Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi Orman Yönetimi ve davalı gerçek kişiler tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü: Hükmüne uyulan Yargıtay Yirminci Hukuk Dairesinin 20.11.2001 tarih 2001/9349-8790 sayılı bozma kararında özetle: "Yapılan keşif ve bilirkişi raporları yeterli değildir. Mahkemece üç uzman orman mühendisi ve bir fen elemanı marifetiyle çekişmeli, taşınmazların resmi belgelerde ne olarak gözüktüğünün belirlenmesi, vergi ve tapu kayıtlarının miktarı ile geçerli olacağı gözetilmesi, orman olmadığı anlaşıldığında ise, zilyetlikle kazanım koşullarının oluşup oluşmadığının araştırılması" gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra çekişmeli 89 parselle ilgili olarak karar verilmesine yer olmadığına, 389 ve 234 parsellerin tamamı ile 269 parselin 18.380 m2 ve 117 parselin 15.000 m2 miktarındaki kısımlarının davacı ve davalı gerçek kişiler adına tesciline; 119 parselin dere yatağı olması nedeniyle Hazine adına, 269 parselin (a) işaretli 9260 m2 miktarındaki kısmının orman niteliği ile Hazine, 117 parselin (A) işaretli 21.200 m2 miktarındaki kısmının Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm Orman Yönetimi ve davalı gerçek kişiler tarafından temyiz edilmiştir. Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tespitine itiraz niteliğindedir. Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamıştır. Yerel mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yeniden yargılama yapılarak hüküm kurulmuş ise de yapılan inceleme hükmü yeterli değildir. Şöyle ki; uzman orman bilirkişisi 117, 119, 234, 269 ve 389 parsellere ilişkin olarak inceleme yapmış ve çekişmeli taşınmazların resmi belgelerdeki konumunu, orman niteliğinde bulunup bulunmadıklarını açıklamış ise de, dosya içerisine getirilen memleket haritasında uzman bilirkişinin işaretleme yaptığı yerlerde yapraklı ağaç işaretinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, çekişmeli taşınmazların işaretlendikleri yer ile resmi belgelerdeki konumu arasında çelişki bulunmaktadır. Gerek bozma ilamı üzerine gerekse Dairemizin 30.9.2004 tarih 2004/3489-9473 sayılı iade kararı üzerine dosya içerisine çekişmeli taşınmazlara komşu olan taşınmazlara ilişkin kadastro tespit tutanakları ile dayanak kayıtları getirtilmemiştir. Bu nedenle, çekişmeli taşınmazlar etrafındaki taşınmazlar ile birlikte değerlendirilmemiştir. Ayrıca, mahkemece yapılan keşifte zilyetlik tanıkları dinlenmediği gibi, dava konusu olan 89 parsele ilişkin olarak aynı mahkemenin 13.9.1992 tarih ve 1984-88-1992/9 sayılı kararı ile gerçek kişilerin Hazineye karşı dava açtıkları ve o dosyada bu parselle ilgili olarak hüküm kurulduğu belirtilerek inceleme yapılmamış ve karar verilmemiş ise de, çekişmeli taşınmazların malik haneleri bu taşınmazların Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan dava ile davalı bulunmaları nedeni ile boş bırakılmış olmaları ve söz konusu dosyada orman yönünden bir araştırma yapılmadığı anlaşıldığına göre yerel mahkemece bu parselle ilgili olarak da inceleme yapılarak hükmü kurulması gerekmektedir. Mahkemece, dayanak tapu ve vergi kaydının ilk oluşumundan itibaren tüm gittileri ve krokileri ile revizyon gördüğü tüm parsel tutanakları, komşu parsel tutanak ve dayanakları, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında serbest orman mühendisleri arasından seçilecek üç uzman orman yüksek mühendisi bulunamadığı takdirde, orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir harita mühendisi veya olmadığı takdirde bir tapu fen elemanından oluşacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte, bu belgeler çekişmeli taşınmaza ve çevre araziye de uygulanmak suretiyle, taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Yasalar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 1.6.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.3.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.6.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı; öncesi orman olan bir yer üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; kesinleşmiş tahdit söz konusu olmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler uzman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp, çekişmeli taşınmazın memleket haritasına göre konumu saptanıp, harita ile irtibatını duraksamaya yer vermeyecek biçimde gösteren, memleket haritasındaki renkleri ve işaretleri aynen içeren, yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı bilirkişilerin onayını taşıyan kroki düzenlettirilip bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı; çekişmeli taşınmazlar üzerinde varsa ağaçların cinsleri, yaşları, kapalılık durumları, bitki örtüsü belirlenmeli, dayanak tapu ve vergi kaydı değişebilir sınırları içerdiğinden, yöntemince zemine uygulanıp, miktarı ile geçerli kapsamı tayin olunmalı; asıl taşınmazın kapsamı, orman veya ormandan açma değilse, miktar fazlasının sınırda bulunan eylemli ormandan açma yapılarak kazanıldığı kabul edilmelidir. Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazların orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak, yapılacak keşifte tarım uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar gerçek kişiler yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Yasanın 14. maddesi uyarınca, davacılar yanında, murisler yönünden de tapu sicil ve kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, yasanın getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; tarafların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 28.12.2004 günü oybirliğiyle karar verildi.