MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RÇekişmeli ........ Köyü 115 ada 352 parsel, yörede 2001 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında 28.04.1954 tarih ve 262 nolu tapu kaydı uygulanmak suretiyle 60390.10 m2 yüzölçümünde ve zeytinlik niteliği ile ...., ....., .............. ve ... adlarına tespit edilmiş, itiraz edilmeksizin kesinleşerek tapuya kaydedilmiştir. Tapu kaydının beyanlar hanesinde "3. derece arkeolojik sit alanında kaldığı"na dair şerh bulunmaktadır. ..., ............ Sulh Hukuk Mahkemesinin 20.04.1954 tarih ve 1954/160 E. - 1954/267 K. sayılı tescil ilâmı sonucunda oluşan tespite esas tapu kaydının 25340 m2 miktar ve değişir sınırlı olduğunu, miktar fazlasının 3573 sayılı Kanun gereği oluşan ve hiç kimseye tahsis edilmemiş bulunan 66 nolu zeytincilik parseli içinde, bir kısmının da taşlık, çalılık alanda kaldığını ileri sürerek, tapu kayıt miktar fazlasının iptali ile ... adına tescili istemiyle dava açmıştır.Mahkemece, davanın reddi yolunda kurulan hüküm, ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairenin 07/04/2009 tarih ve 2009/4460 - 6002 sayılı kararı ile bozulmuştur.Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; [Mahkemece çekişmeli taşınmazın tamamının kesinleşen orman kadastro sınırları dışında ve dayanılan tapu kapsamında kaldığı gerekçesi ile hüküm kurulmuşsa da delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülmüştür. Dosya kapsamından, özellikle fen bilirkişi ..................’ye ait 03/07/2003 tarihli rapor eki kroki ile tarım uzmanı bilirkişi ..........’a ait 31/07/2003 tarihli rapor ve krokiden çekişmeli parselin (A) harfi ile gösterilen 17640.00 m2'lik bölümünün 26/01/1939 tarih ve 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkındaki Kanun gereğince parselajı yapılıp 66 numaralı zeytincilik parseli olarak belirlenen ve bugüne kadar hiç kimseye tevzi ve tahsis edilmeyen yerlerden olduğu; yine (B) harfi ile gösterilen 1.105.00 m2’lik bölümünün aynı nitelikteki 65 numaralı zeytincilik parseli kapsamında kaldığı görülmektedir. Bu yere orman kadastro tutanaklarında, yörede zeytincilik parsellerinin bulunduğundan bahisle “3573 sayılı Zeytinciliği Teşvik ve Islah Kanunu uyarınca ormandan tefrik edilmiş orman sayılmayan zeytinlikler olduğuna, bu sahalar içinde kalan mülk ve topraklar hakkında komisyonumuzca bilahare verilecek kararlar ile mülkiyet ihtilafi mahkemeye intikal etmiş yerler hakkında mahkemesince verilecek kararlar saklı kalmak kaydıyla” denilerek bir bölüm yerler bu şekilde şartlı olarak orman sınırları dışında bırakılmışlardır. 1970, 1974, 1984, 1986 ve 2004 tarihli Orman Kadastro Yönetmeliklerinin tümünde “ 3573 sayılı Kanun ile bu Kanunu değiştiren 6777 sayılı Kanuna göre Devlet Ormanlarından tefrik edilmiş, zeytinlik, sakızlık ve harnupluk sahalar için tevzi işlemleri yapılmamış ise Devlet Ormanı olarak sınırlandırılır.” hükmü bulunmaktadır. Yine 6831 sayılı Kanunun 5/11/2003 gün ve 4999 sayılı Kanun değişik 7. maddesinde evvelce sınırlaması yapılmış olup da herhangi bir nedenle, orman sınırları dışında kalmış ormanların orman kadastrosunun orman kadastro komisyonunca yapılacağı belirtilmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27/02/2008 gün ve 2008/20-157 Esas- 2008/194 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere delicelik ve yabani zeytinlerin aslının orman ağacı olduğu, ancak, 3573 sayılı” Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun" hükümlerine yetkili makamlarca karar verilmesi ya da verilen bu karar uyarınca tapu kaydı oluşturulması durumunda o yerin orman sayılmayacağı, kanun gereği zeytincilik parseli olarak belirlenip tahsis edilmeyen yerin aşılanmak suretiyle iktisabının mümkün olmadığı, bu tür bir yerin orman sınırları dışında bırakılmasının davalıya bir hak sağlamayacağı, aslı orman olup herhangi bir nedenle orman sınırları dışında bırakılan taşınmazın 5/11/2003 gün ve 4999 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 7. maddesi gereğince her zaman