzman orman bilirkişi raporlarının birlikte incelenip değerlendirilmesinde orman kadastrosu sırasında 51, 52, 53 numaralı orman içi parseli olarak sınırlandırılan yerler ile genel arazi kadastro paftasının aplikesinde faklılıklar bulunduğu, bu dosyaların bir bölümünde pafta örneği ile 51- 53 numaralı iç parsellerin yerleri tam olarak örtüşüp, 52 numaralı iç parselde kayma olduğu gözlenirken; bir bölümünde ise pafta örneği ile 52 numaralı iç parselin örtüşüp diğerlerinde kayma olduğu görülmektedir. Bu durum yapılan inceleme ve araştırmanın yeterli olmadığını göstermektedir. Bu nedenle; mahkemece, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve ..... Bakanlığı (..... ve ...... Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşturulacak üç kişilik bilirkişi kurulu yardımıyla yeniden yapılacak keşifte 02 Eylül 1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6831 sayılı ..... Kanununa Göre ..... Kadastrosu ve Aynı Kanunun 2/B maddesinin uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan ..... Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49. maddesinde yazılı “..... sınır noktası ve hatların uygulanmasında tutanaklardan, orman kadastro haritasından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon, röper noktalarından yararlanılır. Sınırlama tutanakları ile orman kadastro haritaları arasında çekişme olduğunda ölçü değerleri ve tutanaktaki ifadeler arazinin durumuna göre incelenir, hangisi daha çok uyum gösteriyorsa ve gerçek duruma uygun ise o esas alınır.” hükmü ile 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan ..... Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin “Teknik İşler” başlıklı Dokuzuncu Bölümde yazılı esaslar göz önünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevkii, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6-7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeği çevrilerek, çekişmeli taşınmaz ile birlikte birbirine yakın konumda bulunan 50, 51, 52, 53, 56, 57, 59, 60, 61, 65, 66, 67 ve 68 numaralı orman içi parsellerinin tamamı ile bunlar içinde kalan kadastro parsellerinin de orman kadastrosu aplikasyon ve 2/B madde haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve kroki alınmalı, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon ve 2/B madde harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde yukarıda yazılı yönetmelikler ile teknik izahnamelerde yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği düşünülerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi" gereğine değinilmiştir.Mahkemece, bozma kararına karşı direnilmiş, Hukuk Genel Kurulunun 05.12.2012 gün ve 2012/20-625-2012/1100 sayılı kararı ile direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.Mahkemece, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun bozma ilamından sonra karara uyularak, yapılan yargılama sonunda, davanın kabulüne, ............ Köyü 101 ada 70, 101 ada 71 ve 101 ada 72 parsel sayılı taşınmazların, 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi kapsamında orman içi açıklığı niteliğinde olduğu gerekçesiyle, tespitlerinin iptali ile orman niteliğinden ......... adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar ..., ... ve ... tarafından temyiz edilmiştir.Dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce 1965 yılında ........... Serisi içinde, hava fotoğrafı yöntemiyle orman kadastrosu yapılmış ve 23/11/1965 tarihinde ilân edilerek kesinleşmiştir. Daha sonra 2005 yılında yapılıp, 18/04/2008 tarihinde ilân edilerek kesinleşen 3302 sayılı Kanun ile değişik 2/B madde uygulaması vardır. İncelenen dosya kapsamına göre, mahkemece, 20. Hukuk Dairesinin bozma kararına uyulmasına rağmen bozma gerekleri yerine getirilmemiştir. Bozma kararında, uyuşmazlığın dava dilekçesindeki taleple bağlı kalınarak, taşınmazan kesinleşen orman kadastrosunda, saptanan konumuna göre çözülmesi gerektiği belirtilmesine rağmen, mahkemece tahdit hattı nazara alınmadan, taşınmazların 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi kapsamında orman içi açıklığı niteliğinde olduğu kabul edilerek, orman niteliği ile tescile dair verdiği karar, usûli kazanılmış hakkın ihlali mahiyetindedir.Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kavram, davaların uzamasını önlemek, hukukî alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukukî esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK).Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK). Kazanılmış haklar Hukuk Devleti kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasanın 2.maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi toplumsal kararlılığı, hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez. Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır:Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmü, karar kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (HGK.nun 21.01.2004 gün, 2004/10-44 E, 19 K.).Bu sayılanların dışında ayrıca; görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, cilt 5, 2001). usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün ve 2006/4-519-527 sayılı ilamı, YHGK.’nun 31.05.2006 gün ve 2006/10-307-337 sayılı ilamı, YHGK.’nun 10.05.2006 gün ve 2006/4-230-288 sayılı ilamı).Bu itibarla, somut olayda, bozma kararında, "davacı ... Yönetiminin davası kesinleşen orman kadastrosunda orman sınırı içinde kalan bölüme yönelik olup; .........nin, davaya konu yerin devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu iddiasıyla davaya asli katılımı da bulunmadığından, çekişmeli yerin orman içi açıklığı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmesi yerinde değildir. Uyuşmazlığın taşınmazın kesinleşen orman kadastrosuna göre saptanan konumuna göre çözülmesi gerekir." hükmü gereğince, davalılar lehine usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Bu itibarla, mahkemece çekişmeli parsellerin orman tahdit hattı içinde kalan bölümleri yönünden davanın kabulüne, tahdit dışında kalan bölümleryönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usûli kazanılmış hak kuralının ihlali sonucunu doğurduğundan, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılar ..., ... ve ...'ün temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde 12/03/2015 günü oybirliğiyle karar verildi.