orman sınırları içine alınabileceği ya da ... tarafından orman olarak tahsis edilebileceği hususu kesinlik kazanmıştır. Tüm bu açıklananlar gözetildiğinde çekişmeli taşınmazın bilirkişi krokisinde (A) ve (B) harfleri ile gösterilen bölümlerinin gerçek kişiler adına tescil edilemeyeceği açıktır. Geriye kalan bölüm ise 41645 m2’dir. Hazinenin taraf olmadığı tescil ilâmı sonucunda oluşmuş bulunan tapu kaydı miktarı ise 25340 m2 olup “dere” ve “yol” hudutları itibarıyla değişir sınırlıdır. Bu durumda 16305.l0 m2 yüzölçümündeki yer miktar fazlası olarak kişiler adına kayıtlıdır. ... kayıt miktar fazlasının devletin hüküm tasarrufu altındaki ve zilyetlikle kazanılamayacak yerlerden olduğunu ileri sürerek dava açmıştır. Tapu kayıtları dayanan kişi açısından lehe olduğu kadar aleyhe de delil teşkil eder. Bu nedenle tapunun 3402 sayılı Kanunun 20/C, 21 ve 32/3. maddeleri gereğince miktarı ile geçerli kapsamı belirlenmeli, miktar fazlasının 1980 - 1990 yıllarında tarım alanı olarak kullanılıp kullanılmadığının da kesin olarak saptanması gereklidir. Bu nedenle; mahkemece, önceki bilirkişiler dışında halen .......... Bakanlığı (......... İşleri Bakanlığı) bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri 1980 ve 1990’li yıllara ait hava fotoğrafları ve memleket haritası ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında bu konuda uzman serbest ziraat mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazın kayıt miktarı dışında kalan bölümü fen bilirkişi eliyle 3402 sayılı Kanunun 20/C, 21 ve 32/3. maddeleri gereğince belirlendikten sonra bu bölümün o tarihlerde ziraat alanı olarak kullanılıp kullanılmadığı, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenmeli, eylemli durumu kesin bir biçimde saptanmalıdır.Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, bu yerin 1980-1990’lı yıllarda tarım yapılan yer olduğu belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı. açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar gerçek kişiler yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca davacılar yanında, önceki bayiiler yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı kanunun 03.07.2005 gün 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır. Değinilen yönler göz ardı edilerek kurulan hüküm usûl ve kanuna aykırıdır.] denilmiştir.Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu davanın kabulü ile; ............ İlçesi, ........ Köyü 115 ada 352 parsel sayılı taşımazın 20.02.1013 tarihli bilirkişi raporuna ekli krokide (B) harfi ile gösterilen 17141,36 m2 ile (C) harfi ile gösterilen 17908,74 m2'lik toplam 35050,10 m2'lik alanın davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Çekişmeli parselin bulunduğu yörede 1985 yılında 6831 sayılı Kanuna göre orman kadastrosu ve aynı Kanunun 2/B madde uygulamaları birlikte yapılmış ve dava tarihinden önce kesinleşmiştir.Mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak dava konusu taşınmazın bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen kısmının 66 nolu ... adına kayıtlı zeytincilik parseli içerinde kaldığı, (C) harfi ile gösterilen kısmının dayanak tapu kaydının miktar fazlası olduğu ve davalı yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluşmadığı belirlendiğine göre, davalılar vekilinin taşınmazın (C) harfi ile gösterilen kısmın mülkiyetine yönelik temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, 21.2.2013 havale tarihli bilirkişi raporunda tapu kaydının iptaline karar verilen (C) harfli kısımın üzerinde zeytin ağaçları bulunduğu bildirildiğine göre, mahkemece, ağaçların sayı ve yaşları belirlenerek bu ağaçların davalılara ait olduğunun 3402 sayılı Kadastro Kanunun 19/2. maddesi gereğince tapu kaydının beyanlar hanesine şerh verilmesine hükmedilmesi gerektiği halde, mahkemece, bu hususta karar verilmemiş olması bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle; davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 12/03/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.